İlker GÜMÜŞ

Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Sanatı Anabilim Dalı, İstanbul/Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Âyan, Aydın, Cihanoğlu Ailesi, Cihanzâde, Koçarlı, Osmanlı, Vakıf

Giriş

Efsaneye göre Cihanzadelerle ilgili bilgiye Kanuni Sultan Süleyman Han’ın 1522 yılında gerçekleştirdiği Rodos Seferi anlatılırken rastlanır. Bu seferi anlatan tarihçiler, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferi’ne giderken Mazın bölgesinde konakladığını, bu sırada Türkistan’dan gelip Mazın bölgesini yurt tutan Türk aşiretlerle karşılaştığını ve bunların reisi Mehmet Bey’in 250 adamla Rodos Seferi’ne katıldığını haber vermektedir. Kanuni Sultan Süleyman, Rodos’u fethedip geriye dönerken de aynı güzergâhı kullanmış ve yine Mazın’da konaklamıştır. İşte bu konaklama esnasında Mehmet Bey’in bir oğlu doğmuş ve Mehmet Bey, padişahtan oğluna bir isim vermesini istemiştir. Çocuğun adını Cihan koyan padişah Beşparmak Dağları’ndan Çine Sarı Çayı ile Koçarlı Ovası’na kadar olan yerleri kendisine yurtluk olarak vermiş, bilahare aşiretin Sobuca’ya yerleşmesini istemiştir. Ayda Arel’in yaptığı araştırmaya göre aşiret, Menderes Vadisi’ne inerek Sobuca ve çevresine yerleşmiş ve tarımla uğraşarak zenginleşmiştir (Arel 1993: 189). Bu rivayetin ne kadarının doğru olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

Rûznâme’ye göre Rodos Seferi için 16 Haziran 1522 Pazartesi günü İstanbul’dan ayrılarak Üsküdar’a geçen Kanuni Sultan Süleyman; İznik, Kütahya, Denizli, Muğla üzerinden 41 günlük bir yolculuktan sonra Marmaris’e ulaşmıştır. Rodos’un fethinden sonra 2 Ocak 1523 günü adadan ayrılarak Marmaris’e geçen Kanuni; Marmaris, Ula, Muğla, Saz, Alaşehir, Akhisar, Susığırlık, Subaş, Balabanlı, Umurbey ve Dil üzerinden 19 menzillik güzergâhı ile İstanbul’a dönmüştür (Ertaş ve Kılıçaslan, 2017:8). Bu açıdan bakıldığında Mazın bölgesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın gidiş-dönüş güzergâhında bulunmamaktadır.

Büyük bir ihtimalle söyleyebiliriz ki Cihanzadeler, Rodos Seferi’nde Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusu ile gelen İstanbul kökenli bir âyan ailesi olup Aydın’da tarım ve denizaşırı ticaretle uğraşarak zenginleşmiş, zamanla Osmanlı sultanlarıyla da akrabalık bağları kurmuşlardır.

Yapılan araştırmalar, XVIII. yüzyılda Anadolu’da âyan ve beylerin genellikle Türkmen olduğunu ve devletin önemli kademelerinde görev yapan köklü, yerli ailelerden geldiğini göstermektedir (Arel 1993: 189).

Cihanzadelerden ilk vakıf ve âyanlık görevine sahip olan Hacı Mehmet Ağa’nın Güzelhisar’a gelmeden önce Cincin köyünde bir konakta yaşadığı söylenmektedir (Arel 1993:190). Bu konu hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Ailenin tarihini ancak Cihanzâde Abdülaziz’in Mustafa ve Halil adlarındaki oğulları zamanında düzenli arşiv belgelerinin gelmeye başlamasıyla öğrenebiliyoruz.

