Giriş
Bu çalışmada; İstanbul Eyüp’te yer alan Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi Haziresi ve arazisinde bulunan Osmanlı dönemi bektaşi mezar taşları incelenmiştir. Çalışmanın büyük bir kısmını oluşturan hazire; tekkenin kuzey yönünde bulunan avlu kapısından girildiğinde tekke duvarına bitişik kuzeybatı köşesinde bulunmaktadır. Çalışmanın geri kalanını oluşturan mezar taşları ise, tekke avlusunun güney yönünde dağınık olarak yer almaktadır.
Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi[1] İstanbul’un Fethinde de bulunmuş olan Horasan Erenlerinden Karyağdı Ali Baba adıyla bilinen Seyyid Mehmed Ali Baba tarafından bilinmeyen bir tarihte tesis edilmiş. Tekkenin kuruluş tarihi net olarak bilinmemekle birlikte İstanbul’un Fethi’ni takip eden yıllarda kurulmuş olabileceği düşünülmektedir (Tanman 1990: 601). Eyüp semtinin dini açıdan bir merkez niteliğindeki önemi Bizans Dönemi’ne kadar dayanmakta ve şehrin fethinden sonra da İslam Dini için bu önemini devam ettirmiş ve daha çok tarikatların yoğunlaştığı bir bölge olarak varlığını günümüze kadar sürdürmüştür (Çetin 2018: 157-158). Karyağdı Baba Tekkesi de hem bulunduğu konum sebebiyle hem de İstanbul’un fethinde dahi bulunmuş olan Karyağdı Babaya olan saygı ve sevgi nedeniyle Bektaşi tarikatı için Şah Kulu Dergâhı’ndan sonra İstanbul’daki önemli tekkelerden biridir. Bektaşi kültürü’nde ayrı bir yere sahip olan ve önem arz eden bu yapıya ve Karyağdı Baba’ya ait çalışmalar bulunmakla birlikte, bazı çalışmalar içerisinde de tekkeye değinilmiştir (Yılmaz 2015). Tekke içerisindeki mezar taşlarına değinen ve bu güne kadar yapılmış en detaylı çalışma Müfit Yüksel’in makalesidir (Yüksel 2005: 194-223). Ancak bu çalışma sadece mezar taşları üzerine yapılmamıştır ve ağırlıklı olarak tekke tarihi ile bu güne kadar tekkede görev yapmış önemli şahıslar üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışmanın sonuna doğru hazire içerisindeki mezarların fotoğrafları ve kitabeleri eklenmiştir. Bu çalışmada ise sadece mezar ve mezar taşları bütünüyle değerlendirildiği gibi kazı çalışması neticesinde ortaya çıkan yeni baş ve ayak taşları ile hazire duvarından ortaya çıkan baş taşları ve başlıklar ayrıca çalışmaya eklenmiştir. Söz konusu çalışmada fotoğrafların eski olması ve mezar taşlarının bu çalışmada olduğu gibi birçok başlık altında değerlendirilmemesinin yanı sıra mezar taşlarının doğal koşullar neticesinde zamanla yok olabileceği göz önüne alındığında, ilerleyen süreçte yapılacak diğer çalışmalara katkı sağlamak ve belgelemek amacıyla daha detaylı bir çalışmanın gerekli olduğu düşünülmüştür. Müfit Yüksel’in çalışmasında hazire içerisinde yer alan 12 mezar ve bu çalışmanın kataloğunda 14 numara ile belirtilen kırık baş taşı dışındaki baş taşı, ayak taşı ve kırık olarak bulunan 6 başlıktan bahsedilmemiştir. Karyağdı Baba tekkesi’nde yer alan mezar taşlarına değinen bir diğer kaynakta Nicolas Vatin ve Thierry Zarcone’nin çalışmasıdır. Ancak bu çalışmada Müfit Yüksel’in çalışması gibi Karyağdı Baba Tekkesi ve tekkenin tarihi üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışmanın bir bölümünde tekkenin haziresi ve hazirede yer alan 13 mezar taşına değinilmiş ve kısaca değerlendirilmiştir (VatınZarcone 1999: 143-154). Her iki çalışmada da tekke haziresindeki ayakta olan 12 mezar ve kırık olan bir baş taşı ele alınmıştır. Hazirede yer alan 12 mezar ve bir kırık baş taşından bahsedilen bir diğer eser de Fahri Maden’in makalesidir (Maden 2014: 49-115). Bu çalışma da diğer iki çalışmada olduğu gibi tekkenin tarihi ve tekkeye katkı sağlayan isimler üzerine yoğunlaşmıştır. Hazire içerisindeki 13 baş taşının kitabesi verilmiş ve Vatin ile Zarcone’nin değerlendirilmesi doğrudan alıntı yapılarak aktarılmıştır. Maden’in bu çalışması mezar ve mezar taşları adına yeni bir değerlendirme ortaya koymamaktadır. Özetle söz konusu çalışmalara ek olarak 22 baş taşı 3 ayak taşı ve 6 başlık incelenmiş ve bu çalışmanın kataloğunda bir bütün olarak ele alınmıştır. Bu çalışmaların görsel belgelemesinin yetersizliği, eksik mezar taşları ve başlıkların olması neticesinde Karyağdı Baba Tekkesi’nde yer alan mezar taşları yeniden incelenerek sanat tarihi açısında değerlendirilmiş, eklenen tablolar ve sınıflandırmalar ile daha detaylı hale getirilmiş ve Bektaşi Kültürü ile alakalı diğer çalışmalara destek olabilmesi hedeflenmiştir.
Çalışmamızın amacı, Karyağdı Baba Tekke Haziresi ve arazisindeki Osmanlı Dönemi’ne ait mezar taşlarının incelenip bilimsel yöntemlerle belgeleyerek Sanat Tarihi açısından değerlendirmektir. Bu nedenle araştırmamız içerisinde yer alan tüm mezar, mezar taşları ve başlıklar incelenmiş biçim, bezeme ve tasarım yönünden değerlendirilmiştir. Önemli birer belge olan mezar taşı kitabeleri okunarak Bektaşi Kültürü ile ilgili yapılacak diğer araştırmalara katkıda bulunması düşünülmüştür.
Çalışma kapsamında hazire ve tekke avlusu içerisinde toplam; 12 mezar, 35 baş taşı (9 tanesi başlıklı), 13 ayak taşı, 15 başlık tespit edilmiş ve incelenmiştir. Tespit edilen 15 başlıktan 9 tanesi hazire içerisinde yer alan baş taşı üzerinde 6 tanesi herhangi bir baş taşı ve mezara bağlı olmadan kırık bir şekilde hazire alanı içerisinde tespit edilmiştir. Söz konusu 15 başlıktan baş taşına bağlı olan 9 tanesi bağlı olduğu mezar taşı ile aynı katalog numarasını kullanırken herhangi bir baş taşına bağlı olmayıp kırık olan 6 başlık katalog sırasına göre ayrıca numaralandırılmıştır. Böylece katalog kısmında toplam 54 örnek incelenmiştir. Kitabesi okunmuş olan baş taşlarından anlaşılan; bu mezarlardan iki tanesinin 17. yüzyıla aitken geriye kalan mezar ve baş taşları 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasına denk gelmektedir. 12 mezardan 3 tanesi kapak taşlı mezar, 2 tanesi çerçeveli mezar geriye kalan 7 tanesi de toprak mezardır. Baş taşlarının 9 tanesi başlıklı olup geriye kalan 6 başlık hazire alanı içerisinde ve hazirenin avlu duvarında yerde bulunmuştur. Mezarlardan iki tanesinin baş taşı silindirik formlu ve başlıksız iken bir tanesi bitkisel tepeliklidir.
