Giriş
1571 yılında, Papa V. Pius önderliğinde birleşmiş olan İspanyol ve Venedik kuvvetleri ile Osmanlı Devleti arasında gerçekleşen İnabahtı Savaşı, destansı bir öykünün tüm iniş çıkışlarını barındırır. 16. yüzyılda, Akdeniz’in büyük güçleri arasında yaşanan bu savaş sonucunda Don Juan liderliğindeki Katolik güçlerin Osmanlı İmparatorluğuna karşı kazandığı zafer, Hristiyan dünyasında büyük bir şaşkınlık ve coşku yaratmış ve Don Juan’ı ideal bir Haçlı lideri olarak tarihe geçirmiştir. Bu savaşın stratejik açıdan Katolik dünyası için devrim niteliği taşımadığı bir gerçektir. Ancak yine de bu zafer, Hristiyanların bir araya geldiklerinde Osmanlılar karşısında ne derece etkin olabileceklerini gösteren bir başarı öyküsü olarak uzun yıllar boyunca edebî eserlerde işlenmiştir.[1]
16. yüzyılda, İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yaşanan ekonomik gelişmeler, Akdeniz dünyasını ve bu bölgenin en önemli aktörü olan Osmanlı İmparatorluğunu, İngiliz düşünce dünyasında önemli bir konuma taşır (Burton 2005: 22). Osmanlı İmparatorluğu ile öncelikle ticari anlaşmalar yoluyla temas kuran İngilizler bu uzak coğrafyanın insanları ve kültürü hakkında büyük bir merak geliştirdiler. Osmanlılar, sadece egzotik bir öteki olarak değil; bir taraftan uzun yıllardır düşman kabul edilen bir güç, öte yandan da İngiliz topraklarına refah ve zenginlik getiren bir ticaret ortağı olarak ilgi görmeye başlar. Dolayısıyla, 16. yüzyıl boyunca İngiliz gazetelerinde en fazla yer verilen konulardan biri Osmanlılar oldu (Artemel 1995: 189).
Osmanlıların erken modern dönem İngiltere zihin dünyasında birbirinden oldukça farklı hatta birbiriyle çelişen imgelerle yer etmiş olması, dönemin edebî metinlerinde de bu türlü çelişkili yansımalarla karşılaşacağımız anlamına gelir. Dahası, bu dönem metinlerinde Osmanlı imgesi sadece İngiliz/Batılı/Hristiyan-Osmanlı/Doğulu/Müslüman ikili karşıtlığı ekseninde kurulmamıştır. Said’in 18. yüzyıl için kurduğu kendi-öteki/DoğuBatı dünyaları şeklindeki ikili karşıtlık teorisi erken modern dünyanın çok yönlü ideolojilerini karşılamakta yetersiz kalır (Çırakman 2002: 13-34). Erken modern dönem İngiltere’sindeki Osmanlı imgesini Doğulu-Batılı ikili karşıtlığı yerine İngiliz/Protestan-Avrupa/Katolik -Osmanlı/Müslüman üçgeninde okumak metinlerdeki imgelerin daha doğru anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu üçlü ilişki ağı, örneğin bir taraftan I. Elizabeth ile III. Murad arasındaki mektuplaşmada oldukça olumlu bir siyasi söylem mevcutken diğer taraftan Richard Knolles’un Osmanlı tarihi hakkındaki eserinde tamamen olumsuz bir Osmanlı imgesi olarak karşımıza çıkar (Borton 2000: 127-32).
nabahtı Savaşı’nı anlatan ve yazıldıkları dönemin kriterlerine göre oldukça geniş kitlelere ulaşmış olan iki ana metne odaklanan bu makale, öncelikle erken modern dönem İngiltere’sinde yazılmış belli metinlerde ortaya çıkan görece olumlu Türk imgesinin dönemin tüm eserleri için genellenemeyeceğini savunmaktadır. Kral I. James’in[2] 1591’de yayınlanan “The Lepanto” [İnabahtı] şiiri ve Richard Knolles’un 1603 tarihli General History of the Turks [Türklerin Genel Tarihi] adlı eserindeki İnabahtı Savaşı anlatısı, ürettikleri Protestan/Katolik/Müslüman, İngiliz/İspanyol/Türk imgeleriyle erken modern dönem İngiliz metinlerinde karşılaşılan öteki imgelerinin karmaşık doğasını ortaya koymaktadır. Aynı askerî mücadeleyi anlatmaları nedeniyle incelenmek üzere seçilmiş her iki eser de yukarıda bahsedilen İngiliz-Türk-İspanyol üçgeni ve bu üçgenin ortaya çıkardığı karmaşık imgeler açısından zengin içeriğe sahiptir.
