İlyas YAZAR

Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı – İZMİR

Anahtar Kelimeler: Gümülcineli Dürrî,şehrengiz,Moton,Osmanlı şiiri,divan şiirinde türler

Giriş

Osmanlı dönemi edebî ürünleri arasında divanlar, hamseler, münşeatlar, tezkireler ve tarihler ilk akla gelen türlerdir. Bu dönem edebiyatını, bir bütün olarak anlayabilmek ve değerlendirebilmek için, bu türler dışında kalan eserleri de yakından tanımak ve bilmek gerekmektedir. Şehrengizlerin de bu türler arasında yer aldığı göz önüne alındığında Dürrî’nin Moton Şehrengîzi’nin önemi ortaya çıkmaktadır.

Sözlükte “şehir karıştıran” anlamına gelen Şehrengîz, Divan edebiyatında önemli yerli türlerden birinin adı olarak kullanılagelmiştir. Bir şehrin güzellerini ve güzelliklerini anlatmak amacıyla yazılan manzum örnekler olan şehr-engîzler, aynı zamanda şehir hayatının, çarşının ve sosyal yaşamın Divan şiirine yansıtıldığı bir tür olmuştur. Bu tür eserlerin başında şehirle ilgili çok genel bilgiler verilmiş ve övgüler düzülmüştür. Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra şehirdeki güzel oğlanların birkaç beyitte tanımlarına yer verildiği görülmektedir. Bu güzel oğlanlar güzellikleriyle şehri birbirine kattıklarından, yazılan eserlere “Şehrengiz” yani “Şehir Karıştıran” denildiği de bilinmektedir.

Türk Edebiyatında Şehrengizler isimli çalışmasında Agâh Sırrı Levend, şâirlerin sanat kaygısına fazla kapılmadığı, duygularını olduğu gibi anlatmaya çalıştıkları için şehrengizlerde samimi göründüklerini; bu tür eserlerin toplumun hayatını, kendi çağının özelliklerini divanlardan daha canlı ve daha renkli aksettirdiğini ifade etmektedir.1

İlk basit örneklerine Fars edebiyatında rastlanılmakla birlikte bir edebî tür olarak şehrengiz Türk edebiyatında doğup gelişmiştir. XVI. yüzyılda Piriştineli Mesîhî ve Zâtî’nin yazdığı Edirne Şehrengizi bu türün ilk örneklerinden sayılmaktadır.2 Daha çok klâsik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu eserlerde tevhid, münacaat, na’t gibi Allah’ı, O’nun birliğini ve Hz. Muhammed’i anlatan bölümlere pek yer verilmemektedir. Şehrengizlerde sosyal yaşam, şehir hayatı ve şehrin güzellik unsurlarıyla ilgili değişik konular, farklı bakış açılarından yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu konuda yapılan çalışmalar, Azîzî’nin İstanbul Şehrengizi’nde tasvir ettiği kadınlar hariç tutulursa, şehrengizlerde genellikle erkek güzellerinin tasvîr edildiğini ortaya koymaktadır.3

Kadın ve erkek güzellerin anlatıldığı şehrengizler dışında, şehrin gezilip görülecek yerlerini, güzelliklerini anlatan şehrengizler de bulunmaktadır. Lâmiî Çelebi’nin Bursa Şehrengizi ile makalemizin konusu olan Dürrî’nin Gümülcine ve Moton Şehrengizleri bu tür şehrengizlere örnek olmaktadır. Moton Şehrengizi’nde şehrin muhasarası ve buna bağlı gelişen durumlar konu edilmektedir.

