Türk Matbaacılığının Önemli İsimlerinden Ahmed İhsan (Tokgöz) ve Matbaası
Fatih RUKANCI, Hakan ANAMERİÇ
1Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü / ANKARA
2Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü / ANKARA
Anahtar Kelimeler: Ahmed İhsan Tokgöz,Servet-i Fünun,Osmanlı matbaacılığı,Türk matbaacılığı
Özet
Bilim tarihinde önemli değişimlere neden olan matbaanın Osmanlı devletinde ilk kez kullanımı II. Beyazıt döneminde, 1494 tarihinde gerçekleşmiştir. Osmanlı topraklarında ilk olarak gayri müslimler tarafından kullanılan matbaanın yaygınlaşması Lale Devri (1718-1730) ile birlikte Batı'ya açılma yönelişiyle mümkün olabilmiştir. Bu açılım, 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanları ile tamamlanmıştır. Ancak Osmanlı devletinde matbaacılık ve yayın dünyası, 19. yüzyılın sonlarına kadar devlet kontrolünde olmuş uzun süre sansür ve yasaklamalara maruz kalmıştır. Osmanlılarda 19. yüzyılın sonlarındaki matbaacılık ve yayın faaliyetleri hakkında açıklayıcı bilgiler verilen çalışmada, söz edilen dönemin önemli simalarından ve Servet-i Fünun'un da kurucusu olan Ahmed İhsan Bey'in 1888'de kurmuş olduğu matbaanın yayıncılık serüveni, orijinal belgeler ışığında ele alınarak dönemin siyasi otoritesinin yayıncılığa bakış açısı ortaya konulmaktadır.
1 David ve Samuel Nachmias kardeşlerin İstanbul’da kurdukları matbaa.
2 Osmanlı toplumunu temel unsurlardan biri olan Müslümanların oluşturdukları tarikatlarda, tarikatların yapısı, diğerlerinden farklılıkları, yorumları ve uygulamaları tarikat mensuplarına büyük oranda sözlü olarak aktarılmaktaydı. Bilimsel yaşamda ise; Osmanlı eğitim sisteminin temel kurumları olan medreselerin ders programları iki bölümden oluşmaktadır. Bunlar, Akli ve Nakli İlimlerdir. XIX. yüzyılın son dönemlerine kadar nakli ilimler ön planda kalmıştır. Bu ilimler içerisinde yer alan çeşitli konularla ilgili yazılı kaynaklar var olmasına rağmen, uzun süre değiştirilmeden kullanılmış ve sözlü aktarıma olanak tanımıştır. Aynı bilgi aktarım özelliği, Osmanlı toplumu içerisindeki meslek gruplarına da uygulanmaktadır. Geleneksel mesleki eğitimde, o meslek ile ilgili teknik, uygulama ve yöntemler usta-çırak ilişkisi içerisinde şifai olarak aktarılmaktaydı. Osmanlı toplumunda mesleki yayınlar XIX. yüzyılın sonlarından itibaren yayımlanmaya başlamıştır.
3 Bu yayın türüne Messrelationen veya kısaltılmış olarak Relationen adı verilmektedir ve düzenlenen fuarlarla ilgili çeşitli bilgileri içermektedir. Michael Aitzing bu yayını, 1588 yılına kadar çıkarmaya devam etmiştir. Bu süreli yayın düzenlenen fuarlarla ilgili bilgi vermesinin yanı sıra Alman İmparatorluğu’ndaki (Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu) politik yaşantısından kronolojik olarak düzenlenmiş belgeler ile de bahsetmektedir. Bu nedenle 1583’te hazırlanan bu yayın Relatio Historica adını almıştır.
4 Takvim-i Vekayi, tam anlamıyla devletin denetiminde ve onun politikasını yansıtan resmi bir gazetedir. Çeşitli dillerde yayımlanan ve farklı konulara yer veren gazeteler 1860’dan sonra çıkmaya başlamıştır.
5 Bazı kaynaklarda bu yayın için gazete denilmektedir.
6 Dernekler ve yayınları için daha fazla bilgi için bkz. Ekmeleddin İhsanoğlu, “Modernleşme Süreci İçinde Osmanlı Devletinde İlmi ve Mesleki Cemiyetleşme Hareketlerine Genel Bir Bakış”. Osmanlı İlmi ve Mesleki Cemiyetleri I. Milli Türk Bilim Tarihi Sempozyumu 1987 içinde (1-31), Yay. Hazl: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1987.