Bu makale, erken modern dönemde İngiltere’de üretilen eserlerde Osmanlı imgesinin çeşitlendiğini yadsımamakla birlikte, ele aldığı metinlerde Osmanlı imgesinin diğer ötekiler ve günlük iç politika stratejileri ışığında şekillendiğini, bu sebeple de değişen koşullara göre yeniden üretildiğini savunmaktadır. Okura sunulan öteki imgesi tamamen yazarın inisiyatifindedir ve politik ajandaya göre şekillendirilebilecek bir araçtır. Erken modern dönem İngiltere’sinin hem dinî hem politik anlamda çalkantılı dünyası, kemikleşmiş imgeler yaratılmasına izin vermemekte ve öteki kurgusu taraf değiştiren aktörlere ve güncel politik duruşlara göre yeniden üretilebilmektedir. Kral I. James, farklı baskılarda şiirindeki İspanyol imgesini değişen politik çıkarlarına göre yenilerken; Knolles, anlatısında çizdiği olumsuz İspanyol imgesiyle kendisi için tek ötekinin Osmanlılar olmadığını ortaya koyar. Kral I. James’in şiiri ve tarihçi Richard Knolles’un İnabahtı anlatısı, içerdikleri imgeleri günlük iç politika stratejilerine göre şekillendirmiş dolayısıyla dönemin yaygın Osmanlı imgesini karmaşıklaştırmıştır.
1591 yılında, His Maiesties Poeticall Exercises at Vacant Houres adlı eserin bir parçası olarak yayımlanan “The Lepanto” şiiri, Kral I. James’in erken dönem eserleri arasında en bilinenlerdendir.[3] Bu eser 1591’de ayrı baskı olarak Edinburgh’ta[4] ve 1603’de koleksiyonun tümüyle birlikte Londra’da yeniden basılmış; 1591’de Fransızcaya, 1593’te Hollandacaya ve 1604’de Latinceye çevrilerek I. James’in himayesinde yeniden yayımlanmıştır (Rickard 2004:1). Bu tekrar baskılar ve çeviriler, esere yazarı tarafından atfedilen büyük önemin işaretidir (Herman 2002: 61). Erken modern dönemde, birçok hükümdar şiirler veya inceleme eserleri yazmış olsa da eserlerinin el yazmalarıyla değil görece yeni bir teknoloji olan baskı makineleri aracılığıyla çoğaltılmasına izin veren ilk kral I. James’dir (Stilma 2017: 86). Alınıp satılan bir meta olarak görülen ve ticaretle ilişkilendirildiği için bir kralın statüsüne uygun bulunmayan basılı kitap, eserinin hızla yaygınlaşmasını ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlamayı isteyen I. James açısından avantajlıdır.
Söz konusu eserin 1603 yılındaki yeni basımı, I. James’in İngiltere tahtına oturmasıyla eş zamanlıdır ve James’in İngiltere’deki yönetimini ve edebî yeteneklerini tanıtmak amacı taşıyan bir çaba olarak yorumlanmıştır (Perry 1997: 16; Sharpe 1994: 127-8). James, İskoçya tahtından sonra İngiliz tahtını Elizabeth’ten devralmış ve bu eserin yayınlanmasıyla birlikte İngiliz edebiyat dünyasına etkileyici bir giriş yapmıştır. Ancak bir hükümdarın edebî eserleriyle dikkat çekmesi, her zaman için riskli bir girişimdir. Edebî eserler, kişisel propaganda için kullanışlı birer araç olabilirken olumsuz eleştirilere karşı savunmasız kalmayı da beraberinde getirir. Çünkü okurları, eserleri kendi bakış açılarına göre çeşitli biçimlerde yorumlayabilir ve yöneticinin politik duruşu ve inançlarına dair sonuçlara ulaşabilir. İngiltere kralı I. James, İnabahtı hakkındaki şiiri ile bu çelişkiyi doğrudan tecrübe etmiştir.