Divan edebiyatında XVI. yüzyılın başında Priştineli Mesihi’den başlayarak XVIII. yüzyıla kadar devam eden şehrengiz yazma geleneği içinde pek çok örnek verilmiştir. Agâh Sırrı, konuyla ilgili çalışmasında 45 şâire ait yazılmış şehrengizler hakkında bilgi vermiştir.4 Gerek bu çalışmada yer verilen şâirler içinde, gerek daha sonra yapılan çalışmalarda Dürrî’ye ait olan şehrengizler hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu açıdan Dürrî’nin Moton şehrengizi’nin ilk defa bu makale ile tanıtılıyor olması da bu çalışmanın önemini artırmaktadır.5

Dürrî, XVII. yüzyılda yaşamış Gümülcineli divan şâirlerimizdendir. Divan sahibidir. Divan’ının yurt içi ve yurt dışı katalog taramaları sonucunda tespit edilebilen tek yazma nüshası İstanbul Âtıf Efendi Kütüphanesi No: 2072’de kayıtlı bulunmaktadır.6 Kütüphânede bulunan Dürrî Divanı’nın katalog fişinde yazmanın 51 varaktan oluştuğu, ta’lik hatla yazıldığı, 200x145 (150x85) mm. ölçülerinde olduğu ve H.1135 (M.1722/1723) tarihinde istinsah edildiğine dair mâlumat bulunmakta ve Divan’ın Erzurumlu Ahmed Dürrî Efendi’ye ait olduğu belirtilmektedir.

Yazmanın ilk varağının üst köşesi zamanla yıprandığı için kopmuş 1a varağında “Divan-ı Dürrî” kaydı, kütüphâne mührünün bulunması yanında 1b varağın ilk satırında Dîvân’ın, Erzurumlu Ahmed Dürrî’ye ait olmayıp Gümülcineli Dürrî’ye ait olduğu “…ı Dürrî el-Gümülcinevî” ibaresinden ve eksik kısımdaki yarım kalan ibarenin tamamlanmasıyla da 1b varağında ilk satırın “Divan-ı Dürrî el-Gümülcinevî” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan Ankara Milli Kütüphane Mikrofilm Arşivi’nde de söz konusu yazma A-3952 numarada “Gümülcineli Dürrî Divanı” ismiyle kayıtlı bulunmaktadır. Sadettin Nüzhet de mezkûr kütüphanedeki nüshanın 2072 numara ile Gümülcineli Dürrî’ye ait olduğunu belirtmektedir.7

Divan’da 8 kasîde, 141 gazel, 12 tarih, iki şehrengiz ve 2 mesnevi bulunmaktadır. Der-kenarlara yazılan manzumeler de dikkate alındığında verilen rakamların değişkenlik göstereceği muhakkaktır. Şâirin biyografisi ve divanı ile ilgili çalışmalarımız devam ettiğinden bu makalede Moton için yazılmış olan şehrengiz üzerinde durulacaktır. Dürrî’nin Moton şehrengiziyle ilgili bölüme geçmeden önce Moton ile ilgili kısa bir hatırlatma yapmakta yarar bulunmaktadır.

Moton

Moton, Mudon ve Metune, Methone gibi isimlerle de anılan, 1300 nüfuslu küçük bir liman kenti olup, günümüzde Yunanistan’ın Mora Yarımadası’nda yer alan Mesinya vilayetine bağlıdır.8 Moton küçük bir şehir olmanın yanında Orta Çağ’da Venediklilerin önemli bir deniz üssü konumundaydı. 10 Ağustos 1500 tarihinde Sultan II. Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusu dört aylık bir kuşatmanın sonunda şehri Osmanlı topraklarına katmıştır. Şehrin Osmanlı hâkimiyetinde geçen üç asırlık idaresi, 14 Eylül 1829’da imzalanan Edirne Anlaşması ile bağımsızlığını kazanan Yunanistan’a bırakılmıştır. Sinoplu Safâyî’nin on bin beyitlik Feth-i İnebahtı ve Moton mesnevisi de Kemal Reis’in 1499’da İnebahtı ve 1500’deki Moton fethini ihtiva etmektedir.9