Çalışma dolayısıyla incelenen mezar ve mezar taşlarının çizimleri Muka Mimarlık tarafından hazırlanan restorasyon projesinden temin edilmiştir. Ancak restorasyon projesine dahil edilmeyen hazire alanı içerisinde ve kazı alanında bulunan 21 baş taşı, 4 ayak taşı ve 6 başlığın incelenmesi ve kitabe okumaları ayrıca yapılmıştır. Hazire içerisindeki mezarlar çizim ile değerlendirilip çalışmaya dâhil edilirken, hazire dışında kalan baş taşı, ayak taşı ve başlıklar fotoğraf olarak bırakılmıştır. İnceleme esnasında mezar ve mezar taşları ayrıca numaralandırılmış olup katalog kısmındaki numaralandırma mezar, baş taşı veya ayak taşı olarak ayrı ayrı değerlendirilmemiş tek bir numaralandırma temel alınmıştır. Böylece çalışmada; mezar, baş taşı ve ayak taşı gibi üç ayrı sınıflandırma ile numaralandırma yapılmamıştır. Bunun temel sebebi çalışmanın tek bir hazire alanını kapsamayıp, tekke avlusu içerinde bulunan bağımsız baş taşı, ayak taşı ve başlıklarını da içine almasıdır.
Çalışmaya daha iyi yön verebilmek adına; Bektaşi Kültürü’nü ve mezar taşlarını daha iyi değerlendirmek için bu alana yönelik kaynaklar incelenmiş ve bu kültüre mensup şahıslarla konuşmalar yapılmıştır. Bu bağlamda öncelikle tekkenin bağlı bulunduğu Şah Kulu Dergâhı ziyaret edilmiş ve buradan Karyağdı Baba Tekkesi ve Bektaşilik ile alakalı bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Konu ile alakalı bilgi ve deneyimini bizimle paylaşarak yol gösteren, bizi güzel ve hoş sohbeti ile ağırlayan ve verdiği bilgilerle Bektaşi ültürünü daha iyi anlayabilmemizi sağlayan Sayın Kamber Durna bu süreçteki en kıymetli kaynağımız olmuştur.
Makalede mezar taşlarının tek tek başlık verilip açıklandığı bir bölüme yer verilmemiştir. Bunun yerine katalog kısmında, hazirenin ana girişinden itibaren mezar dizilişi dikkate alınarak, arazide verilen numara sırasına göre, her bir mezar taşının fotoğrafı veya çizimi ile birlikte kitabeleri de eklenerek tablosu oluşturulmuştur. Ayrıca, numaralandırmada bütün olan mezarlar tek bir numara olarak sayılırken, bir mezara ait olmayan ve yerde bulunan baş taşı, ayak taşı ve başlıklar da aynı sıra numarası dikkate alınarak kataloğa eklenmiş ve devam ettirilmiştir. Böylece ayrı bir numaralandırma yapılmayıp çalışma tek bir çerçevede toplanırken, değerlendirme bölümünde yeniden ifade edilecek olan bilgilerin tekrar edilmesinden de kaçınılmış ve makalenin boyutu aşılmamıştır. Değerlendirme kısmında ise her bir mezar, mezar taşı ve başlığın değerlendirmesi yapılmış, yazı ve tarihleri ayrı ayrı ele alınarak Osmanlı Dönemi mezar taşları ve Bektaşi mezar taşları içerisindeki yeri ve önemi mevcut yayınlar ile karşılaştırılarak ifade edilmiştir.
1. Karyağdı Baba Tekkesi Mezar Taşları
2. Değerlendirme
2.1. Mezar Tipleri
Mezar Taşı ile alakalı yapılan akademik çalışmalar neticesinde, mezar tipolojisi 5 başlıkta karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; toprak mezar, çerçeveli mezar, sandukalı mezar, kapak taşlı mezar ve sandık mezar (sembolik lahit) (Çal 2015: 303).
Çalışmanın konusu olan Karyağdı Baba Tekkesi’ndeki 12 mezar incelendiğinde ise; 3 kapak taşlı mezar 2 çerçeveli mezar 7 toprak mezar tespit edilmiştir. Burada dikkat çeken detay 12 mezardan her birinin baş taşı batı yönüne ayak taşı doğu yönüne bakarken, Hafız Salih Baba’nın oğlu olan 1 yaşında vefat ettiği belirtilen İbrahim Selim’in mezarı diğer 11 mezarın aksine baş taşı doğu yönüne ayak taşı batı yönüne gelecek şekilde konumlandırılmıştır (Filiz 2021: 682). Bunun nedeni ise; baş taşının kapı girişi veya yol ağzında kalmasıdır. Bu gibi durumlarda mezarın baş taşı yerine ayak taşının konulduğu görülmektedir.[4] Nitekim bu mezarda da benzer uygulama söz konusudur. Aynı farklılık Çorlulu Ali Paşa Külliyesi’ndeki küçük hazirede yer alan ve 1722 yılına tarihlenen 11 numaralı çocuk mezarında da görülmüştür (Uçar 2019: 64-65). Buradaki mezar baş taşı güneye ayak taşı kuzeye gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Ancak buradaki mezar Karyağdı Baba Tekkesi’ndeki mezarın aksine yol kenarı ya da kapı girişinde değildir, etrafındaki diğer mezar parçası kalıntılarının konumlarından hareketle, mezarın hasar görmüş olması veya zamanla mezarın kaymış olabileceği düşünülmüştür.
2.2. Mezar Taşı Tipleri
Osmanlı Mezar Taşları ile alakalı yapılan çalışmalarda, mezar taşları gövde kesitlerinin şekli, başlıklı veya başlıksız oluşu, cinsiyeti, tepeliği ve yazıların yerleştirilişi gibi farklı özelliklere göre sınıflandırılmıştır (Karaçağ 2011: 110). Ancak daha sade bir sınıflandırma ile kare, dikdörtgen, silindirik formlu, çokgen gibi bir sınıflandırma daha çok tercih edilmiştir. Biz de bu çalışmada bu sade ifade şeklinden yararlanarak sınıflandırma yapmayı uygun bulduk. Bunun neticesinde de çalışma kapsamında yer alan 35 baş 13 ayak taşı, kare (K), dikdörtgen (D), silindirik formlu (S) olarak sınıflandırılarak ifade edildi. Silindirik formlu (S) kesitli mezar taşlarının 8 tanesi ayak taşı, 2’si yerde 6’sı ayakta olmak üzere 8 tanesi de baş taşıdır. Yerde olanların cinsiyeti ve başlıkları belirsiz iken, ayakta olan baş taşlarının 5 tanesi erkek, 1’i kadın mezarı ve 4’ü başlıklı 1’i bitkisel tepeliklidir. Dikdörtgen (D) kesitli mezar taşlarının; 5 tanesi başlıklı erkek baş taşı ve 1 bitkisel tepelikli kadın baş taşı, geriye kalan 20 baş taşı başlıksız ve 4’ü erkek 3’ü kadın iken 5’i ayak taşı olarak tespit edilmiştir. Geriye kalan son sınıflandırma karedir (K) ve çalışma kapsamında kare kesitli bir baş taşı bulunmaktadır. Bu baş taşı kazı alanında bulunmuş olup başlıksız ve cinsiyeti belirsizdir. Mezar taşları, çalışmayı daha anlaşılır ve sade tutabilmek adına, cinsiyetleri ve başlıklarına göre kendi içinde tekrardan sınıflandırılmamıştır. Bunun yerine; cinsiyetleri, başlıkları, şu anki durumları, tarihleri ve kesitlerine göre detaylı bir tablo şeklinde bölüm sonuna eklenmiştir (tablo 3).