7 4 Ocak 1840, Tabhane-i Amire’de isteyenlerin Bab-ı Ali’den izin alarak kitap basabilecekleri, 1857 Matbaa Nizamnamesi, Bu nizamname ile ilgili ön çalışma, Osmanlı Arşivleri’nde “Dersaadet ve bilad-ı selasede mevcud matbaaların belli bir düzene sokulması” başlıklı, 12 Zilkade 1272 (15 Temmuz 1856) tarihli ve 356/15604 no’lu İradeler/Meclis-i Vala fonunda bir belge bulunmaktadır. Bu nizamname, 20 Cemazi’ül-ahir 1273’te (15 Şubat 1857) hazırlanmış ve Takvim-i Vekayi gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Nizamnamenin ilk maddesinde; “Dersaadetde gerek litografya ve gerek huruf ile kitab tabetmek isteyenlerin keyfiyetiyle Meclis-i Maarif ve Zabtiye marifetiyle tahkik olunduktan sonra meclis-i mezkureden ba-mazbata makam-ı ali-i sadaret-i uzmadan istizan ile canibi zabtiyeden mezuniyeti havi yedlerinde senedi mahsusları olmadıkça basmahane küşad edemeyeceklerdir.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle bağlantılı olarak Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’nda 367/6095 no’lu ve 12 Cemazi’ül-ahir 1273 (7 Şubat 1857) tarihli “Litoğrafya tezgahları hakkında hazırlanan matbaa nizamnamesinin uygulamaya konulması.” ile ilgili İradeler/Meclis-i Vala fonu içerisinde bir belge yer almaktadır. Belge incelendiğinde 15 Şubat 1857’de yürürlüğe giren Matbaa Nizamnamesi’nin uygulanması ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu durum, kanunun çıkış tarihi ile uygulama kararının alındığı tarih bakımından mümkün görülmemektedir. Çünkü uygulama kararı kanunun yürürlüğe girmesinden önce hazırlanmıştır. 1864 Matbuat Nizamnamesi, 1873 “Kitab Tabı Hakkunda Nizamname ve ona yapılan ek”, 1873 “Dersaadetde ve Memalik-i Sahanede Tab ve Neşrolunan Her Nevi Gazete ve Evrak-ı Havadis-i Mülkiye ve Politikiye Tabı ve Nesri Hakkında Bu Kere Tanzim Olunan Nizamname”. 1888 “Matbaalar Nizamnamesi”. Özellikle 1881’den sonra yürürlüğe konulan uygulamalar tüm ülke genelinde öncelikle günlük ve siyasal yaşantıyı büyük ölçüde etkilemiş, sansür, yasaklama ve istihbarat toplama uygulamalarından her türlü yayın da etkilenmiştir. Daha önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi, özellikle yurt dışından Osmanlı devletine sokulan veya yurt dışında basılarak sınırlar içerisinde satılan kitaplar ve süreli yayınlar sözü edilen sansür ve yasaklama uygulamalarından büyük oranda etkilenmiştir. II. Abdülhamit döneminde 20 Şaban 1305 (2 Mayıs 1888)’te yabancı postalarla yurda sokulan muzır neşriyatın yasaklanması konusunda gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin bildirilmesi ve yine bu dönemde 10 Safer 1309 (15 Eylül 1891)’da Avrupa’da muzır neşriyatta bulunan bazı gazetelerin Osmanlı devletine girişlerinin men edilmesi ve 1901’de Osmanlı devleti sınırları içerisinde ve dışında basılan zararlı kitap ve dergilerin yasaklanması ile ilgili uygulamalar gerçekleştirilmiştir.
8 Ahmed İhsan Bey tarafından kurulan Alem Matbaası’nın yönetimi, beraber çalıştığı Mustafa Efendi tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle bazı kaynaklarda matbaanın kurucusu olarak görülmektedir. Ahmed İhsan Bey, matbaanın yönetimini 1310 (1893) depreminden sonra Mustafa Efendi ve adliyede çalışan arkadaşlarından Asım Bey’e bırakmıştır. Matbaa, Bab-ı Ali’de Zabtiyye Caddesi 45 numaradadır. Litografya ve hurufat baskı yapmakta, Türkçe, İngilizce, Rumca, Ermenice ve Fransızca yayınlar basmakta ve ayrıca resim de basmaktadır. Kuruluş tarihi ise 1302 (1885)’dir.