Bu çalışmanın odaklandığı diğer eser ise Richard Knolles’un General History of the Turks adlı tarih kitabıdır.[5] Bu eser yine James’in tahta geçtiği 1603 yılında yayımlanmıştır. Bin iki yüz sayfadan oluşan eser, İngiltere’de yazılmış ilk Türk tarihi kitabıdır ve konusunu büyük bir titizlikle ve detaycılıkla inceler. Kısa süre içinde klasikleşen kitap, bir bütün olarak altı kez basılmış ve alanında bir başvuru kitabı olarak kabul görmüştür (McJannet 2006: 118).
Bahsedilen bu iki eseri birbiriyle ilişkilendiren ve aslında Türk ve İspanyol ötekinin resmedilmesi konusunda önemli kılan temel unsur Knolles’un eserinin giriş kısmında I. James’in şiirine verdiği referanstır. Knolles’un kitabı I. James’e ithaf edilmiş ve onun himayesine sunulmuş bir eserdir. Knolles, giriş bölümünde bu eserin yazılış amacını, Hristiyanların dünyayı kasıp kavuran Türk zulmüne karşı ortak bir mücadele yürütmesi gerekliliği olarak açıklar. Bu durumda, eserin tahta yeni geçmiş krala ithaf edilmesi doğaldır çünkü Knolles’a göre Türk zulmü ancak I. James’in de aralarında olduğu Hristiyan prenslerin bir araya gelebilmesi ve kâfirlere karşı etkin bir mücadele yürütmesiyle ortadan kaldırılabilir.[6] I. James’in Türk’e karşı kazanılan bir zaferin hikâyesi olarak andığı şiirine referans vererek Knolles, aslında kralın da benzer düşünceler içerisinde olduğu, Hristiyan birliği fikrini desteklediği gerçeğini hatırlatmaktadır.[7]
“The Lepanto” şiiri kimi övüyor?
I. James’in şiiri, savaşa katılan tarafların tanıtımı ile başlar. İnabahtı Savaşı zorlu ve kanlı mücadeleler içeren ve “vaftiz edilmişlerle sünnet edilmişler arasında” yaşanmış bir savaştır.[8] Bir destana yakışacak şekilde, İnabahtı Savaşı’nın sebebi İsa ile şeytan arasında geçen bir konuşma ile açıklanır. İsa, İstanbul’dan dönen şeytanı Türklerin aklını Hristiyanlara karşı fikirlerle doldurmakla suçlar. Şeytan Tanrı’nın tüm kullarının inançsız olduğunu, bu yüzden onları kendi emellerine kolayca alet edebildiğini söyler. Bu noktada Tanrı araya girer ve oğlu İsa’nın adını yüceltenlerin Türklerin zulmü altında kalmasına daha fazla müsaade etmeyeceğini açıklar.[9]
Bu duygusal başlangıç oldukça çarpıcıdır. Şiirin başından itibaren I. James yaşananları bir Hristiyan-Müslüman mücadelesi olarak resmetmeyi seçer. Tabii aslında iki karşıt grup gibi görünen devletlerin (İngiliz/İspanyol ve Osmanlı devletleri) yoğun ticari ilişkiler yürüttüğü, sıklıkla birbirlerine karşı farklı kutuplar oluşturduğu ve saf değiştirdiği I. James’in de bildiği bir gerçektir. Bu bölümde İsa’nın ağzından dile getirilen “benim adımı yüceltenler” içinde bir ayrım yapılmaması, Hristiyanlık dünyasının tümüne seslenilmesi özellikle dikkat çekicidir. I. James, şiir boyunca savaşa katılan Avrupa güçlerini Katolik-Protestan ayrımı yapmaksızın bir “Hristiyanlar” grubu olarak tanımlar. Bu fikir Tanrı’nın İsa’ya cevabında kullanılan “tüm Hristiyanlar oğluma hizmet eder” sözüyle de tekrarlanır.[10] Bu destansı açılış, I. James’in Türklerle ilgili negatif görüşleri tekrar etmesine de imkân verir.