Bazı araştırmacılar El-Hac Abdülaziz Efendi’nin yalnızca Cincin köyündeki (Sarıbey 2013:30) konaklarda kaldığını ileri sürmüşse de bu, doğru görünmemektedir. Zira H 1197/M 1782 yılında vefat ettiğinde Güzelhisar’da Cihanoğlu Camisi’nin yanındaki mezarlığa defnedilmiştir. Ayrıca yaptırdığı medresede müderrislik ve Sobuca’da âyanlık yaparken büyük ihtimalle hem Güzelhisar hem de Cincin köyündeki konakta oturduğu söylenebilir (Sarıbey 2013:33). Abdülaziz Efendi, âyan iken 1770’te yapılan Moskof Muharebesi’ne 300 neferle, 1772’de ise 400 neferle orduya katılmıştır. 1774 ve 1776 yıllarında Tuna ve Bağdat başbuğu olarak tayin edilip asker tedarikiyle emrolunmuştur (C. AS. 42351/973; C. AS. 48675/1101; C. AS. 29082/693). H 1190/M 1776 yılında (Arel 1993: 193) Abdülaziz Efendi “akça”ya zam yaptığı, haksız kazanç ve Güzelhisar’da camisini gösterişli şekilde yaptığı için şikâyet edilmiştir.

Abdülaziz Efendi’den sonra yerine damadı ve kardeşinin oğlu olan Cihanzâde Hüseyin Bey âyan olarak tayin edilmiştir (C. ML. 31206/766; D. BŞM. MHF., 42/70). Bu süreçten sonra Abdülaziz Efendi’nin evlatları âyanlık makamına bir daha gelememiştir. Cihanzâde Abdülaziz Efendi’nin soyundan gelen dikkat çekici isim ise İstanbul’daki adalarda ve Mahmut Paşa Mahkemesi’nde kadılık yapan Ümmügülsüm binti Fatma bin Mustafa bin Mehmet Nuri binti Hatice Şayan bin Mahmut Celaleddin Efendi’dir (Osmanlı Arşivi NFS.D.

00113; MN./EV.D. 13741; VGM 2 teşrin-i evvel 928 tarihli 124/87 Numaralı karar defteri; Adalar Mahkemesi 7-4; Mahmut Paşa Mahkemesi sicili 126, H 1134-1335.; İstanbul Müftülüğü, Meşihat Arşivi, Mahmut Paşa Mahkemesi, 246 no.lu defter).

Hacı Mehmet Ağa’nın oğullarından biri de 1770-74 yılları arasında Aydın muhassıl vekilliği yapan Mustafa Ağa’dır. Hamzabali ailesinden el-Hâcce Fatma Şerife Hanım’la evli olan bu kişi, Güzelhisar’da yaşamıştır (C. AS. 1201/53776; C. AS. 911/39314). Yine aynı yıllarda Mustafa Ağa’nın mirî borcu ve şahıslara olan borçları yüzünden davalı olmuştur (C. ML. 624/25686; AE. SABH.I. 283/18977; TS. MA.E. 878/17; TS. MA.E. 550/43; C. ML. 659/26949; AE. SABH.I. 116/7853; AE. SABH.I. 14/1251). Özellikle 1770’lerden sonra mali sorunları olduğu öğrenilen Mustafa Ağa, Aydın Cihanzâde haziresindeki mezar taşına göre 1775 yılında ölmüştür (Kurukaya 2014: 193).

Mustafa Ağa’nın oğlu Hüseyin Bey, amcasının kızı Emetullah Hanım ile evliydi. 1781 yılında Hüseyin Bey İzmir’de Fransız tüccarlarla ticaret yapmış, iki yıl (1783) sonra Aydın Güzelhisar muhassıllığı görevine getirilmiştir (C. ML. 12528/271; C. ADL. 5900/98).