Ahmed Rıdvan da İskendernâmesinin Osmanlı tarihine ait “Nusretnâme-i Osman” bölümünde Sultan II. Bayezid’in Moton seferiyle ilgili olarak şu bilgileri kaydetmektedir: “...padişah, askerini topladı, İnebahtı Kalesi’ni aldı ve tahtına döndü. Moton’u almayı düşündü. Bunun üzerine yine asker topladı. Gemiler yaptırdı. Gemilere yüz bin asker koydu ve deniz yolundan gönderdi. Padişah Moton’a vardı, orayı da aldı...” Şair burada, kendisinin de savaşa katıldığını, yedi arkadaşıyla kaleye çıkıp, düşmanla dövüştüğünü, sonunda kale burcuna bayrak diktiğini; fakat kendini çekemeyenlerin, Rıdvan’ın kaleye izinsiz girdiğini söyledikleri için, padişahın bağışından yararlanamadığını bildirir.10 Osmanlı tarihi sahasıyla ilgili çalışmalarıyla bilinen Uzunçarşılı da Mudon (Moton)’un üç hafta muhasara edildiğini ve bu muhasara sonunda 9/10 Ağustos 1500 tarihinde Osmanlıların eline geçtiğini ifade etmektedir.11

Moton ile ile ilgili bu hatırlatmaları yaptıktan sonra Gümülcineli Dürrî’nin Moton Şehrengizi’ne baktığımızda şehrengizin ne zaman ve kim için yazıldığına dair açık bir bilginin Divan’da yer almadığı görülmektedir. Ancak Divan’da yer alan tarih manzumeleri başta olmak üzere, bazı şiirlerde düşülen tarihler değerlendirildiğinde şehrengizin M.1635-1642 (H.1045-1052) yılları arasında yazıldığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile Divanda Şehrengiz’in yer aldığı bölüm öncesinde kayıtlı olan yedi tarih manzumesinde sistematik biçimde hicri 1031-1049 (M.1620-1640) arasındaki tarihlerin kaydedilmiş olması, şehrengizden sonraki bazı manzumelerde ise hicri 1052-1053 (M.1642- 1644) tarihlerinin yazılı oluşu, şehrengizin H.1050-1051 (M.1640-42) tarihleri arasında yazılmış olabileceği tezini güçlendirmektedir.

Şehrengiz, “Şehr-i Moton’a İrsāl Olunan Şehr-engīzdür” başlığı ile Dürrî Divanı’nın 49b, 50a ve 50b varaklarında yer almaktadır. Şehrengizin tamamı 39 beyitten oluşmaktadır.12 Bu beyitlerden 35’i metin yapısı içinde, 4’ü ise der-kenârda kayıtlı bulunmaktadır.13 Mesnevî nazım biçimiyle yazılan şehrengîz aruzun mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün vezniyle (Hezec Bahri) yazılmıştır. Şehrengize ait metnin tamamı makalenin sonuna eklenmiştir.

Dürrî şehrengize;

Var şehr-i Motona yüri ey ba¯d-ı şita¯ba¯n
K. ıl ca¯me-i h.a¯k-i rüba¯nı ça¯k-i giri¯ba¯n (49b/1)

beytiyle başlamakta ve Moton şehrinin muhasarasıyla ilgili olarak düşüncelerini ortaya koymaktadır. Moton kalesinin düşürülmesi, fethedilmesi, düşman askerlerinin elinden alınması “K. ıl ca¯me-i h.a¯k-i rüba¯nı ça¯k-i giri¯ba¯n” sözleriyle belirtilmektedir.

Moton’un fethinin pek kolay olmadığı, dört aylık bir muhasaradan sonra kalenin düştüğü yukarıda da ifade edilmişti. Dürrî de aynı durumu dile getirirken Moton şehrinin içinde gazilerin çokluğuna dikkat çekmekte ve onların hikâyelerine göndermelerde bulunmaktadır. Moton seferine katılan gazilerin özelliklerini anlatmaktan büyük bir haz duyan şair;

Pürdür içi g˙a¯zi¯yile ol şehr-i cena¯buñ
Vas. f eyleyeyin diñle biraz h˘ az.z. ide ca¯nuñ (49b/2)

ifadeleriyle duygularını ortaya koymaktadır.