I. James’in Hristiyan birliğinin kuruluşunu açıklayışı da ilgi çekicidir. Tanrı, Cebrail’den Venediklilerin aklına Türklerden intikam alınması gerektiği fikrini yerleştirmesini ister. Cebrail de İtalya’da şehir şehir dolaşarak bu fikri yayar.[11] Hristiyan güçlerin bizzat Tanrı’nın isteği doğrultusunda birleşmiş olduklarına dair bu açıklama, mezhep ayrılıklarından uzaklaşmış kapsayıcı Hristiyanlık anlayışını vurgularken I. James’in bu birliğin yapabileceklerine dair büyük beklentisini de yansıtır.
Sıra savaşa geldiğinde, savaşın ana karakteri Don Juan tanıtılır. Şiir boyunca I. James başkahramanın dinine ya da milliyetine dair herhangi negatif bir yorumda bulunmaz. Don Juan “büyük general” olarak tanıtılır ve Hristiyan ordusunu yönetebilecek, hem göze hem kalbe hitap eden ideal bir Hristiyan asker olarak resmedilir. Hatta bu noktada I. James, Don Juan’ın milliyetini de açıkça zikreder.[12] Savaşa dair uzun kanlı sahnelerin ardından, I. James’in şiiri çarpıcı bir sahne ile biter. Makedonyalı bir askerin büyük bir şerefe nail olarak Ali Paşa’nın kafasını kesmesi ve askerlerin Türklerin moralini bozmak için kesik başı bir mızrağın ucuna takarak sergilemesi, tüm detaylarıyla anlatılır.[13] “The Lepanto” şiiri Malta şövalyelerinin çabalarını ve desteklerini öven bir bölümle sonlanır.
Şiir ilk yayınlandığında hâlihazırda İskoç kralı olan James’in, tüm dünyanın Katolikliğin kılıcı olarak tanıdığı ve Protestan İngiltere yönetimine karşı her alanda mücadele yürüten İskoç asillerinin daimî destekçisi olmasıyla bilinen İspanya’nın zaferini ve açıkça İspanyol olduğu belirtilen bir başkahramanı öven böylesi bir eser hazırlamış olması manidardır. İnabahtı Savaşı, bir Katolik ve İspanyol başarısıdır (Stilma 2006: 10). Genel olarak Protestanların ve özel olarak da İngiltere’nin yer aldığı bir savaş değildir. Dolayısıyla James bu şiirinde, kısa bir süre sonra yönetmeye talip olacağı ülkeyi Katolik birliğinin dışına iten, Kraliçe I. Elizabeth’in aforoz edilmesine ve tüm siyasi-ekonomik ilişkilerinde yalnız bırakılmasına önayak olan İspanya’nın mücadelesini ve başarısını övmektedir. Bu durumda, hâlihazırda İskoçya’yı yöneten ve eserinin yayınlanmasından yaklaşık on beş sene sonra İngiltere kralı unvanıyla iki ülkeyi birleştirecek olan James’in bu şiiri yazmasının ve yaymasının amacı üzerinde durmak gerekir.
James, “The Lepanto” şiirini kendisinden sonra tahta kimin geçeceği konusunda bir türlü karar veremeyen I. Elizabeth’i köşeye sıkıştırma stratejisi olarak ülkedeki Katolik ve Protestan fraksiyonlardan kendisine destek aradığı bir süreçte yazmıştır (Wormald 1983: 189). İskoçya’nın başındayken özellikle Katoliklerin desteğini almaya çalışan James için “The Lepanto” şiirinin ciddi bir başarı sağladığını söylemek, yanlış olmaz. Katolik düklerin James’e destek mektupları ve James’in olumlu yanıtlarının ardından, İspanya Kralı II. Philip dahi James’in Katolik inancına bağlılığını açıklamasına az zaman kaldığını düşünmeye başlamıştır (Herman 2002:81). James’in İngiltere tahtı için en güçlü adaylardan biri olduğu fakat I. Elizabeth’in varisi konusunda herhangi bir açıklama yapmayı ertelediği bu yıllar boyunca James’in papalıkla da yakın ilişkiler yürüttüğü sır değildir (Schneider 2015: 119; Warner 1905). “The Lepanto”, bir yandan Kraliçe I. Elizabeth ve ülke yönetiminde etkin Protestan gruplarla arasını bozmamaya dikkat ederken bir yandan da Katolik dünyanın politik desteğini garantiye almaya çalışan James’in izlediği ikili politikanın açık bir göstergesidir.