Hüseyin Bey, 1775 yılından itibaren ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Babasından kendisine kalan mirasa rağmen İlyaszâde Halil Ağa’ya ve sadrazam kethüdası sabık müteveffa Raşit Süleyman Efendi’ye borçlu duruma düşmüştür (C.ML. 662/27097; AE. SSLM. III, 333/19269). 1790 yılında tekrar borçlanan Hüseyin Bey’in Sakızlı Dimitri adında bir kişiye cizye ve avarız borcundan dolayı Aydın kadısına ve Aydın muhassılı Karaosmanoğlu Hüseyin Bey’e borcun tahsili için emir verilmiştir (C. ML., 3939/8; C. DRB., 396/8). Hüseyin Bey, babasından kendisine kalan Tepecik Çiftliği’ni H 1212/M 1797-98 yıllarında I. Abdülhamid’in altıncı kadını ve Hibetullah Sultan’ın annesi olan Şebsefa Kadın’a 33,500 kuruşa satmıştır (Arel, 1993: 198-199). Arel’in görüşüne göre Abdülaziz Efendi’nin, İbrahim Ağa’nın verese (mirasçılar) yüzünden dava edilmesiyle başlayan mülk mücadelesi, kardeş çocuklarına kadar egemenlik kaygılarının yanı sıra ekonomik çekişmelerin olduğunu gösterir (Arel 1993: 199). Bu sebeple aile içinde sürekli bir çekişme bulunmaktadır. Aydın Cihanzâde Abdülaziz Efendi Camisi’nin deposunda bulunan mezar taşından hareketle Hüseyin Bey’in 1802 yılında öldüğü anlaşılmaktadır (Kurukaya 2014: 229). Hüseyin Bey’in Ahmet Atıf, Nimetullah ve Şerife Fatma adında çocukları bulunmaktadır. Ahmet Atıf Bey’in Aydın Güzelhisar’da Zaptiye Meclis Azası olduğu ve babasının döneminde olduğu gibi ailede mali sıkıntıların devam ettiği anlaşılmaktadır. Güzelhisar’daki tarlalarına Türkmenzade Osman Bey tarafından bir müdahale yapıldığı ve ilerleyen yıllarda Ahmet Atıf Bey’in Osmanbükü’ndeki çiftliğini ve bağlarını Fransız Mösyö Karanun’a sattığı görülmektedir (HR. MKT., 96/295).

Ailenin Güzelhisar kolu gibi Sobuca kolunda da sıkıntılar mevcut olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. İbrahim Ağa’dan sonra Sobuca âyanı olarak yerine geçen oğlu “cihankârdanı” Mustafa Ağa’nın devletle sürtüştüğü, söz gelimi tımar ve zeamet yoklamalarına çağrıldığı hâlde gitmek istemediği bilinir (Arel 1993: 200). Mustafa Ağa, 1784-1808 arasında Aydın muhassıllığı ve Sobuca âyanlığı yapan ve Kıbrıs’la da bağlantısı olduğu anlaşılan Cihanzâde Hacı Hasan’ın kızı Fatma Hanım ile evlenmiştir (C. BH. 11337/245; C. ML. 14669/358). Koçarlı’da yaşayan Mustafa Ağa’nın, ailenin Güzelhisar kolu ile tarım çiftliği olarak kullanılan Cincin Kalesi paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşamakta olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca aile toplumda saygınlık ve âyanlık yönetim merkezi olarak kullandıkları kule yapıları da inşa ettirmişlerdir (Gümüş 2015: 29-39). Koçarlı Cihanzâde Camisi’nin haziresinde bulunan mezar taşına göre Mustafa Ağa 1860 yılında ölmüştür (Varol 2015: 112). Ailenin diğer üyeleri ellerindeki geniş çiftliklere ve sayısız bahçe ve zeytinliklere rağmen aşar mültezimliği yapmıştır (Gökbel 1936: 196).

Arel (Arel 2006: 91-109) “Müderris Cihan-zade Abdülâziz Efendi ile Aydın Güzelhisarı’ndaki Camisi ve Diğer Vakıfları Hakkında” adlı makalesinde Cihanzâde Abdülaziz Efendi Külliyesini Aydın Güzelhisar kent dokusu çerçevesinde kültürel etkileşimi ile aile bireylerin statüsü üzerinde durmuştur. Tül (Tül 2011: 58-65) “El-Hace Ümmühan Kadın Vakfiyesi” kitap bölümünde Cihanzâde Abdülaziz Efendinin kızına ait vakfının sadece vakfiyesini tanıtmıştır. Apak (Apak 2014) “Tarihte Cihanzadeler ve Kurdukları Vakıflar” adlı uzmanlık Tezinde vakıfları yüzeysel olarak ele aldığı ve soybağı kurmaktan kaçındığı gözlenmektedir.

Burada amacımız arşiv ve vakfiye çalışmaları ışığında Cihanzâdelerin kurdukları vakıfları ayrıntılı olarak tahlil edilecektir.