Osmanlı donanmasının namı, gücü ve etkisi şehrengizde açık olarak dile getirilirken, bu donanmada görev alan askerlerin, azmi, cesareti ve kahramanlıkları da şairi heyecanlandırmaktadır. Gazilerin derya üzerinde cenge gidişi ve onların sefere çıkışıyla düşman saflarındaki korku ve panik havası şairin gururla sunduğu tablolar arasında yer almaktadır:

áÀzìleri deryÀ yüzine cenge gidince
KÀfir yaúasın yırta liúÀsın işitince

KÀfir yaúasında yaúalarlar niçe kÀfir
Hiç ol úıyılarda úıyılamaz úıyar anlar

Òavf eyleyüp ayva úoparır ya úızıl elma
Maltanuñ urur her biri ayaàına balta (50a/3-5)

Dürrî, kendisiyle Moton şehri ve bu şehri fetheden gaziler arasında sabâ rüzgarını elçi yaparak selamını göndermekte, gazilere dualar etmekte, övgü ve saygıyla onları hatırlamayı bir görev saymaktadır:

Ey bÀd-ı ãabÀ óÀãılı ol şehre inince
Ol kÀn-ı àazÀnuñ içine doàrı girince

áÀzìlerine benden anuñ eyle duèÀlar
Her birine taèôìm ile úıl nice senÀlar

Aàalarına èışú-ı firÀvÀnumı èarø it
YÀrÀna selÀm-ı dil-i nÀlÀnumı èarø it (50a/7-9)

Şair, Moton gazasına katılanları ta’zim ile yâd ettikten sonra onların yiğitliklerini, kahramanlıklarını ve kâfirlere karşı tavırlarını da dile getirmekte ve bu gazaya katılanlara sevgi ve selamlarını iletmek isteyenlerin duygularını da “Bizden de selÀm eyle deyu söyliyeler hep” (B.10b) sözleriyle tercüman olmaktadır.

Dürrî’nin Moton şehrengizinin giriş kısmındaki beyitlerde Moton gazası, bu gazaya katılan gaziler ve onların durumları çeşitli yönleriyle ele alındıktan sonra metnin 18.beytinden sonra “Hâce Hasan” namıyla bilinen, tanınan ve hatırı sayılan Hasan Hoca ve oğlundan söz edilmektedir.

Hasan Hoca’dan bahsedilen beyitlerden anlaşıldığı kadarıyla Hoca, halk tarafından sevilip sayılan, çevresindekiler tarafından itibar gören bir kişiliğe sahiptir. İşlerindeki dürüstlüğü ve güvenilen kişiliği yanında aynı zamanda salih ve dindar yönü de onun itibar görmesinde ve değer verilmesinde en önemli meziyetlerini oluşturmaktadır. Şair, Hasan Hocanın özelliklerinden söz açtığı beyitlerde bu durumu “ÓˇÀce Óasanuñ óÀùırı vardur” (B.31a), “Ol ãÀlió u dindÀr” (B.32b) gibi ifadelerle belirtmektedir.

Şairin Hasan hocadan bahsetmesinin sebebi baba ile oğlun mukayesesinden kaynaklanmaktadır. Hasan Hoca’nın doğru, dürüst, güvenilir ve saygı duyulan kişiliğine karşın oğlunun babasından tamamen farklı bir mizaç ve kişiliğe sahip olduğu gerçeğidir. Dürrî şehrengizde;

ÓˇÀce Óasanuñ oàlı yalanuñ ùulumıdur
Bir doàrıca söz söylemek anuñ ölümidür

Doàrı sözi yoú cümlesi mÀnend-i gümÀndur
èÖmri àaraø u kiôb ü fitenle güôerÀndur (50b/18-19)

beyitlerinde Hasan Hoca’nın oğlunun yalancı kişiliğine dikkat çekmektedir. Doğru söylemeyen, bütün hayatı yalan, fitne ve fesat işlerle geçen Hasan Hoca’nın oğlu şairin ifadesiyle “yalanın tulumudur.”