2.2.1. Silindirik (S) Formlu Mezar Taşları
Gövdesi silindirik formlu toplam 16 mezar taşı bulunmaktadır. Bu mezar taşlarından 8 tanesi ayak taşı geriye kalan 8 tanesi de baş taşıdır. Baş taşlarından 2 tanesi hazire alanının etrafında parça şeklinde bulunmuştur. Günümüze ulaşan gövde parçasından mezar taşı sınıflandırması yapılabilmiş olsa da kitabesinin okunamaması ve herhangi bir başlığı olmaması sebebiyle cinsiyetleri belirsizdir. Baş taşlarından 6 tanesi hazire alanı içerisinde, ayakta ve sağlamdır. Bunlardan 5 tanesi erkek baş taşı 1 tanesi kadın baş taşıdır. Kadın baş taşı başlıksız olup bitkisel bezeme ile bitirilmiştir (katalog no 12). Erkek baş taşlarından 4’ü başlıklı 1’i silindirik formlu başlıksız olup üzerinde başlık kabartması[5] vardır (katalog no 1).
2.2.2. Dikdörtgen (D) Kesitli Mezar Taşları
Gövdesi dikdörtgen kesitli toplam 31 mezar taşı bulunmaktadır. Bunlardan 6 baş taşı hazire alanında ve ayakta olup 5 tanesi başlıklı erkek baş taşı 1 tanesi bitkisel tepelikli kadın baş taşıdır. Fes başlıklı erkek baş taşına, Bektaşi tarikatına mensup olduğu anlaşılabilmesi için ayrıca tarikatın simgesi olan başlık kabartma olarak işlenmiştir (katalog no 2). Baş taşlarından 20 tanesi yerde olup başlıkları günümüze gelmemiştir. Kitabesi okunabilenlerden anlaşıldığı kadarıyla bu baş taşlarından 3 tanesi erkek 3 tanesi kadın mezarıdır. Geriye kalan 5 taş dikdörtgen kesitli ve başlıksız ayak taşıdır.
2.2.3. Kare (K) Kesitli Mezar Taşları
Bu başlık altında yalnızca 1 mezar taşı tespit edilmiştir. Bu mezar taşı tekkenin güney avlusunda yer alan kazı alanında olup başlıksızdır. Parça şeklinde günümüze ulaşmış olan baş taşının kitabesinden yalnızca tarih okunabilmiş cinsiyeti hakkında bilgi edinilememiştir (katalog no 25).
2.3. Başlıklar
Tarikatlarda başlıklar ayrı bir kutsallığa sahiptir. Her tarikatın kendine has başlığı ve bu başlıklarında kendine özgü şekli ve tasarımlarına göre anlamları vardır. Tarikat başlıklarının başa oturan alt bölümüne lenger, üst bölümüne de kubbe adı verilmiştir. Her tarikatın başlığı kendilerine özgü usul ve inanışlara göre zaman içinde şekillenmiş olup ana hatlarıyla birbirinden farklı tasarıma sahiptir. Böylelikle taktıkları başlığa göre tarikatlar birbirinden ayrılabilir iken kişi bağlı bulunduğu tarikatı, taktığı başlık aracılığı ile yansıtmış olur (Ağırdemir: 2011). Bektaşi başlıkları ak keçeden yapılmaları, üst çapının alt çapından biraz büyük ve dik oluşunun yanında, türlerine göre sayısı değişen terkleri ile diğer tarikatlardan ayrılır (Çal: 2022, 517). Terk; başlığın üzerine dikey şeritler halinde inen sayısı değişen dilimli görüntüye verilen isimdir. Terklerin sayısı tarikat içerisindeki özel inanışlara göre şekillenir (Maden: 2011, 66). Allah’ın birliğini ifade etmek için 1 terk kullanılırken Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i simgelemek için 4 terk kullanılır. Aynı şekilde on iki imama vurgu yapmak içinde 12 terkli yani dilimli başlık tercih edildiği görülür. Bektaşi başlıkları kendi içinde terk sayılarına göre sınıflandırıldığında; elifi 2, edhemi/horosani 4, bozdoğani 5, şemsi/kalenderi 7, cannuş 9 ve hüseyni 12 terkli olarak çalışmalar neticesinde belirlenmiştir.
Bu çalışmada Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi’nde 15 başlık tespit edilmiş bunlardan 9 tanesi mezar taşı üzerinde yer alırken 6 tanesi mezar taşından bağımsız kırılmış olarak hazire alanı ve duvarı içerisinde yerde bulunmuştur. Başlıkların mezar üzerinde yer alanları katalog kısmındaki numaralandırma dikkate alınarak tabloda belirtilirken, herhangi bir mezar taşına bağlı olmayan kırık başlıklar ise kataloğun en sonuna dahil edilerek numaralandırılmıştır. Bunların içerisinde tespit edilen 2 başlık, Bektaşi başlığından bağımsız sarık (kuka) ve kavuk (kâtibi) olarak tespit edilmiştir. Bu başlıklar; herhangi bir mezar ve mezar taşı bulunamadığı için haklarında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Karyağdı Baba Tekkesi Haziresi’ne ait olup olmadığı belli olmamakla birlikte tekke haziresi içerisinde bulunmuşlardır. (katalog no 43-44). Bunun dışında bir dikdörtgen kesitli bitkisel tepelikli bir de silindirik formlu bitkisel tepelikli kadın mezarı mevcutken, bir erkek mezarı da silindirik formlu başlıksızdır. Kadın mezarlarında başlığa rastlanmamıştır (katalog no 9-12). Geriye kalan baş taşları kazı alanı ve tekke avlusu içinde kırık ve başlıksız olarak tespit edilmiştir. Ayrıca başlıksız olan silindirik formlu erkek baş taşı ile dikdörtgen kesitli azizi fesli erkek baş taşında tarikat mezarlarında gördüğümüz başlık kabartması çizimi görülmektedir (katalog no 1-2).
2.3.1. 2 Terkli Başlıklar
Çalışmada yer alan mezar taşlarından yalnızca iki mezar taşı 2 terkli elifi başlıklıdır. Bu mezarlar hazire alanı içerisinde sağlam durumda bulunmaktadır. Söz konusu bu iki mezardan biri Karyağdı Baba’ya diğeri ise Es Seyyid Mehmed Abdi Baba’ya aittir (tablo 4). Bu mezarlarda 2 terkli elifi başlık görülmektedir. Bektaşi kültüründe, 2 ve 4 terkli başlıkların daha erken tarihlerde tercih edildiği bilinmektedir. Bu iki şahsın yaşadığı tarihler dikkate alınarak 2 terkli başlığın tercih edilmiş olabileceği düşünülmüştür. Ancak başka bir çalışmada bu iki mezarın 19. Yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı ve 2 terkli elifi başlığın bu dönemde yeniden moda olduğu dile getirilmiştir (Vatın-Zarcone:1999, 143-154). Denizli Teslim Abdal Tekkesi’nde bulunan ve 19. yüzyıla tarihlendirilmiş bir başlık da bu duruma örnek gösterilebilir (Çal: 2022. 518). Ayrıca bu başlığı Hacı Bektaş Veli’nin ve Balım Sultan’ın kullandığı, uzaktan bakıldığında elif harfine benzediği için bu isimle anıldığı bilinmektedir (Maden: 2011, 67-69).