Cihanzâde Ailesi Vakıfları

Cihanzâde Mehmed Ağa Vakfı

Arşiv kayıtlarında Cihanzâde Mehmet Ağa Vakfı olarak geçen bu vakıf Zilhicce 1149/Nisan 1737 tarihinde kurulmuştur (AVGM 736, 27, 15.). Ailenin üst soy bilgisini öğrendiğimiz Hacı Mehmet Ağa’nın vakfiyesine göre onun vakfettiği mülkler ve yapılar -ki bunlar vakıf literatüründe akar ve hayrat olarak nitelendirilmektedir- Kuşadası’ndan Mendice (?) kazasına (Arel 1993: 187) tabi bölgede (bkz. Tablo 1), Koçarlı, Sobuca, Tığlı, Cincin, Bahçeköy, Timinciler, Taşköy ve Çakmar’da bulunmaktadır.

Bu akarlardan elde edilen gelirlerle hizmet veren vakfın hayratı ise yukarıdaki Tablo 1’de belirtilmiştir. Bunlar Güzelhisar (Aydın)’ın Ramazan Paşa Mahallesi’nde medrese ve kütüphane, Cemaleddin Mahallesi’nde sıbyan mektebi ve Dedeköy’de cami ve medreseden ibarettir.

Vakfın hizmetlerini görmek üzere toplam 5 kadro tahsis edilmiştir.

Bu görevler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Ayrıca vakfa ait caminin mum, kandil yağı, bal mumu ve hasır vs. ihtiyaçları için de ikişer akçe belirlenmiştir. Ayrıca gelirlerden onarım, tadilat masraflarının karşılanması da şart koşulmuştur.

Vakfın tevliyetini (en üst yönetici) hayatta olduğu sürece Mehmet Ağa yapacaktır. Onun ölümünden sonra tevliyet salih olması kaydıyla erkek evlatlarına geçecektir. Görev, onların soyu tükendiğinde kız çocuklarından en salih olanı tarafından yürütülecektir. Çocuklarının soyu kesildiğinde El-Hac Mehmet Ağa’nın aynı düzen içinde kardeş çocuklarınca yapılacaktır. Bunların nesli de son bulduğunda tevliyeti azatlı köleleri ve onların evlatları yerine getirecektir. Aile soyu tükendiğinde Güzelhisar hâkiminin uygun bulacağı bir kişi mütevelli olacaktır. Hacı Mehmet Ağa vakıf tevliyet görevinde iken galle fazlasını kendisinin alacağını, ölümünden sonra tevliyeti evlatlarında iken ikili birli şeklinde almasını kararlaştırmıştır. Evlat tevliyetinin devam etmemesi durumunda gallelerin vakfın gelirine eklenmesine karar verilmiştir.

Cihanzâde Abdülaziz Efendi Vakfı

Hacı Müderris Abdülaziz Efendi, vakfını Şaban 1168/Mayıs 1755 tarihinde Güzelhisar (Aydın)’da kurmuş ve belgelerde Müderris Cihanzâde Hacı Abdülaziz Efendi Vakfı olarak yer almıştır (AVGM, 739, 101, 47.).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 3’te bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar, Sobuca Kasımlar köyü, Tekeli köyü, Halilbeyli köyü, Cincin köyü, Tatar köyü, Haydarlı köyü, Arpacı köyü, Güdüşlü köyü ve Şahinciler köyüdür. Akarlardan elde edilen gelirlerle hizmet veren vakfın hayratı ise aşağıdaki Tablo 3’te belirtilmiştir. Güzelhisar (Aydın)’ın Köprülü Mahallesi’nde Abdülaziz Efendi’nin vakfiyesine göre 1755 yılında inşası başlandığı ve kitabesine göre de 1756-57 yılında tamamlanan Cihanzâde Abdülaziz Efendi Külliyesi (Gümüş 2015: 48-61) olarak ta bilinen cami, medrese, sebil, çeşmeden(bkz Yılmaz 2014: 115-128) oluşur. Ayrıca Koçarlı’nın Cincin köyünde de cami’den ibarettir.