Şiirin 1603’deki basımına kadar geçen sürede, hem iç hem de dış politikada James için pek çok şey değişmiştir. James, annesi Mart Stuart’ın [Mary, Queen of Scots] idamının ardından Kraliçe I. Elizabeth ile bir anlaşma imzalamış, Protestan Danimarka prensesi Anne [Anne of Denmark] ile 1589 yılında evlenmiş ve ünlü Cizvit James Gordon ile açıktan yürüttüğü tartışma ile Katolik karşıtı görüşlerini pekiştirmiştir. Bu dönemde İskoçya’nın kuzeyindeki Katolik lordlara karşı kraliçe Elizabeth güdümünde yürüttüğü mücadele de iyiden iyiye belirginleşmiştir (Herman 2002: 81). Kısacası, 1590’ların ortalarına gelindiğinde İskoç kralı James İngiltere tahtına doğru ilerleyen politik geleceğinin Katolik dünyasının değil Protestan dünyasının desteğiyle kurulacağına karar vermiş ve stratejilerini bu kararına göre yenilemiştir. Tabii James’in 1590’lardan sonra daha belirgin şekilde ortaya koyduğu politik manevraları, daha önceden yayınladığı ve bir Katolik zaferini öven “The Lepanto” şiiri ile çelişmektedir. Özellikle İngiltere tahtına geçtiği 1603’den sonra asıl mesele, kendini Protestanlığı yüceltmeye adamış bir kralın Katolik bir başkahramanı övdüğü ve tüm dünyanın bir Katolik zaferi olarak kutladığı bir savaşı ölümsüzleştirdiği şiiri neden yazdığını hem politik hem entelektüel çevrelere anlatmaktır.
Bunu açıklamak için James, hem şiirde birtakım değişiklikler yapar hem de şiirin son baskısına bir “Giriş” ekler. Bu kısımda şair, öncelikle şiirin daha önce uygun bir giriş hazırlanmadan basılıp yayılması sebebiyle tamamen yanlış yorumlandığını, şimdi bu bölümle gerekli açıklamayı yaparak tüm yanlış anlamaları ortadan kaldıracağını söyler. Bu şiirin amacının bir İspanyol/Katolik zaferini övmek olmadığını ve sözlerinin kötü niyetlilerce çarpıtıldığını ya da yanlış anlaşıldığını vurgular. Şimdi bizzat yazarı tarafından açıklandığında daha doğru anlaşılacağını umduğunu not eder. [14]
Kral I. James, şiirinin 1603 baskısına bir giriş bölümü eklemenin yetersiz kalacağını düşünmüş olmalı ki metnin içinde de birtakım değişiklikler yapar. Şiirde başkahraman olarak öne çıkan Don Juan’ın milliyetine dair vurgu kaldırılmış ve İspanyolları övdüğü düşünülebilecek bölümler kısaltılmıştır. I. James giriş kısmında, Don Juan’ı ismen anmadığını ya da birtakım özelliklerine atıf yaparak çağrıştırmaya çalışmadığını, aslında şiirinde ondan hiç bahsetmediğini, bunun tamamen bir yanlış anlama olduğunu dile getirir.[15] Tüm bu açıklamaların ikna edici olmayacağı ihtimaline karşı da bu bölümde yalnızca şair olarak değil aynı zamanda İngiltere kralı sıfatıyla da konuşur. Sıradan, para için yazan bir şair gibi herhangi bir insanı övecek bir şiir yazmış olmanın İngiltere kralına yakıştırılamayacağını ifade ederek bu yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi gerektiğini okurlarına bildirir. [16]
Richard Knolles’un İnabahtı anlatısında kim daha öteki?