2.3.2. 4 Terkli Başlıklar
Bu çalışmada yer alan başlıklardan yalnızca 1 tanesi 4 terkli horosani/ edhemi başlıklıdır. Bu başlık Hafız Salih Baba’nın oğlu olan ve 1 yaşında vefat eden İbrahim Selim’e aittir.
2.3.3. 12 Terkli Başlıklar
Karyağdı Baba Tekkesi mezar taşları içerisinde başlıklı olanlardan 9 tanesi 12 terkli Hüseyni başlığa sahiptir. Temelde 12 terkli olsalar da başlıklar uzunlukları, tepe kısımlarının yuvarlak ya da düz oluşu, alt taraflarındaki sarmallar ile birbirinden farklıdır. Ancak biz bu çalışmada yalnızca terk sayısına göre sınıflandırma yaptığımız için ayrıca detaylandırmaya girmedik (tablo 6-7). Bunun dışında hamidi fes başlıklı 2 numaralı erkek mezar taşının üzerinde yer alan başlık kabartması da 12 terkli hüseyni başlıklıdır (tablo 10).
2.3.4. Bektaşi Başlığı Olmayanlar
Bu alanda 3 başlık tespit edilmiştir. Bunlardan biri hazire alanı içerisindeki bir baş taşında bulunan hamidi festir. Kitabeden şahsın Serkomser olduğu anlaşılmış olup hem dönemin modası olduğu için hem de resmi bir kurum görevlisi olması sebebiyle başlık olarak fes seçildiği düşünülmektedir (tablo 8). Ancak Bektaşilik bağına da vurgu yapılabilmek amacıyla baş taşına 12 terkli hüseyni başlık işlenmiştir (tablo 9).
Bu alt bölümdeki diğer iki başlık hazire duvarı içerisinde bulunmuş olan ve herhangi bir mezar taşına bağı olmayan kavuk (kâtibi) başlık ve sarıktır (kuka[7] ) (katalog no 42-43). Tekke görevlisi İbrahim Bey’in de verdiği bilgiye göre bu iki başlığın ve tekke avlusunda bulunan mezar taşlarının başka bir hazireden getirilmiş olması ihtimalidir. Bu bilginin kesin olmaması sebebiyle ve bilgi eksikliğine sebep olmamak adına biz alanda karşımıza çıkan konu ile alakalı her detayı makalemiz içerisinde değerlendirmeye çalıştık.
Bu bağlamda değerlendireceğimiz ilk örnekten biri kâtibi tipi kavuktur. Bu kavuk 18. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl arasında düşük rütbeli saray görevlileri tarafından tercih edilen bir başlık türüdür (Çal 2015: 313). Tıpkı 2 numaralı mezarda olduğu gibi kendisi Bektaşi olan bir görevliye veya başka bir hazireden bambaşka bir şahsa da ait olabilir. Elimizde başlık parçası dışında hiçbir şey olmadığı için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. İkinci örneğimiz ise yine yalnızca başlığı elimizde bulunan mezarın geri kalanını bilmediğimiz kuka tipi sarıktır. Bu sarığın daha ziyade yeniçeri mezarlarında görüldüğü bilinmektedir (Çal 2015: 312). Yeniçerilerin Bektaşilik ile olan yakınlıkları düşünüldüğünde bu başlığın Karyağdı Baba Tekkesi’ne mensup bir yeniçerinin mezarına ait olabileceği düşünülebilir.
2.3.5. Bitkisel Tepelikliler
Başlıksız bitkisel tepelikli 2 mezar taşımız vardır. Osmanlı Mezar Taşlarında bitkisel tepelikli başlıkları biz daha ziyade kadın mezarlarında görmekteyiz (Çal: 2021). Nitekim bu iki mezar da kitabesinde ifade edildiği üzere kadın mezarıdır. Bunlardan biri gövdesi dikdörtgen kesitli olup tepe kısmında bir vazo ve vazo içerisinden çıkan güllerle sonlandırılmıştır (katalog no 9). Aynı tasarım mezarın ayak taşında da görülmektedir. Vazo içerisinden çıkan çiçekler daha çok 18. ve 19. yüzyıllarda başlık tepeliği ve mezar cepheleri süslemesinde yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çorlulu Ali Paşa Külliyesi’nde yer alan 1861 tarihli Hayri Hanım’ın mezar baş taşında benzer şekilde vazo ve içerisinden dışarıya kıvrılarak taşan güller görülmektedir (Uçar 2019: 145-148). Diğer mezarda ise silindirik formlu hem ayak hem baş taşının tepesi küre şeklinde sonlandırılmış ve kürenin üzerine bitkisel detaylar işlenmiştir (katalog no 12).
2.3.6. Başlık Kabartması Olanlar
Başlığın mezar taşı üzerine işlenmesi daha çok tarikat mezarlarında karşımıza çıkan bir uygulamadır. Bu durum yalnızca başlıkla sınırlı kalmayıp tarikatın kendine özgü olan ve zamanla simgeleşmiş farklı materyallerinin de mezar taşları üzerine işlendiği görülmüştür. Bektaşi mezarlarında bu uygulamanın en çok görüldüğü materyal teslim taşıdır[8] . Ancak çalışmamız olan Karyağdı Baba Tekkesi’nde tarikata vurgu yapabilecek herhangi bir simgeye, iki mezarda gördüğümüz başlık kabartması haricinde rastlanmamıştır (Temren 2010: 24). Mezarlardan 1 numaralı olan silindirik formlu ve başlıksız olması sebebiyle baş taşına 4 terkli horasani/ edhemi başlık kabartması işlenmişken (tablo 10), 2 numaralı diğer mezarda başlık hamidi festir ve baş taşına 12 terkli hüseyni başlık işlenmiştir. Şahsın mesleği gereği ve dönemin modası da olması sebebiyle fesin mezar taşında başlık olarak kullanıldığı ancak Bektaşilik ile olan bağını göstermek adına tarikat başlığının da ayrıca baş taşına işlendiğini düşünüyoruz (tablo 8-10). Silindirik formlu 1 numaralı mezarda olduğu gibi başlığı olmayıp başlık kabartmasına sahip bir örnek de Seyyid Nizam Camii’ndeki Saraç Mehmet Ali Baba’nın 1839 tarihli baş taşıdır (Çal 2022: 515). Bu iki mezar taşındaki başlık kabarması aynı olmasa da başlıksız silindirik formlu ve başlık kabartmalı olması açısından benzerlik göstermektedirler.