Vakfın hizmetlerini görmek üzere toplam 12 kadro tahsis edilmiştir. Bu görevler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Cüzhan, cuma günü Kur’an okuyacak, nasih ise cuma namazından sonra cemaate tefsir ve hadislerle nasihat edecektir. Vakıf hizmetlisi 40 kandili yakacak, bal mumu ve zeytin yağı gibi ihtiyaçları alacaktır. Ramazan ayı boyunca minarenin kandillerini yakacak bir görevli de olacaktır.

Cihanzâde Abdülaziz Efendi vakfının tevliyetini önce erkek, daha sonra kız evlatlarına şart koşmuştur. Bunların nesli kesilince tevliyet, aynı usulle azatlı kölelere geçecektir. Yalnız bunların salih ve reşit olmaları şarttır.

Vakfın geliriyle öncelikle akar ve hayratının bakım ve tamirlerinin yapılması öngörülmüştür. Gelirlerin yetmemesi durumunda personel ücretlerinde indirim yapılacaktır. Şayet gelirler artarsa fazlası vakfın evlatlarına eşit bir şekilde paylaştırılacaktır. Evlatlarından kimse kalmamışsa vakfın gelirine eklenip hayırda kullanılacaktır.

Ümmühan Hanım Vakfı

Cihanzâde Hacı Müderris Abdülaziz Efendi’nin eşleri Ümmühani binti Abdullah ve El-Hâce Atike Hanım binti Abdullah da vakıf kurmuştur.

Ümmühan Hanım (Ö. 1219) vakfını, 25 Rabü’l-Ahir 1200/ 25 Şubat 1786 tarihinde Güzelhisar’da kurmuştur (AVGM 742,356,159.). Ümmühan Hanım vakfiyesinde saygın müderrislerden Abdülaziz Efendinin cariyesi olup sonradan çocuğu olduğundan kendiliğinden özgür olmaya hak kazanmış eşi olarak tanıtmıştır (Tül 2011: 61 ). Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 5’te bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler, Güzelhisar ve Bardakçı köyündedir. Cihanzâde Abdülaziz Efendi’nin külliyesinin yakınında bulunan sebiline ve çeşmesine tahsis etmiştir. Ümmühan Hanım bu sebilden yaz aylarında her gün kar ile soğutulmuş su ve bal şerbeti servis edilmesini şart koşmuştur.

Vakfın hizmetlerini görmek üzere kadro tahsisleri ve görevler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Vakfın yönetimi ise Abdülaziz Efendi’nin vakfında olduğu gibi ölünceye kadar kendisi, daha sonra salih ve büyüklük esasına göre soyları tükeninceye kadar evlatlarınca yapılacaktır. Gelir (galle) fazlası da aynı esasa göre tasarruf edilecektir. Soyları tükendiğinde gelir fazlalığının Medine-i Münevvere’de Ravza-i Mutahhara’nın görevlilerine gönderilmesini istemiştir.

Ümmühan Hanım Para Vakfı

Ümmühan Hanımın, Evail-i Muharrem 1215 Hicri tarihinde para vakfı kurmuştur. Vakıf, para vakfı olduğu için herhangi bir hayrat kaydı yoktur (VGM 581/2, 469/441). Ümmühan Hanım tarafından 2000 kuruş vakfedilmiştir. Vakfın gelirinden Çuksort Mahallesi’nde bulunan su yollarının tamir edilmesi ve bu yolları tamir eden su yolcusuna aylık 5 kuruş ücret ödenmesini şart koymuştur. Cihanzâde Abdülaziz Efendi, cami şadırvanına yaz ve kış aylarında suyunun akmasının sağlanması ve tamirini istemiştir. Tamiri gerekmeyen hayratlar için ayrılan bütçenin anaparaya eklenmesi şartını koymuştur. Ümmühan Hanım bu vakfa El-Hac Ahmet Ağa adındaki kişiyi mütevvelli tayin etmiş, vefatından sonra hâkimin bir mütevelli ataması ile yönetilmesini istemiştir.

Atike Hanım Vakfı

Cihanzâde Hacı Müderris Abdülaziz Efendi’nin diğer eşi Hacı Atike Hanım iki vakıf kurmuştur.

Birinci vakfını Aydın Güzelhisar’da 25 Cemaziyelahir 1202/2 Nisan 1788 tarihinde Cihanzâde Abdülaziz Efendi Halilesi El-Hacce Atike Hanım Binti Abdullah (AVGM 578, 272, 95) adıyla vakfı kurmuştur. Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 7’de bu vakfın akarları görülmektedir.