Hasan Hoca’nın oğlunu “áÀyetle müdemmaà keşine beñzer ol oàlan”(B.29a) ifadesi ile ahmak ve budala bir oğlana benzeten şair, onun yalanlarıyla, fitne ve fesat saçan işleriyle şehri katıp karıştıran bir şeytan olduğunu ileri sürerek bu özellikleriyle onun “ÓˇÀce Óasana beñzememiş ôerre úadar bu”(B.32a) sözlerinde olduğu gibi babasının kılına benzemediğini ileri sürmektedir. Her evladın dünyada babasına benzemeyeceği, ama benzerse bunun o devir için çok nâdirattan bir durum olduğu da yine;

Her oàıl atÀsına ta beñzer mi cihÀnda
Beñzerse eger nÀdir olur rÿz-ı zamanda (50b/33)

ifadeleriyle açıklanmaktadır. Nuh peygamberin oğlunun da babasına isyan içinde oluşu bu olay ekseninde hatırlatılmaktadır.

Şehrengizin son kısımlarında şair, Hasan Hoca’nın oğlu gibi olanlara bir uyarıda bulunmayı ihmal etmez ve onun gibi olanların toplum içinde sürekli hakir görüleceğini, horlanacağını:

ÓˇÀce Óasan oàlı gibi úılmaz ãÿretüñ hìç
èÁlemde görünmez tükürükden ãıfatuñ hìç (50b/37)

beytiyle dile getirmiştir.

Dürrî Moton gazasıyla ilgili ileri geri konuşanları, bu fethi ve fethe katılan gazileri küçümseyenleri onlara yapılmış büyük bir kötülük olarak değerlendirerek bu durumdakilere dünya ve ahirette iyilik, rahat ve huzur bulmamaları için beddua etmekten geri kalmaz:

Her kim ki àazÀnuñ der ise óaúúına kemlik
DünyÀda ve èuúbÀda o hiç bulmaya eylik (50b/38)

Şehrengiz kadılara ve gazilere garaz edenlerin, kin ve nefret duyguları içinde olanların iki cihanda rezil ve rüsva olmaları niyazıyla sona ermektedir:

ÚÀêıya vü àÀziye àarÀø ideni MevlÀ
Ámìn diyelüm iki cihÀnda ide rüsvÀ (50b/39)

Sonuç

Milâdi 1500’de Osmanlı topraklarına dâhil edilen Moton şehrinin XVII. yüzyıldaki konumuna ayna tutulan Şehrengizde Dürrî, şehrin fethiyle ilgili çeşitli yönleri ve bu fetihten sonra ortaya atılan bir takım söylentilerle ilgili görüşlerini dile getirmektedir.

Moton muhasarasının fetihten bir asır sonra bile edebî metinlerde yer alması, bu şehrin önemini ve stratejik konumunu hâlâ muhafaza ettiğini de ortaya koymaktadır.

Şehrengiz, bölgenin siyasî, kültürel ve edebî değerini yansıtan çalışmalara ışık tutması açısından edebî ve tarihî değere sahip bulunmaktadır.

Moton Şehrengizi (Transkripsiyonlu Metin):

49b Şehr-i Moton’a İrsāl Olunan Şehr-engīzdür
mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün
__ __ . / . __ __ . / . __ __ . / . __ __