2.4. Mezar Taşlarında Yazılar
Orhun Anıtlarından günümüze kadar uzanan Türk Mezar Taşı geleneği zaman içerisinde Türkler ’in farklı coğrafyalar ve bu coğrafyalardaki etkileşimleriyle birlikte varlığını sürdürmüştür. Selçuklu ve Beylikler devrinde kitabelerde Arapça, Farsça yazılar görülürken Osmanlı Dönemi mezar taşlarında Osmanlı Türkçesi’nin görülmesi mezar taşı yazılarının zaman içerisinde mezar tasarımı ve süslemesinde olduğu gibi farklı uygulamalarla değişim ve gelişim gösterdiğini gösterir (Çal 2015: 323- 324). İslamiyet Öncesi Dönemde ölüm olayının dışında toplumsal ve siyasi olaylardan da bahsedilmesi, İslami Dönem Türk Mezar Taşları kitabelerini kendinden önceki dönemden ayırır. Mezar taşları üzerine yapılan çalışmalarda, araştırmacıların yazıları çeşitli başlıklarda değerlendirdikleri görülmüştür. Bu noktada Laqueur’in (Laqueur 1997: 80) sınıflandırmasını dikkate alarak; yakarış, dua, kimlik, dua isteme ve tarih olmak üzere beş ana başlığı dikkate alarak inceleyenler varken, aynı zamanda Halit Çal’ın (Çal 2000: 214-217) daha detaylı olan; başlangıç ifadesi, durum bildirme, sebep bildirme, tanrıdan istek, insanlardan istek, meslek, aile-baba adı, tanrıdan istek (dua), ölenin adı, insanlardan istek ve tarih olmak üzere 11 başlıklı sınıflandırmasını da dikkate alan araştırmacılar vardır. Bu çalışmada ise incelenen mezar taşlarındaki kitabelerin detayına göre konumuzu kapsayan başlıklar dikkate alınacaktır. Birçok Türk İslam Mezar taşında olduğu gibi Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi Mezar Taşlarında da yazı gelecek çalışmalara ışık tutacak birer belge niteliğindedir.
2.4.1. Başlangıç İfadeleri
Çalışmada yer alan mezar taşlarından 19 tanesinde başlangıç ifadesi yer almaktadır. Bunlardan 13 tanesi hazire alanında yer alan ve sağlam durumdaki baş taşı, geriye kalan beş tanesi kazı alanında ve tekke arazisinde bulunan kırılmış baş taşlarıdır. Burada değinilmesi gereken hazire içerisinde yer alan mezar taşlarındaki başlangıç ifadeleri tarikat mezar taşlarında sıkça rastladığımız ifadelerden oluşurken hazire dışında kalanlar Osmanlı Mezar Taşlarının genelinde gördüğümüz başlangıç ifadeleridir. Hazire alanında yer alan mezar taşlarındaki bu ifadeleri doğrudan Bektaşi Kültürü’yle ilişkilendirmek mümkün değildir. Bunun sebebi aynı ifadelerin diğer tarikat mezar taşlarında da görülmesidir (Çal 2022: 532). Çalışmamızda yer alan ve dikkat çeken diğer bir detay da Fatma Nuriye Hanım’a ait mezar taşındaki ‘La Mevcude İlla Hu’ ifadesi ile Karyağdı Baba’nın mezar taşında yer alan ‘Huvel Muin’ ifadesidir. İncelediğimiz mezar taşları içerisinde başlangıç ifadelerinde benzerlikler söz konusudur ancak bu iki örnek tektir ve diğer Bektaşi mezar taşlarında da sıkça rastlanan ifadelerden değildir. Bektaşi mezar taşlarında sıkça gördüğümüz ve çalışmamız içerisinde de görülen en yaygın ifadeler ‘Hu, Hu Dost, Ya Hu ve Allah Hu’ gibi ifadelerdir.
2.4.2. Meslek, Unvan, Kişi Adı ve Sülale Adı
Mezar taşı yazılarında yer alan; kişi adı, sülale adı, mesleği, statüsü ve unvanı gibi bilgiler tarihi kaynak olarak nitelendirilebildiği için önemli görülmektedir. Bu nedenle çalışma konumuz olan mezar taşlarındaki kişilerin kimliği, mesleği ve unvanları da okunabilen kitabeler dikkate alınarak belirtilmiştir. Tarikat mezar taşlarında kullanılan unvanlar, kişinin tarikattaki görevini ve tarikata olan bağlılığını simgelemesi açısından önemlidir. Çalışmamız içerisinde yer alan ve Mustafa Paşa Eşi Nuriye Hanım’a ait mezar taşında dervişe unvanı geçmektedir. Laqueur’un değerlendirdiği iki ayrı derviş tanımı göz önüne alındığında derviş tarikata bağlılığı simgeleyen bir unvan veya tarikatta görev ve sorumlulukları olan tarikat bağlısı olarak değerlendirilmektedir (Laqueur 1997: 161). Halit Çal ise çalışmasında bu durumu; bir paşa kızının tekke görevlisi olmasının akla yatkın olmadığını, Karyağdı’ya gömülmesi ve kitabesinin Bektaşi mezar taşlarında yaygın olarak görülen ‘Hu Dost’ kalıbı ile başlıyor olması neticesinde tarikat bağlılarından olduğunu ve bu sebeple dervişe ifadenin kullanılmış olabileceğini ileri sürmüştür(Çal 2022: 504). Nitekim kişinin statüsü dikkate alındığında yalnızca bu tarikata mensup ve tarikat bağlısı olması sebebiyle mezar taşında bu unvanla nitelendirilmiş olması daha doğru bir yaklaşımdır. Ayrıca Halit Çal’ın aynı çalışmasında ifade edilen bir cümleye göre; İstanbul Murat Paşa Camii Haziresi’nde yer alan bir mezarı açıklarken ‘Halil Ağa’nın kızı Derviş Fatma Hanım’ın’ mezarı ifadesi kullanılmıştır. Derviş kelimesinin mezar kitabesinde geçtiği düşünülürse Bektaşi tarikatına mensup kadınların da derviş veya dervişe ifadesini kullandığı düşünülebilir (Çal: 2022, 501).
2.4.3. Bektaşilik İle İlgili İfadeler
Tarikat mezarlarında tarikata özgü ifadeler ve tarikat kurucusu veya tarikat ulularının isimlerinin zikredilmesi oldukça normaldir. Burada önemli olan bu ifadelerden kişinin bağlı bulunduğu tarikata yönelik bir çıkarım yapılıp yapılamayacağıdır. Çalışmamız konusu olan Karyağdı Baba Tekkesi mezar taşlarından bazılarında geçen ifadeler Bektaşi tarikatınca önder veya kurucu kabul edilen önemli şahıslardır. Tarikatlar arasında ortak ifadeler söz konusu olsa da, bazı şahıslar ve ifadelerin yalnızca söz konusu tarikat tarafından kullanıldığı açıktır (Çal 2022: 502). İncelediğimiz mezar taşlarından; kitabesi okunabilmiş olanların içerisinde geçen Bektaşilik ile ilgili ifadeler ve şahıs isimleri belirlenerek daha anlaşılır olabilmesi için detaylı bir tablo olarak verilmiştir.