Birinci vakfın akarlarının kiraya verilmesini istemiştir. Bu akarlar; Güzelhisar, Karacaotlar köyü, Sobuca Afikar köyü, Cincin köyü, Milas kasabasındadır. Vakfın hizmetlerini görmek üzere kadro tahsisleri ve görevler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Vakfın hayratları; Güzelhisar At Pazarı Loncasında cami ve çeşme(bkz. Yılmaz 2014: 115-128), Tire Kapısı’nda çeşme ve sebil, Kubbe-i Ala Mahallesi’nde çeşme, Cincin köyünde cami ve medrese, Çakmar köyün namazgah ve sebildir.

Vakfın hizmetlerini görmek üzere kadro tahsisleri ve görevler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Vakfiye şartlarında ayrıca mektepteki hocaya ve talebelere birer kıyafet alınmasına ve mektebin ihtiyaçlarının karşılanmasına, caminin ihtiyaçları ve bal mumu, camide Hacı Abdülaziz Efendi’nin medrese odalarında kalan talebelere yıllık 135 kuruş harçlık verilmesine, Abdülaziz Efendi Camisi’ne bal mumu için yıllık 30 kuruş, Aydın Ulu Cami kandilleri için yıllık 10 kuruşluk zeytin yağı, Efendi-i Merhum Camisi’ndeki mutekiflere yıllık 20 kuruş, Tire Kapısı sebillerine kar ve bal şerbeti alınması için yıllık 15 kuruş ve sebildara yıllık 5 kuruş, Cincin köyü sebillerine yıllık 6 kuruş, Çakmar namazgâh ve sebillerine yıllık 6 kuruş, cami, sebil ve konakların su yolu kontrolü için su yolcusuna yıllık 40 kuruş, Köprülü Mahallesi avarızına yıllık 50 kuruş, Hasan Efendi Mahallesi avarızına yıllık 20 kuruş, Ala Mahallesi fakirlerine yıllık 30 kuruş ve Ramazan Paşa Mahallesi avarızına yıllık 20 kuruş verilmesini şart koşmuştur.

Çocuğu olmadığı için Cihanzâde Abdülaziz Efendi’nin vakfını yöneten mütevellinin vakfı yönetmesini istemiştir. Galle fazlası için mütevelli ya da evlada galle yönetimi yoktur. Vakfın gelirlerinin fazlasının akar ve hayratların bakım ve tamirinde değerlendirilmesini istemiştir.

Atike Hanım, kurduğu ilk vakfın akarlarına iki farklı akar daha eklemiştir. Bunların 1 divanhane, kiler, mutfak, hamam, çeşme, havuz, avlu, portakal ve limon ağaçları bulunan bahçe, kapıcı odasından oluşan bir konak ve Güzelhisar’da Çırahan olarak bilinen yerin hisseleri olduğunu belirtmiştir (Apak 2014: 69).

Buna karşılık H 1202 (1787-88) yılına ait vakfiyesi ile mallarının tasarrufunu önceleri eşine ait vakfın mütevellilerine bırakan Atike Hanım, daha sonra H 1208 (1787-88) yılına ait zeyl ile bu malları üvey kızı Emetullah’ın tasarrufuna geçirmiştir. Gerek Abdülaziz Efendi ile yaptığı evlilik gerek bu vakfiye hükümlerine getirilen değişiklik Güzelhisar mukataalarının tek elde birikmesi isteğidir (Arel 1993: 196).

Atike Hanım Para Vakfı

Atike Hanım, ikinci vakfını 3 Muharrem 1205/12 Eylül 1790 tarihinde Şam’da para vakfı (VGM 578, 275, 96) olarak kurmuştur.

Zeynep Kadın Vakfı

Cihanzade Abdülaziz Efendi kızı Zeynep Kadın adıyla Cemaziyelevvel 1208/Aralık 1793 tarihinde kendi adını taşıyan vakfı Muğla sancağı, Dalama kazası, Karahayıt köyünde kurmuştur (AVGM 607, 182/279).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 10’da bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Dalama, Mesudlu köyü, Karahayıt köyündedir.