Richard Knolles’un ünlü Osmanlı tarihinin içerdiği pek çok savaş anlatısı içinde İnabahtı Savaşı, yazarın erişebildiği kaynakların zenginliği ve olayın tarihsel önemi sebebiyle en detaylı aktarılanlardan biridir. Knolles’un savaşın sebeplerine dair açıklamaları James’in alegorik kurgusuna göre çok daha gerçekçidir. II. Selim Venediklilerin Kıbrıs’tan çıkmasını ister çünkü Akdeniz ticaretinde tek hâkim güç olmayı amaçlamaktadır. Öte yandan Knolles’a göre Osmanlıların “uzun süren barış dönemlerinden” pek hoşlanmamaları ve II. Selim’in “tahta geçişlerinin ardından Hristiyanlara karşı bir şey yapmış olan” tüm ataları gibi davranması gerektiğini düşünmesi, savaşın tetikleyici sebepleri arasındadır.[17] James gibi Türkleri şeytanla ilişkilendirmese de Knolles da bu referansla Müslüman-Hristiyan çatışmasının tarihine bir gönderme yapmış ve İnabahtı Savaşı’nı bu uzun mücadelede önemli bir noktaya yerleştirmiştir.
Venedik, güçlü düşmanı II. Selim karşısında Hristiyan dünyasından yardım ister, İspanya kralı II Philip ve Papa’dan destek sözü alır. Anlatının bu noktasında yazarın ortak düşman karşında zor durumda kalan Venediklilere yardım sözü veren taraflar veya eserinin yazılış amacı olarak ifade ettiği Osmanlılara karşı güç birliği yapmanın önemi hakkında olumlu bir şeyler söylemesini bekleriz fakat Knolles, İspanya’nın işin içinde olduğu bu süreci övmez. Bunun yerine, bu tür ortaklıkların yürütülmesinin zorluklarından bahsetmeyi, Venediklilerin bu tür ortaklıklara güvenmediğini, zarara uğramak ya da kandırılmak korkusuyla sürekli tetikte olduklarını ve bu tavrın da kendi aralarında kurdukları en güçlü ortaklıkları bile dağıttığını vurgulamayı tercih eder.[18] Knolles’un İnabahtı Savaşı anlatısının ilk kısmı hem İspanya’ya hem de kurulan birliğe dair negatif bir notla, savaşın önemli bir muharebesinin İspanyol desteğinin gecikmesi sonucunda kaybedildiğinin açıklanmasıyla biter.[19] Knolles’a göre İspanyolların gecikmesinin sebebi, tüm tarafların savaşa katılacağından ve kendilerinin büyük bir kayıp yaşamayacağından emin olmak istemeleridir.
Bu noktada Knolles anlatımını böler ve kurulan Haçlı birliğinin detaylarına, özellikle de İspanyolların katılımına dair bilgiler verir. Knolles’a göre Venediklilerle İspanyollar arasında baştan beri bir anlaşmazlık vardır. Kralları tarafından görevlendirilip herkesin iyiliği için savaşması emredilmiş olan generaller, sanki kendi çıkarlarını korumak adına bir araya gelmiş gibi, uzun uzun konuşup tartışır ve detaylarla zaman kaybederler.[20] Knolles’a göre bir zamanlar Türklerle doğrudan ve kendi toprakları üzerinde çarpışmak zorunda kalmış İspanyollar, şimdi savaş kendi topraklarından çok uzaklarda gerçekleştiği için rahat davranmakta ve hatta bu durumdan mutlu olmaktadır.[21] Bu söylemleriyle Knolles, savaşın ana mücadelelerini anlatmaya başlayana kadar kurulan Haçlı birliği içinde yer almış olan İspanya hakkında oldukça olumsuz bir imge çizer.
İspanyollara dair bu olumsuz imge, savaşın detaylarına dair anlatımda da devam eder. Knolles, öncelikle tarafların askerî güçlerini ve pozisyonlarını özetler. Don Juan’un Halil Paşa ile karşı karşıya geldiği çarpışmaya da bunun ardından yer verilir. Knolles, Don Juan’ın güç ve cesaretle çarpıştığını ama yine de zaferden emin olmadığını anlatır. Üç saatten fazla süren muharebenin sonunda Halil Paşa ölümcül bir yara alır ve Paşa’nın ölmekte olduğunu gören Don Juan askerlerine kafasını kesip bir mızrağa takmalarını söyler. Amacı Türklerin moralini iyice bozmaktır.[22] Knolles’un da I. James gibi detaylarıyla resmettiği bu son manevra, James’in şiirinin aksine okura onurlu bir Hristiyan generalden çok kazanmak için her yola başvuran bir zalimi hatırlatmaktadır.