2.4.4. Tarih
Çalışmamızda yer alan mezar taşlarımızdaki kitabeler tarih yönüyle değerlendirildiğinde 17 tanesinde tarih bulunmaktadır. Geri kalan mezar taşlarından hazire içerisinde yer alan ve sağlam durumdaki 2 mezarda ve hazire çevresi ile kazı alanında bulunan 16 tanesinde tarih okunamamıştır. Bu tarihsiz mezarlardan biri Karyağdı Baba’nın mezarı, diğeri de Mehmed Abdi Baba’nın mezarıdır. Bu iki şahsın mezarlarının üslubu ve malzemesi dikkate alınarak 19. yüzyılda yapılmış olduğu düşünülmektedir (VatınZarcone 1999: 145-146). Bunun dışında kalan ve kitabesinden tarih okunabilen mezar taşlarının 14 tanesi 19. yüzyıl, 2 tanesi 20. yüzyıl ve 1 tanesi de 17. yüzyıla denk gelmektedir. İncelenen mezar taşlarının büyük çoğunluğunun 19. yüzyıla ait olduğu görülmektedir.
2.4.5. Adı Geçen Dergâhlar ve Şehir Adları
İncelediğimiz mezar taşları içerisindeki iki mezar Karyağdı Baba Tekkesi haziresinde yer alsa da üzerinde İstanbul içerisinde bulunan ve yine Bektaşi dergâhı olan Karaağaç ve Şehitlik Dergahları’nın isimleri okunmaktadır (katalog no 1-2). Şehitlik Dergâhı’nın İstanbul’un Fethi’nden önce kurulduğu ve Rum Abdalları’nın bu tekkenin kurucuları olduğu görüşü yaygındır (Yılmaz 2015: 114-116). Adı geçen diğer dergâh olan Karaağaç Dergahı’nın ise İstanbul’un en eski Bektaşi tekkelerinden olduğu düşünülmektedir (Yılmaz 2015: 111-113) Her iki mezarında kitabelerinden anlaşılan bu iki şahsın söz konusu dergahların bağlılarından olduğudur. Hazire içerisinde farklı tarikattan olup bu tekkenin haziresine gömülen bir mezar görülmemiştir. Ancak Merdivenköy’de yer alan Şah Kulu Sultan Dergahı Haziresi’nde ki bir mezarın Nakşibendiye tarikatından Ali Rıza Efendiye diğerininde Celveti tarikatından Muhammed Raşid Efendi’ye ait olduğu bilinmektedir (Gümüşoğlu 2018: 32-33). Aynı tarikatın başka bir tekkesinde bir ismin gömülmesi dışında farklı tarikattan bir şahsın tekke haziresine gömülmüş olması dikkat çekici bir husustur.
Değinilmesi gereken diğer bir konuda, hazire içerisindeki iki mezarda yer alan şehir isimleridir (tablo 15). İsmi geçen iki şehir de Balkan coğrafyası’nda olup, Bektaşiliğin Balkan coğrafyasında ki yeri ve önemi göz önüne alındığında çalışma içerisinde yer alan bu iki mezardaki şahısların, bu bölge ile bir bağı söz konusu olabileceği için bu konu üzerine yapılabilecek çalışmalara yardımcı olabilmek adına kısaca değinilmiştir. Osmanlı’nın fetih ve iskân politikası çerçevesinde gezici dervişler aracılığı ile Balkanların fethedilmesini kolaylaştıran ve bölgenin İslamlaşmasını sağlayan Bektaşi Tarikatı bu bölgede etkili bir yere sahip olmuştur (Umaroğulları: 2017). Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ve Bektaşi tekkelerinin kapatılması kararı ile Anadolu’da zor bir sürece giren tarikatın, Balkanlarda bu zorlu süreci Anadolu’ya kıyasla daha az hissettiği ve Anadolu’dan bölgeye gelen tarikat mensuplarına destek olduğu bilinmektedir[9] . Balkanların Bektaşi Tarikatı için önemi ve buradaki Bektaşi nüfusunun yoğunluğu göz önüne alındığında kitabesinde Balkan bölgesinin en önemli iki şehrinin isminin yer aldığı bu zatların bu bölge ile bir bağı olması muhtemeldir (katalog no 9-26). Makalemizde adı geçen Filibe şehrinin bir örneği de Şah Kulu Sultan Dergahı Haziresi’nde görülmektedir. Söz konusu mezar Ali Bey’e aittir ve 1889 tarihini vermektedir. Bizim çalışmamızdaki Penbe Hanım’ın mezarı ile yakın tarihlere sahip olmaları açısından benzerlik gösterir (Gümüşoğlu 2018: 24).
2.5. Bezeme
2.5.1. Gül
Gül motifi daha çok kadın mezar taşlarında görülmekle birlikte, mezar taşlarında en çok işlenen bezemelerdendir. Gül işleniş şekliyle de farklı anlamlar ifade etmektedir. Örneğin açılmamış bir gül goncası genç yaşta ölüme gönderme yapmaktadır (Uçar 2018: 179). Bu motif özellikle 19. yüzyıl kadın mezarlarında farklı kompozisyonlar içerisinde yoğun olarak işlenerek öne çıkan bezeme unsurlarındandır (Çal 2015: 321). Gül incelenen mezar ve mezar taşları içerisinde karşımızı yalnızca 9 numaralı mezarda (1863) çıkmaktadır (tablo 14). Mezarın birçok noktasında farklı tasarımlar halinde gördüğümüz gülü, öncelikle mezarın baş ve ayak taşının tepe noktasında vazodan çıkan güller şeklinde görmekteyiz. Ardından ayak taşının dış cephesinde ince bir gül ağacı ve ağaçtan sarmaşık şeklinde etrafa taşan güller yer alır. Gülü gördüğümüz bir diğer yerde yine aynı mezarın baş ve ayak taşların ince yüzeyinde mezara birleşen noktalardır. İki baş iki ayak taşı olmak üzere tek işleme şeklinde dört adet gül yer alır.
2.5.2. Üzüm ve Asma Yaprağı
Asma, sarmaşık şeklinde ince uzun ve salkım meyveli bir bitkidir. Cennet meyvesi olarak bilinen üzüm antik çağdan beri süsleme olarak kullanılmıştır. Cenneti, bolluk ve bereketi simgeleyen asma ve üzüm mezar taşı süslemelerinde karşımıza çıkan süsleme öğelerindendir (Uçar: 2018, 184). Üzüm ve asma yaprağı bezemesi, gülde olduğu gibi yine 9 numaralı mezarda (1863) karşımıza çıkar. Söz konusu bezeme mezarın baş ve ayak taşının dış cephesinde yer alır (tablo 14). Baş taşında yazının çevresini ince bir şerit halinde dolanırken, aynı şekilde ayak taşında da gül ağacının etrafını ince bir şerit şeklinde dolanır.
2.5.3. Rumi
Orta Asya’dan günümüze kadar, üsluplaştırılmış bir biçimde Türk İslam süsleme sanatının birçok alanında kullanılmış olan rumi, çalışmamız içerisinde yer alan 9 numaralı mezarda (1863) görülmektedir (Aydoğdu: 2011). Mezarın baş taşının dış cephesinde, kitabenin hemen altında yer alan bir madalyonun her iki yanına simetrik olarak iki rumi işlenmiştir (tablo 14).
2.5.4. Madalyon
Çalışmamızda yalnızca bir madalyona rastlanmıştır. Bu madalyon 9 numaralı mezarın (1863) baş taşında, kitabenin hemen altında yer alır ve her iki yanına simetrik bir şekilde rumi işlenmiştir (tablo 14).