Vakfın hayratları; Karahayıt köyünde 2 çeşme, sebilhane, lonca ve İkiz Deresi köyünde çeşmedir. Bu hayratlarda akarların geliri ile bakım ve onarımını şart koşmuştur. Galle fazlasının sağlığında kendisinde olup vefatından sonra ise evlatlarından erkeğe 2, kıza 1 taksim şeklinde paylaştırılmasını istemiştir. Vakfın yönetimini ise Cihanzâde vakıflarında gelenek hâline gelen erkek ve kız evladının yönetmesini, evlatlarının nesli kesilmesi durumunda hâkim onayıyla bilgili bir kişi mütevelli tayin edilmesini şart koşmuştur.

Emetullah Hanım Vakfı

Abdülaziz Efendi’nin vakıf kuran diğer kızı ise Emetullah Hanım’dır. 25 Zilhicce 1222/1807 tarihinde Güzelhisar’da kurmuştur (VGM, 608/2, 321/271). Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 11’de bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar İymirdoğan Hasan Efendi Mahallesi, Mesudlu köyü, Karahayıt köyü, Dalama’dadır. Mülklerin kiraya verilmesinden elde edilen gelirin akar ve hayratlarının bakımında kullanılmasını istemiştir. Vakfın hayratları Güzelhisar Atpazarında sebil, çeşme ve Koca avlu olarak adlandırılan yerde çeşmedir.

Vakıf şartları olarak Atike Hanım’ın hayratı olan caminin müderrisine yıllık 48 kuruş, imama yıllık 10 kuruş, hatibe yıllık 5 kuruş, caminin kürsü şeyhine yıllık 5 kuruş, müezzinine yıllık 5 kuruş, cami kayyumuna yıllık 5 kuruş, mektep muallimine yıllık 20 kuruş, At Pazarı’nda bulunan sebile yaz aylarında kar ve şerbete ve sebilciye yıllık 20 kuruş, çeşme su yolcusuna yıllık 15 kuruş, Koca Avlu’daki çeşmenin su yolcusuna yıllık 20 kuruş, Mekke-i Mükerreme’de zemzem suyunun sakisi, Mehmet Ragıp Bey ve Ahmet Bey adına 1 adet zer-i mahbûb verilmesini şart koşmuştur.

Vakfın yönetiminde sağ oldukça kendisi, vefatından sonra ise evlatlarının batın tertibine göre mütevelli tayin edilmesini ve eğer soy kesilirse Güzelhisar hâkimi tarafından mütevelli tayin edilerek yönetilmesini istemiştir. Galle fazlasının hayratların bakım ve onarımda kullanılmasını ve arta kalanların ise ilk batınlara ikili birlik usulüne uygun olarak paylaştırılmasını istemiştir.

Ümmügülsüm Vakfı

Müderris Hacı Abdülaziz Efendi’nin Ümmügülsüm adındaki kızı, vakfı 1176 yılında kendi adıyla Aydın Güzelhisar’da kurmuştur (AVGM, 612, 24, 29.). Ümmügülsüm’ün kurduğu vakfa ait H. 1176 yılına ait vakfiyenin Yunan işgali esnasında tahrip olması nedeniyle evladı Sadullah Efendi’nin düzenlettiği 16 Ramazan 1342 tarihli ilam vakfiye yerine kaimdir (Apak 2014: 98).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 12’de bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarlar ve hayratlarının bulunduğu yerler; Aydın Paşa Mahallesi, Gerenkova köyü, Topyatağı mevkisinde, Sobuca kazası Cincin köyü ve Ahur köyündedir. Hayratları Güzelhisar Hükümet Caddesinde bulunan çeşme ve sebildir.

Hayır şartı olarak Aydın Hükümet Caddesi’ndeki yapıların kar ve bakım, onarımı istenmiştir.

Vakfın yönetiminde hayatta olduğu sürece kendisinin, vefatından sonra zevci Veliyüddin Ağa’nın, onun da vefatından sonra erkek ve kız evlatlarının en büyüğü ve salih olanın mütevelli olmasını istemiştir. Galle fazlası ise mütevellinin tasarrufuna bırakılmıştır.

