Özge Çukurluöz1, Levent Bayraktar2

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Felsefe Bölümü Ankara Türkiye(05ryemn72)
2Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Ankara Türkiye(05mskc574)

Anahtar Kelimeler: Mustafa Rahmi Balaban, Medeniyet, İnsani ve İlahi Duygular, Duygu Medeniyeti, Medeniyet Felsefesi

Özet

Mustafa Rahmi Balaban (1888-1953), Cumhuriyet dönemi Türk düşünce hayatında önemli bir yere sahip olmasına rağmen, yeterince tanınmayan bir aydındır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde başlayan eğitim ve kültür hareketlerinin Cumhuriyet’le birlikte sistematik bir yapıya kavuşturulmasına öncülük etmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çeşitli kurumlarda görev almış ve dönemin aydınlanma hareketine katkıda bulunmuştur. Ziya Gökalp ile Telif ve Tercüme Bürosu’nda çalışmış, eğitim alanında gerçekleştirilen ulusal kongrelerde aktif olarak yer almış ve uluslararası eğitim kongrelerinde Türkiye’yi temsil etmiştir. Balaban, Cumhuriyet dönemi modernleşme hareketlerinin bir parçası olarak, eğitim, medeniyet ve toplum alanlarındaki düşünceleriyle dikkat çekmiştir. Gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarla Türk milletinin bilinçlenmesi ve çağdaşlaşması için çaba göstermiştir. Ayrıca, İzmir Halkevinde görev alarak düşüncelerini halkla doğrudan paylaşmayı tercih etmiştir. Eğitimci kimliğiyle tanınan Balaban, çalışmalarını sadece eğitimle sınırlı tutmamış, aynı zamanda medeniyet ve toplum konularında özgün görüşler geliştirmiştir. Cumhuriyetin aydınlanma mefkûresine katkı sağlayan Mustafa Rahmi, dönemin entelektüel ortamında önemli bir figür olmuştur. Bu çalışmanın amacı, Mustafa Rahmi Balaban’ın medeniyet düşüncesini incelemektir.

Mustafa Rahmi Balaban, Balkan Savaşı ve I. ile II. Dünya Savaşlarına tanıklık etmiş ve bu deneyimler, onun medeniyet anlayışını şekillendirmiştir. Savaşların yarattığı yıkım ve acı, Balaban’ın sevgi ve dayanışmaya dayanan bir medeniyete özlem duymasına neden olmuştur. Bu yıkıcı toplumsal gerçeklik, onun düşünce dünyasını şekillendirmiş ve medeniyetin yalnızca teknik ilerlemeye dayanarak varlığını sürdüremeyeceğini savunmuştur. Balaban, teknik ilerlemenin medeniyetin inşasında önemli bir yer tuttuğunu kabul etmekle birlikte, bunun tek başına insanlık için yeterli olmadığını düşünmüştür. Ona göre, medeniyetin inşası ve devam etmesi için, teknik gelişmenin insani ve ilahi duygularla bütünleşmesi gerekir. Bu düşüncesini “İnsanî ve İlahi Duygu Medeniyeti” kavramıyla somutlaştırmış ve medeniyetin hem maddi hem de manevi boyutlarıyla şekillenmesi gerektiğini savunmuştur. İnsani ve ilahi duygu medeniyeti, teknik ilerlemenin insani duygular, değerler ve manevi ilkelerle bütünleştiği bir medeniyet anlayışıdır. Bu yaklaşım, medeniyetin inşasında maddi kalkınmanın yanı sıra ahlaki, duygusal ve ruhsal gelişimin de önemli bir rol oynadığını gösterir. Balaban, kendi çağı içinde medeniyet konusuna özel bir ilgi duymuş ve kendi medeniyet tasavvurunu insani ve ilahi duygu medeniyeti olarak ortaya koymuştur. O, medeniyetin insani, ilahî ve duygu boyutunun olduğunu düşünmüş ve bu boyutları bir bütün teşkil edecek şekilde bir araya getirmiştir. Bu anlayış hem Cumhuriyet dönemi medeniyet tasavvurlarında hem de medeniyet felsefesi bağlamında kendine özgü bir yer işgal etmektedir.

Atıf: Çukurluöz, Özge / Bayraktar, Levent (2025). “Mustafa Rahmi Balaban’ın İnsani ve İlahi Duygu Medeniyeti”, Erdem, Aralık, Sayı:89, s. 73-92