2.5.5. Kenger (Akant) Yaprağı
Kenger veya diğer adıyla akant yaprağı Türk İslam sanatlarında birçok alanda kullanılan bitkisel bezeme çeşitlerinde biridir. Kenger yaprağı, çalışmamızda 12 numaralı mezarda (1867-1868) karşımıza çıkmaktadır. Mezarın silindirik formlu baş ve ayak taşının her ikisinin en alt bölümünde görülmektedir. Mezar taşlarının alt bölümü bir dizi kenger yaprağı ile çevrilerek, silindirik formlu mezar taşlarına kenger yaprağından oluşmuş bir vazo içerisinde izlenimi verilmiştir (tablo 14).
2.5.6. Selvi
Türk sanatının yaygın sembollerinden olan selvi mezar taşı, çeşme, hamam, sebil ve minyatür, çini gibi birçok alanda görülmektedir (Çal 2015: 323). Bazı örneklerinde Selvi’nin gül veya asma ile iç içe geçmiş bir kompozisyon içerisinde yer aldığı görülmektedir (Laqueur 1984: 265). Selvi motifi 8 numaralı mezarın (1887) ayak taşının iç yüzeyinde yer almaktadır (tablo 14). Büyük bir çoğunluğu aşınmış olan motif kısmen belli olmaktadır. Genellikle Türk İslam Mezar taşlarının ayak taşlarına uzun ömrü ve yaşamı simgelemek amacıyla işlenen farklı şekil ve tasarımlara sahip olan selvi, mezar taşlarında sıklıkla karşımıza çıkan geleneksel mezarlık ağacıdır (Laqueur 1984: 265) .
SONUÇ
Mezar taşları bir dönemi veya toplumu sosyal, kültürel ve inanç yönünden algılayabilmemizi sağlayan en önemli kaynaklardır. Gerek tasarımları gerekse tarihe ışık tutan kitabeleriyle toplumun kıyafet, dil, inanış, sağlık, sanat ve edebiyat gibi birçok parçasını gözlemleyebilmemizi sağlamaktadır. Çalışmamızın konusu olan Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi’ndeki mezar taşları da incelendiğinde hem döneminde önem arz eden şahısların varlığını hem de Bektaşi Kültürü’ne has özellikleri aydınlatabilmekteyiz. Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi içerisinde 35 baş taşı (12 baş ayakta 23 baş yerde), 13 ayak taşı (10 ayakta, 3 yerde), 15 başlık (9 başlık baş taşı üzerinde 6 başlık yerde) tespit edilmiştir. Tespit edilen bu parçalar Sanat Tarihi açısından incelenmiş, değerlendirilmiş ve diğer araştırmalara kaynak olabilmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Bu bağlamda yalnızca hazire alanında bulunan 12 mezar tespit edilmiştir. Bu mezarların detaylı sınıflandırması katalog kısmında yapılmış olup tasarımı Osmanlı Dönemi mezarlarından farklı olan bir türe rastlanmamıştır. Mezar taşları içerisinde yer alan baş ve ayak taşları hem Osmanlı Mezar Taşları hem de Bektaşi Mezar Taşları içerisinde değerlendirildiğinde gövde tipinde bugüne kadarki çalışmalardan farklı bir tipe rastlanmamıştır.
Mezar taşı çalışmalarında tarikat yapıları için en önemli kısım tartışmasız başlıklar ve mezar üzerine işlenen sembollerdir. Karyağdı Baba Tekkesi’nde tespit edilen başlıkların büyük çoğunluğu özellikle Bektaşi Tarikatı mensuplarınca takılmış olan başlıklardır. Bu başlıklardan 19. yüzyıla tarihlenen ve mezar taşlarında mevcut olanları 2 terkli elifi başlık olarak tespit edilmiştir. Tarikatın ilk yıllarında ve Osmanlı’nın erken devirlerinde Bektaşi Tarikatı’na mensup kişilerin daha çok iki terkli başlık tercih ettiği bilinmektedir. Bu bilgi ve mevcut mezarlar karşılaştırıldığında dönem giyim kuşamının mezar taşlarına yansıdığını görebilmek mümkündür. Nitekim 18. ,19. ve 20. yüzyılda tarikatın başlıklarındaki terk sayısının arttığı 4, 8 ve 12 terkli başlıkların tercih edildiği bilinmektedir. Bu durum çalışmamız içerisindeki mezar taşlarında da görülmektedir. İncelediğimiz mezar taşlarının büyük çoğunluğunun 19. ve 20. yüzyıla ait olması da bu bilgiyi doğrulamaktadır.
Mezar taşları üzerine kişinin günlük hayatta giydiği kıyafet, başlık, takı gibi malzemelerin işlenmesi hem dönemin günlük yaşamını anlayabilmemizi hem de kişinin sosyal statüsünü anlamamızı sağlamaktadır. Tarikat mezarları üzerine; tarikat mensuplarınca kullanılan ve o tarikata özgü materyallerin işlenmesi de dönemin tarikatlarının düşünce anlayışını anlayabilmemizi ve tarikat mezarlarını kendi aralarında sınıflandırabilmemizi sağladığı gibi, tarikata mensup bir kişinin giyim kuşamı hakkında da bilgi vermektedir. Ancak çalışmamız içerisinde yer alan 35 baş taşında Bektaşi Tarikatı’na özgü olan ve Bektaşi Mezar Taşları’nda görülen keşkül, teber, nefir, teslim taşı gibi materyaller görülmemektedir. Elbette bu işlemelerin yokluğu mezar taşlarını Bektaşi Mezar Taşı olarak sınıflandırmamıza engel değildir. Söz konusu mezar taşlarının, Bektaşi Kültürü için önem arz eden bir yapının bünyesinde olması ve kitabelerinde zikredilen şahısların Bektaşi Tarikatı’na mensup önemli şahsiyetler olması, incelenen mezar ve mezar taşlarını Bektaşi Mezar Taşları olarak ifade etmemizi sağlamıştır.
Bunun yanı sıra mezarlarda kullanılan başlangıç ifadeleri ve kitabeler içerisinde geçen tarikata özgü cümlelerde çalışmamız açısında önemlidir. Bu ifadeler tarikatın düşünce tarzı, günlük dili, inanışı gibi birçok konuya ışık tutabilmektedir. Başlangıç ifadeleri içerisinde büyük çoğunlukla Hu, Ya Hu, Hu Dost gibi kalıplar göze çarpmaktadır. Bu kalıpların diğer tarikatlara ait mezar taşlarında da görülmesi, bu ifadeleri Bektaşi Tarikatı’na özgü yapmamaktadır. Ancak bunun dışında kalan ve kitabelerin içinde şiirsel ifadeler ile yer alan, tarikatın önderleri veya kurucuları olarak görülen şahısların isimlerinin geçmesi, bu mezarların Bektaşi Tarikatı’na mensup kişilere ait olduğunu doğrulamaktadır.