Üstelik, Hristiyan güçlerinin sol kanadında yaşanan bu hadisenin etkisine rağmen savaş hâlâ kazanılmamıştır. Bu noktada Knolles, General John Andreas d’Auria’yı tanıtır ve anlatısına başkahraman Don Juan’dan rol çalacak bir figür ekler. Deneyimli bir general olan Auria savaşa katılmak konusunda baştan beri isteksizdir. Knolles, Auria’nin hızla ilerleyen Hristiyan birliklerini epey geriden takip etmesini, generalin hem tehlikenin azalmasını hem de savaşın sonucunun netleşmesini beklemek istemesine bağlar.[23] Knolles’a göre sağ kanatta da zafer ancak Malta şövalyelerinin katkısıyla kesinleşir.
Knolles’un İnabahtı Savaşı anlatısı her iki tarafın büyük kayıplarının sıralanmasıyla biter. Knolles’un anlatımında Don Juan ideal bir Hristiyan general olmaktan çok uzaktır. Tam tersine Don Juan’ın zaferi, uzun süren mücadelelerin neredeyse şans eseri ortaya çıkmış bir sonucudur ve aslında savaşın nihai neticesi üzerinde o kadar da etkili olmamıştır. Don Juan’ın pek de övülemeyecek hareketleriyle bilinen Auria ile eşleştirilmesi, onun hem anlatının yıldızı olmasını engeller hem de genel olarak başarıdaki etkisinin azaltılmasını sağlar. Bu bölümün sonunda Knolles, II. Selim’in ünlü sözlerini tekrarlayarak aslında İnabahtı’nın çok da büyük bir başarı olmadığına ve eninde sonunda Kıbrıs’ın Osmanlıların eline geçtiğine vurgu yapar.[24] Knolles’un anlatısı, İnabahtı Savaşı’nı bir Katolik zaferi olarak kutlamaktan uzaktır. Knolles hem savaşı hem de savaşın ana karakterlerini resmederken İngilizlerin rakibi ve düşmanı olarak gördüğü İspanyolları övmekten kaçınmış, Türklere karşı mücadelede birlik olunmasını sağlamayı amaçlayan bir eser hazırlarken bile Katolik dünyası önderliğinde kurulmuş bir birliğin başarısını öne çıkarmayı uygun görmemiştir. Knolles için “Türk/ Müslüman öteki” kendisine “İspanyol/Katolik öteki”den daha uzak değildir.
SONUÇ
İngiliz kralı I. James’in ve Richard Knolles’un İnabahtı Savaşı anlatılarının yakın okuması, bu metinlerde Türklerin ve İspanyolların resmedilişine dair iki önemli noktayı ortaya koymaktadır: Öncelikle, her iki yazar için de İnabahtı Savaşı; bir Hristiyan-Müslüman, Doğu-Batı ve en temelde iyi-kötü mücadelesidir. Her iki yazar da bu uzun husumetin tarihine vurgu yaparak anlatacakları olayı, evrensel bir iyi kötü mücadelesi çerçevesine oturtmuştur. Bu tavır; aslında Osmanlılarla yakın ilişkiler kuran, sultanlarla ve aile bireyleriyle mektuplaşan, hediyeleşen ve ticaret ortaklıkları kurulmasına ön ayak olan I. Elizabeth’in Osmanlı taraftarı politikalarına tamamen terstir. I. Elizabeth’in erken modern dönemde üretilen Türk/Müslüman imgesini etkilediği ve daha olumlu hâle getirdiği düşünülen bu hamleleri, toplumun tüm kesimlerince kabul görmemiş; olumsuz Türk imgesi, I. Elizabeth’in Türklerle yakınlaşmasına karşı duran kesimler tarafından üretilen metinlerde çoğaltılıp yaygınlaştırılmıştır. İkinci olarak, Knolles’un “Doğulu öteki”nin zulmünü detaylandırırken Batılı öteki olan İspanya’yı ve Katolik dünyasını övmekten itinayla uzak duran metni ve I. James’in şiirinin doğru anlaşılması yönündeki yoğun çabası, erken modern dönem İngiltere’sinde Osmanlıların ötekileştirilmiş olmasının otomatik olarak onlara karşı birleşmiş bir Batı/ Hristiyan algısına yol açamadığının göstergesidir. Tam tersine, hem Knolles hem de I. James için Batı dünyası homojen, yekpare bir kavram değildir.