1 Var şehr-i Motona yüri ey bÀd-ı şitÀbÀn
Úıl cÀme-i óÀk-i rübÀnı çÀk-i girìbÀn

2 Pürdür içi àÀzìyile ol şehr-i cenÀbuñ
Vaãf eyleyeyin diñle biraz òaôôide cÀnuñ

50a 3 áÀzìleri deryÀ yüzine cenge gidince
KÀfir yaúasın yırta liúÀsın işitince

4 KÀfir yaúasında yaúalarlar niçe kÀfir
Hiç ol úıyılarda úıyılamaz úıyar anlar

5 Òavf eyleyüp ayva úoparır ya úızıl elma
Maltanuñ urur her biri ayaàına balta

6 Óalúı acı úuvvetliler olmaúla ser-À-pÀ
Her laóôa o şehrüñ öper ayaàını deryÀ

7 Ey bÀd-ı ãabÀ óÀãılı ol şehre inince
Ol kÀn-ı àazÀnuñ içine doàrı girince

8 áÀzìlerine benden anuñ eyle duèÀlar
Her birine taèôìm ile úıl nice senÀlar

9 Aàalarına èışú-ı firÀvÀnumı èarø it
YÀrÀna selÀm-ı dil-i nÀlÀnumı èarø it

10 Meémÿl olan oldur ki úabÿl eyliyeler hep
Bizden de selÀm eyle deyu söyliyeler hep

11 ÓÀùırlarını her birinüñ ãormaz ele al
äoñra di ki deñklik sözümi eyle meger úÀl

12 KÀfir didi müéminlere bir kes dese óÀlid
Münkir olıcaú ol kişi ol bulmasa şÀhid

13 AmmÀ ki yemìn eyleyüp ol kes dese şÀhÀ
VallÀh bu söz óÀùırıma gelmedi aãlÀ

14 Taèõìr-i şedìd aña olur vÀcib ü elzem
ÓaúúÀ ki budur úavl-i eãaó meõheb-i aèôam

15 KeõõÀba revÀdur ki kötekten eåer olsun
Yüzi gözi sünbülden anuñ bes beter olsun

16 Gömgök ola sünbül gibi yüzi gözi yaèni
Òavf eyleye kiõb eylemiye bir sözi yaèni

17 KeõõÀba vire óaøret-i AllÀh belÀsın
Bir derde anı uàrada bulmaya devÀsın

50b 18 ÓˇÀce Óasanuñ oàlı yalanuñ ùulumıdur
Bir doàrıca söz söylemek anuñ ölümidür

19 Doàrı sözi yoú cümlesi mÀnend-i gümÀndur
èÖmri àaraø u kiõb ü fitenle güôerÀndur

20 Áúil olan ol yÀda sözi diñlese óÀşÀ
Bengi ola ya mest ola ya cÀhil-i rüsvÀ

21 ÓÀşÀ ki àuzÀta diyecek söz ola ol söz
Bu sözi diyen şaòãa revÀ mı diyeler yüz

22 Ben òod-àuzÀt niçe iósÀnını gördüm
Her birisinüñ luùf-ı firÀvÀnını gördüm

23 èÁlim bilür èÀlemde hemÀn úadr-i àazÀtı
Óıør olmayan Àdem ne bilür Àb-ı óayÀtı

24 Úadr-i zerini zerger olan aèlÀ bilür ey dil
KimyÀyı ãanur bilmiyen Àdem görücek gül

25 ÓˇÀce Óasanuñ oàlı ki meşhÿr-ı zamandur
Kiõb ile sefÀhet ile meõkÿr-ı cihÀndur

26 Gör şaòãını kim niçe şekm-óÀre-keşìdür
Her demde anuñ kiõb ü fiten cümle işidür

27 Kem nesneye yeltendi hele tÀzeliginde
Şimdiden anuñ kiõb ü èaraø pirliğinde

28 Evvel emir anı göricek yer ùuya beñzer
Kiõb ile derÿnı doludur kem ãuya benzer

29 áÀyetle müdemmaà keşine beñzer ol oàlan
Pek kendini görmiş giderek olur o şeyùÀn

30 LÀ óavl ü taèavvünd ile ammÀ úovulur ol
Müéminleri azdırmaàa aãlÀ bulınmaz yol

31 ÓˇÀce Óasanuñ óÀùırı vardur gele ey bÀd
Vaãf-ı veledin itme dırÀz olmıyana şÀd

32 ÓˇÀce Óasana beñzememiş ôerre úadar bu
Ol ãÀlió u dindÀr èarÀø ile bu èacìb hÿ

33 Her oàıl atÀsına ta beñzer mi cihÀnda
Beñzerse eger nÀdir olur rÿz-ı zamanda

34 Gör óaøret-i Nÿóa veledi eyledi èisyÀn
áarú eyledi deryÀya anı óaøret-i RaómÀn

35 LÀ èÀãamì úulını göre Rabb cihÀnuñ
Peyàanber iken oàlını àarú eyledi anuñ

50b Derkenar
36 Ey bÀd-ı ãabÀ óaøret-i AllÀhı severseñ
Iãmarladıàım söze úuãÿr itme iderseñ