Kitabesi okunabilen mezar taşlarından anlaşılan, tekke içerisinde bulunan mezarların büyük çoğunluğunun erkek mezar taşı olduğudur. Bu durum şu soruyu doğurmaktadır; kadınların tarikatlardaki konumu, yeri, görevi ve önemi neydi? Yapılan birçok çalışmada tarikat bünyesindeki hazirelerde çok fazla kadın mezarına rastlanmadığı görülmektedir. Bazı tarikat hazirelerinde görülen kadın mezarlarının ise çoğunlukla tarikata mensup kişiler ile yakınlığının olduğudur. Çalışmamız içerisinde yer alan ve kitabesi okunabilmiş olan mezarlardan yalnızca 4 tanesinin kadın mezarı olduğu görülmüştür. Bu mezarlardan ikisinin paşa ailesine mensup olması hem bulundukları konum hem de tarikata olan bağlarının neticesinde istisnai olarak tekke haziresine gömülebildiklerini gösterir. Diğer ikisinin ise bu hazireye ait olup olmadığı kesin olmamakla birlikte tekke sınırlarında yer alması nedeniyle çalışmamız içerisinde değerlendirmek uygun görülmüştür. Katalog kısmında detaylandırılmış olan ve kitabesinde dervişe ifadesinin geçtiği bir kadın mezarının bulunması ve mezarın bir paşa eşine ait olması, bu ifadenin tarikata olan bağı ifade etmek için kullanıldığını tarikatta herhangi bir görevinin olmadığını gösterir. Buradan anladığımız kadınların tarikatlarda doğrudan değil erkek yakınları üzerinden dolaylı bir bağlarının olduğudur.
Çalışmamızı önemli kılan; çalıştığımız yapının Bektaşi Kültürü’ndeki dünden bugüne değişmeyen önemidir. Bu önemin en temel sebebi de, şüphesiz bu tekkede yaşamış görev almış ve önderlik etmiş kişilerdir. Bu isimlerin başında Horosan Erenlerinden olan, İslam’ı yaymak amacıyla Bizans topraklarına gelen ve İstanbul’un Fethi’nde de yer alan tekkenin kurucusu Karyağdı Baba gelmektedir. Ardından ise, Şeyh Safi soyundan olduğu kitabesinde belirtilen Abdi Baba, bunun ardından da 1826 sonrasında görev yapan, hem bölgedeki caminin imamı hem de Karyağdı Postnişini olan bu sebeple hafız olarak bilinen ve her iki dini mekan arasında birleştirici bir köprü görevi gören Hafız Salih Baba da Bektaşi Kültürü için önemli isimlerdendir. Bu hazirede yer alan ve dikkati çeken diğer bir isim de; bastığı taş baskı eserler ve yürüttüğü matbaacılık faaliyetleri ile bilinen Matbaacı Baba unvanıyla tanınan Mehmet Necip Baba’dır.
Sonuç olarak Karyağdı Baba Tekkesi mezar taşları ve bu mezar taşlarının sahipleri tanıtılmaya çalışılmış; tekke, mezar taşları ve bu mezar taşlarının sahipleri Sanat Tarihi, Kültür Tarihi ve Bektaşi Kültürü’nce incelenerek bu konular üzerine yapılacak araştırmalarda söz konusu makalenin yeni çalışmalara kaynak olabilmesi amaçlanmıştır.
KAYNAKLAR
Ağırdemir, E. (2011). “Bektaşilikte Tac Çeşitleri ve Anlamları”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (60): 365-378.
Aydoğdu, A. (2011). 19. Yüzyılda İstanbul’daki Bazı Hazirelerdeki (Sur İçi Bölgesi) Mezar Taşlarında Kullanılan Motiflerin Analizi, SBE, Geleneksel Türk Sanatları Anasanat Dalı Teship Programı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.
Çal, H. (2022). “17-20. Yüzyıl Mezar Taşlarında Bektaşilik”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (104): 491-551.
Çal, H. (2021). “Türkiye Mezar Taşı Tipleri 1: Güneş Tepelikliler”, Belleten, (303): 645-689.
Çal, H. (2000) “İstanbul Eyüp’teki Erkek Mezar Taşlarında Başlıklar”, Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla III. Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğler, (III): 208- 225.
Çal, H. (2015). “Türklerde Mezar – Mezar Taşları”, Aile Yazıları 8, (8): 295-332.
Çetin, N. (2018). “Fethin Sembol Semti Eyüpsultan’da Tasavvuf Kültürü”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, (73): 156-173.
Çift, S. (2003). “1826 Sonrasında Bektaşilik ve Bu Alanla İlgili Yayın Faaliyetleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, (1): 249-268.
Filiz, M. (2021). “Fahri Maden, İstanbul Bektaşileri, Gazi Kitabevi, Ankara, 2019”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (99): 679-684.
Gümüşoğlu, H. D. (2018). “Mansur Baba Haziresi’ndeki Son Osmanlıca Bektaşi Mezar Taşları” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi”, (85): 9-41.
Karaçağ, A. (2011). “Elmalı Abdal Musa Dergahı’ndaki Bektaşi Mezartaşları”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (57): 99-130.
Laqueur, Hans-Peter (1984). Suut Kemal Yetkin’e Armağan, “Osmanlı Mezar Taşları’nın Süslemesinde Bitkisel Motifler”, 1. Baskı. Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 263-273.
Laqueur, Hans-Peter (1997). Hüve’l-Baki İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları, 46. Baskı. İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Maden, F. (2011). “Bektaşilikte Giysi ve Sembol Olarak Tac”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (60): 65-84.
Maden, F. (2013). “Arnavutluk’ta Bektaşilik ve Arnavutluk’un Bağımsızlığına Giden Süreçte Bektaşiler”, Avrasya Etüdleri, (44): 141-176.
Maden, F. (2014). “Eyüp İdrisköşkü’nde Bir Erenler Durağı: Karyağdı Baba Hafız Baba Bektaşi Tekkesi”, Alevilik Araştırmaları Dergisi, (8): 49-115.
Özdemir, A. R. (2021). “Şeyh Safiyyüddin-i Erdebili’nin Etnik Kökeni ve İnancı Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (100): 235-252.
Öztürkler, H. C. (2013). “Bektaşi Mezar Taşları Üzerine Bir İnceleme: Şemsi Baba Tekkesi Örneği”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (4):155-193.
Taşkaya, M. (2021). Karyağdı Baba Tekkesi Restorasyon Projesi, FBE, Mimarlık ABD, Yüksek Lisans Tezi, Gebze: Gebze Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Tanman, B. (1990). İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri, SBE, Sanat Tarihi Doktora Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Temren, B. (2010). “Bektaşi Giyim Kuşamında Kutsal Simgelere Örnekler”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, (2):19-34.
Uçar, Zeynep (2019). İstanbul Çorlulu Ali Paşa Külliyesi Mezar Taşları, 1. Baskı. İstanbul, Yalın Yayıncılık.
Umaroğlu, F. (2017). “Balkanlarda Bektaşilik ve Bektaşi Tekkeleri”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, (1): 458-481.
Varol, M. (2013). “19. Yüzyıl İstanbul’unda Bazı Tekkelerin Matbaacılık Faaliyetleri”, Osmanlı Araştırmaları, (13): 317-342.
Vatın, N.-Zarcone, T. (1999). “İstanbul’da Bir Bektaşi Tekkesi: Karyağdı (Eyüp) Tekkesi”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, (11): 143-154.
Yılmaz, G. (2015). “Bektaşilik ve İstanbul’daki Bektaşi Tekkeleri Üzerine Bir İnceleme”, Osmanlı Araştırmaları, (14): 97-136.
Yüksel, M. (2005). “Eyüp- Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesi (Hafız Baba Dergahı)” Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla IX. Eyüp Sultan Sempozyumu Tebliğler. (IX): 194-223.