KAYNAKLAR
Artemel, Suheyla (1995). “‘The great Turk’s Particular Inclination to Red Herring’: The Popular Image of the Turk during the Renaissance England”, Journal of Mediterranean Studies 5 (2), 188-208.
Burton, Jonathan (2000). “Anglo-Ottoman Relations and the Image of the Turk in Tamburlaine”, Journal of Medieval and Early Modern Studies 30 (1): 125-156.
Burton, Jonathan (2005). Traffic and Turning Islam and English Drama 1579-1624. Cranbury: Rosemont Publishing.
Craigie, James (1955) Ed. The Poems of James VI of Scotland. Edinburgh: W. Blackwood and Sons.
Çırakman, Aslı (2002). From the “terror of the World” to the “sick Man of Europe”: European Images of Ottoman Empire and Society from the Sixteenth Century to the Nineteenth. New York: Peter Lang.
Herman, Peter C. (2002). “Best of Poets, Best of Kings: King James VI and I and the Scene of Monarchic Verse”, Daniel Fischlin ve Mark Fortier (Ed.), Royal Subjects: Essays on the Writings of James VI and I içinde (61-103), Detroit: Wayne State University Press.
James I, King of England (1603). His Maiesties Lepanto, or heroicall song being part of his poeticall exercises at vacant houres., 1566-1625. London: By Simon Stafford, and Henry Hooke.
Knolles Richard (1603). The generall historie of the Turkes from the first beginning of that nation to the rising of the Ottoman familie. by Richard Knolles, London: Printed by Adam Islip.
Kut, Naz Defne (2023). “From Representation to Imagination: The Battle of Lepanto in European Painting.” Turkish Journal of History 76 s. 223-259.
Llopis, Franco Borja ve Laura Stagno (2021) Ed. Lepanto and Beyond: Images of Religious Alterity from Genoa and the Christian Mediterranean, Leuven: Leuven University Press.
McJannet, Linda (2006). The Sultan Speaks: Dialogue in English Plays and Histories about the Ottoman Turks, New York: Palgrave Macmillan.
Olinski, Timothy (2022). The Battle of Lepanto: The Image of the Turk in Renaissance Neo-Latin Poetry, (Doktora Tezi), Queen’s University.
Perry, C. (1997) The Making of Jacobean Culture: James I and the Renegotiation of Elizabethan Literary Practice, Cambridge: Cambridge University Press.
Rickard, Jane (2004). “From Scotland to England: The Poetic Strategies of James VI and I.” Renaissance Forum 7: 1-12. (Erişim tarihi: 20 Eylül 2022)
Schneider, Christian (2015). “A Kingdom for a Catholic? Pope Clement VIII, King James VI/I, and the English Succession in International Diplomacy (1592–1605)” The International History Review, 37 (1), 119–141.
Sharpe, Kevin (1994). ‘The King’s Writ: Royal Authors and Royal Authority in Early Modern England’, Kevin Sharpe ve Peter Lake (Ed.), Culture and Politics in Early Stuart England içinde (117-138), London: Macmillan.
Stilma, A. (2006). “The Battle of Lepanto: the introduction of James VI of Scotland to the Dutch”, Houlbrooke, R. (Ed.) James VI and I: Ideas, Authority and Government içinde (9-23) Burlington: Ashgate.
Stilma, A. (2017). A King Translated: The Writings of King James VI & I and their Interpretation in the Low Countries, 1593-1603, Routledge: London.
Strunck, Christina (2011). “The Barbarous and the Noble Enemy: Pictorial Representations of the Battle of Lepanto”, James G. Harper (Ed.) The Turk and Islam in the Western Eye, 1450-1750: Visual Imagery Before Orientalism içinde (217-240), Burlington: Ashgate.
Warner, G. F. (1905). “James VI and Rome”, The English Historical Review, 20 (77), 124-127.
Wormald, Jenny (1983). “James VI and I: Two Kings or One?” History 68 (223) 187-209.