37 ÓˇÀce Óasan oàlı gibi úılmaz ãÿretüñ hìç
èÁlemde görünmez tükürükden ãıfatuñ hìç

38 Her kim ki àazÀnuñ der ise óaúúına kemlik
DünyÀda ve èuúbÀda o hiç bulmaya eylik

39 ÚÀêıya vü àÀziye àarÀø ideni MevlÀ
Ámìn diyelüm iki cihÀnda ide rüsvÀ

EKLER

1 Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatında Şehrengizler ve Şehrengizlerde İstanbul, İstanbul 1958, s.14.
2 Mustafa İsen, “Türler”, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Ankara 2002, s.258.
3 Agâh Sırrı Levend, a.g.e., s.13-14.
4 Agâh Sırrı Levend, a.g.e., s.141-142.
5 Şairin Gümülcine Şehrengizi de makale olarak yayımlanmıştır. (Bkz.: Yazar, İlyas. “Dürrî’nin Şehrengizinden Gümülcine’ye Bakış”, Journal of Turkish Studies,-International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, www.turkishstudies.net, Volume 2/2, Spring 2007, p. 770-789.
6 Kütüphâne kaydı Divan’ın başında 2072 olarak verilmişken sonunda 2071 şeklinde kaydedilmiştir. Kütüphanede yaptığımız araştırmada 2071 kayıt numarasında farklı bir eserin kaydının bulunduğu görülmüş ve Dürrî Divanı’nın demirbaş kaydının 2072 olduğu anlaşılmıştır.
7 Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, C.III, s.1188, İstanbul, Tarihsiz.
8 Moton şehri ve kalesi ile ilgili fotoğraflar makalenin sonuna eklenmiştir. (Bkz. Ek-1)
9 A.Atilla Şentürk, Mesnevilerin Doğuşu ve Türk Edebiyatındaki Gelişmesi, http://ekitap.kultur.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFF7BA884A184682F13268F856 B8965D8A (E.T.08.05.2009); Safâi, Fetihnâme-i İnebahtı ve Mudon, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, No: 176-1271.
10 İsmail Ünver, “Ahmed Rıdvan’ın İskender-nâmesindeki Osmanlı Tarihi Bölümü”, Ankara Ünv. DTCF Türkoloji Dergisi, Yıl. 1979, C.8, s.349.
11 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi II, Ankara 1983, s.218-219.
12 Dürrî’den bahseden kaynaklarda şehrengizin 1642 tarihinde yazıldığı ve 186 beyitten oluştuğu belirtilmektedir. Ancak konuyla ilgili yaptığımız araştırmalar şehrengizin yazılma tarihi ve beyit sayısı konusunda verilen bilgilerin doğruluğunu teyit etmemektedir. Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunan Dürrî Divanı dikkatle incelendiğinde yazmanın 45a varağında “Gümülcine Yaylakı Ahâlisine Dürrî Efendinüñ İrsâl Eyledügi Şehrengizdür” başlığıyla Gümülcine şehrengizi başlamakta ve 47a’da tamamlanmaktadır. Şehrengiz başlığı altındaki bu metnin tamamı 66 beyitten ibarettir. Yine 47a’da Dürrî, şehrengizden farklı bir vezin kullanarak “Der Medh-i Yaylak-ı Gümülcine” başlığı altında 72 beyitlik bir kaside yazmıştır. 49b’de tamamlanan bu kasidede şâir, Gümülcine yaylasının otları, ağaçları, taşları gibi çeşitli özelliklerini ara başlıklarla açıklamaktadır. Gerek Şehrengizin gerekse bu kasidenin ne zaman yazıldığına dair Divan’da somut bir tarih kaydı bulunmamaktadır. Dürrî’den bahseden kaynaklarda değinilmeyen diğer bir husus da Divan’da yer alan ikinci bir şehrengizdir. Gümülcine ile ilgili kasidenin ardından, Divanın 49b-50b varakları arasında kayıtlı “Şehr-i Moton’a İrsâl Olunan Şehrengizdür” başlığı altında Dürrî, XVI. yüzyılın başında Osmanlı topraklarına katılan Mora yarımadasındaki Moton (İtalyanca: Modon, Grekçe: Methoni) şehrine ait bir şehrengiz daha yazmıştır. 39 beyitten oluşan bu şehrengizin H.1052 (M. 1642) tarihinden önce yazıldığı 51a’daki tarih manzumesinden anlaşılmaktadır. Yazmanın diğer varaklarında olduğu gibi bu üç manzumenin yer aldığı 45a-51a varakları arasındaki bölümlerin der-kenarlarına tarihler, gazeller gibi çeşitli manzumeler yazıldığı görülmektedir. Dürrî’nin Gümülcine Şehrengizi ile ilgili olarak kaynaklarda yer alan 186 beyit olduğu ve H.1052 tarihinde yazıldığı bilgisi gerçeği yansıtmamaktadır. Yukarıda açıklanan üç farklı manzumenin toplam beyit sayısı 186’dır. Bu beyitlerin tamamının Gümülcine Şehrengizine ait olduğunu ileri sürmek diğer iki manzumenin farklılığını değerlendirmemek anlamına gelmektedir. (Bkz.: Dîvân-ı Dürrî, İstanbul Âtıf Efendi Kütüphanesi, Yz.No: 2072, vr.45a-51a; “Dürrî”, TDEA, C.2, Dergah yayınları, İstanbul 1977, s. 401; M.Cumbur, “Dürrî”, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi, C.3, AKM yayınları, Ankara 2003, s.226; İlyas Yazar, a.g.m.)
13 Dürrî’nin Gümülcine Şehrengizi ile ilgili makalemizde Moton Şehrengizinin H.1052 tarihinde yazıldığını ve 48 beyitten oluştuğunu belirtmiştik. Ancak Moton şehrengiziyle ilgili çalışmalarımızda divanın 51a varağında yer alan 13 beyitlik metnin Moton şehrengizine ait olmadığı, ayrı bir tarih manzumesi olduğudur.