9 Ahmed İhsan’ın kurmuş olduğu matbaalarda kitap olarak yayımlamış olduğu kendi eserleri ve çevirileri; Deniz Altında Seyahat (1889), Seksen Günde Devr-i Alem (1890), Gizli Ada (1890), Kaptan Grant’in Çocukları (1890), Avrupa’da Ne Gördüm (1891), Ülfet (1891), Haver (1892), Kaptan Hatteras’ın Sergüzeşti (1892), Cevv-i Havada Seyahat (1892), İki Sene Mektep Tatili (1892), Mihver-i Arz (1892), Çin’de Seyahat (1892), Yer Altında Seyahat (1892), Hırsız Kadın (1892), Araba İle Devr-i Alem (1893), Beş Hafta Balonla Seyahat (1895), Balonda Bir Facia (1895), Chancellor (1903), Tuna’da Bir Hafta (1911), Tirol Cephesinde Seyahat (1917), Matbuat Hatıralarım (1930). Çeviri çalışmaları; Bambus (1886), Croix-Mort Kadınlar (1887), Demirhane Müdürü (1889), İki Valide (1890), Ekmekçi Kadın (1890), Kontes Sarah (1891), Sütçü Kız (1892), Sürat Katarında (1892), Mihver-i Arz (1892), Demiryol Mühendisi (1893), Küçük Mavi (1893), Bir Hatıra-i Muhabbet (1894), Bir Muhbirin Defter-i Seyahati (1894), Gençlik (1894), Hüsn ü An (1895), Genç Fromont ve Büyük Reslair (1895), Sevda-yı Hakiki (1895), Mücrim (1897), Flavta (1901), Mai Düşes (1901), Spencer Adası (1902), Antil Adalarında Seyahat (1904), Rus Ateşi (1927), Rapa Novy Adası (1928), İstanbul İşgal Altında İken Acide Russique (Bir Haraşo) (1931), Yolda (1933). Bu çeviriler Servet-i Fünun dergisinin çeşitli sayılarında yayımlanmıştır. Bkz. Ahmet İhsan Tokgöz, Haz: Bilge Ercilasun, Ankara, Kültür Bakanlığı, 1996, s. 203-206.
10 Bkz. Ahmed İhsan, Avrupada Ne Gördüm, Alem Matbaası, İstanbul, 1891, (AÜDTCF Kütüphanesi Nadir Eserler Bölümü N 5384).
11 Ahmed İhsan bu gezisine Moskova’dan başlamış ve sırasıyla Kazan, Perm, Ekaterinburg (Yekaterinburg), Tyumon (Tyumen), Tobolsk, Krasnoyarsk, Irkutsk, Odinsk, Çita, Setretorsk (Sretensk olabilir), Blogovesçersk, Kabarkova, Kaminribolovo ve Vladivostok kentlerini dolaşmıştır.
12 Bkz. Ahmet İhsan, Avrupa’da Ne Gördüm: Tuna’da Bir Hafta, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007.
13 Bkz. Ahmed İhsan, Tuna’da Bir Hafta, İstanbul, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekası, 1327 (1909). (AÜDTCF Kütüphanesi Nadir Eserler Bölümü Reşer Koleksiyonu 95).
14 Ahmed İhsan Bey bu uzmanın matbaadaki çalışmasından şikayetçidir. [y.n.].
15 Servet-i Fünun 1891-1901, 1901-1920 ve 1924-1944 yılları arasında yayın hayatını sürdürmüş, 1901’de 1,5 ay, 1920-1924 yılları arasında İstanbul’un işgali ve sonrasındaki siyasi olaylar nedeniyle de yaklaşık 5 yıl kapalı kalmıştır.
16 Son belgedeki Eksene Fon adlı matbaacı, Çakmakçılaryokuşu’ndaki Sümbüllü Han’da yayıncılık yapan İksenefon (Xenephon) Teodoridis Efendi’dir. [y.n.].
17 Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi Servet-i Fünûn: İstanbul, 1328 (Rumi) 1912 (Miladi) Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaası, 20, ÖZEGE; 265 Resimli, Ahmed İhsan Tokgöz.
18 [1] “Avrupa’da Ne Gördüm” ‘unvânlı seyâhâtnâme, bu seyâhâtden sonra neşr olunmuşdu.
19 [2] Hakkâk Napiye bi’l-âhire Genç Türkiye Harekât-ı İnkılâbiyesine Paris’de karışmışdı. Kendisi vefât itmişdir, kızı Madmazel Koska Paris’in en nâmdâr mugniyelerindendir.
* Dersa‘âdet Reji Müdîri Baha Bey biraderimizdir.
* Müşarünileyh hazretleri ile birlikte Abdülhamid bir iradesiyle ihtilalci sıfatıyla mahkeme-i cinayete sevk olunmuş olduğumuzdan kinayedir.
20 Edebiyat-ı Cedide akımında Fransız edebiyatının geniş etkisi görülür. Şiirde Sembolizm ve Parnasizm, roman ve hikayede Realizm ve Natüralizm’den etkilenmiştir. II. Abdülhamid’in istibdad devri sırasında eser veren Edebiyat-ı Cedideciler, toplum meseleleriyle ilgilenmekten uzaklaştılar. “Sanat için sanat” düşüncesini benimsediler; aydınlar için yazdılar. Bunun örneklerinden biri de bu dönemin yazarlarından olan Mahmed Rauf’un Ahmed İhsan’ın eserlerini çevirdiği realist yazar, Paul Bourget’den etkilenmiş olmasıdır.
21 Ahmed İhsan Tokgöz’ün Servet-i Fünun’da 433, Ülkü’de 6 olmak üzere 439 makalesi yayımlanmış, ayrıca Servet-i Fünun dergisinde kendisi ile ilgili 11 yazı çıkmıştır. Bkz. Ahmed İhsan Tokgöz, Haz: Bilge Ercilasun, 1996, İstanbul. s. 181-206.