Kaynaklar

  1. Cunbur, Müjgan (2003), “Dürrî”, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi, C.3, AKM yay, Ankara, s.226.
  2. “Dürrî”, TDEA, C.2, Dergah yay., İstanbul 1977, s. 401.
  3. Dürrî, Dîvân, Âtıf Efendi Kütüphanesi, No: 2072, İstanbul.
  4. Ergun, Sadeddin Nüzhet (Tarihsiz), Türk Şairleri, C.III, s.1188, İstanbul.
  5. İsen, Mustafa (2002), “Türler”, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Ankara.
  6. Levend, Agah Sırrı (1958), Türk Edebiyatında Şehrengizler ve Şehrengizlerde İstanbul, İstanbul.
  7. Safâi, Fetihnâme-i İnebahtı ve Mudon, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, No: 176-1271, İstanbul.
  8. Şentürk, A. Atilla (2009), Mesnevilerin Doğuşu ve Türk Edebiyatındaki Gelişmesi, http://ekitap.kultur.gov.tr/Genel/dg.ashx?BELGEANAH=238885&DIL=1&DOS
  9. YAISIM=mesnevilereditorsunusu.pdf (E.T.08.05.2009);
  10. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1983), Osmanlı Tarihi II, Ankara, s.218-219.
  11. Ünver, İsmail (1979), “Ahmed Rıdvan’ın İskender-nâmesindeki Osmanlı Tarihi Bölümü”, Ankara Üniversitesi DTCF Türkoloji Dergisi, Yıl. 1979, C.8, s.349.
  12. Yazar, İlyas (2007), “Dürrî’nin Şehrengizinden Gümülcine’ye Bakış”, Journal of Turkish Studies, Volume 2/2, Spring 2007, p. 770-789.

Şekil ve Tablolar