Şerife Fatma Hanım Vakfı

Cihanzâde Mustafa Ağa’nın eşi Hamzabalizade kerimesi Şerife Fatma Hanım 5 Şaban 1201/23 Mayıs 1787 tarihinde Güzelhisar Balyanbolu’da kendi adını taşıyan vakfı kurmuştur (AVGM, 579, 156/75). Şerife Fatma Hanım, Aydın’da tarım alanında önemli faaliyetleri olan ailelerden biri olan Hamzabalizade Hüseyin Ağa’nın kızıdır.

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 13’te bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar Buğday Loncası, Köprülü Mahallesi, Sobuca Kızılhisar köyündedir. Şerife Fatma Hanım, bu mülklerin kiraya verilmesini istemiştir. Vakfın Balyanbolu kazasında 3 çeşme ile eşinin Güzelhisar Lonca’da inşa ettirdiği Cihanzâde Mustafa Ağa Cami, Han, Çeşme ve Yarbaşı’ndaki çeşme hayratlarının bakım ve onarımlarını istemiştir.

Hayır şartları olarak Buğday Loncası’nda bulunan Cihanzâde Mustafa Ağa Camisi’nde imamlık yapan görevliye yıllık 30 kuruş, camide vaaz veren kişiye yıllık 30 kuruş, cuma ve bayram günlerinde hitabet görevlisine yıllık 18 kuruş, vakıf kayyumuna yıllık 12 kuruş, hafızlık yapan kişiye yıllık 12 kuruş, Kur’an okuyan ve hatim indiren kişiye yıllık 20 kuruş, Ramazan Paşa Camisi’nde vaaz veren kişiye yıllık 24 kuruş, müezzinlere yıllık 12 kuruş, bevvaba yıllık 12 kuruş, Hacı Salih Camisi’nin imamına 12 kuruş, Yarbaşı mevkisinde bulunan sebilin ihtiyaç ve bakımına 6 kuruş, Lonca mevkiinde bulunan camiye iftar vaktinde kar verilmesi, Mandıra köyü yakınlarında bulunan çeşmelerin bakım ve onarımına yıllık 10 kuruş, her Ramazan Ayı’nda cami bal mumu ve kandilleri için zeytin yağı alınması, camiye hasır ve kilim alınması, şeyhü’l-ferraşa yıllık 15 kuruş, Mekke’de Harem-i Şerif görevlilerine yıllık 15 kuruş verilmesini şart kılmıştır.

Şerife Fatma Hanım, vakfın yönetimini ise diğer ailenin vakıfları gibi evlat sıralaması ile büyük ve salih olanın yönetmesini istemiştir. Galle için de hayır şartları yerine geldikten sonra arta kalanın mütevelli tarafından muhafaza edilmesini, gerektiğinde hayratlarının bakım ve onarımına kullanmasını istemiştir.

Cihanzâde Mehmed Bey Vakfı

23 Ramazan 1223 tarihinde Aydın Güzelhisar’da Cihanzâde Mehmet Bey Bin Mustafa Bey adını taşıyan bir vakıf kurduğunu vakfiyesinden öğrenebiliyoruz (AVGM, 583, 64, 50).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 14’te bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar Köprülü Mahallesi, Kemer köyü, Mandıra köyü, Sobuca Tekeli köyü, Dibekönü mevkisinde, İmam köyü, Doğan köyü ve Sobuca yakınlarında bulunmaktaydı.

Vakfın hayratı ise Aydın’ın köyleri olan Kemer köyünde çeşme, İmam köyünde oğlu için yaptırdığı çeşme, İmam köy ve Mandıra köylerinde annesi Fatma Hanım için yaptırdığı çeşmelerden ibarettir. Vakfın gelirlerinden bu çeşmelerin su yollarının bakım ve onarımının yanında diğer hizmetleri gören personel maaşlarının ödenmesi şart koşulmuştur.

Vakfın faaliyetlerini yürütecek görevlilere gelince bunlar; Abacızade Camisi’nde ders verecek hocaya yıllık 60 kuruş, oturduğu konakta öldükten sonra her Ramazan’da hatm-i şerif yapan hafıza yıllık 40 kuruş, vakfın annesi Şerife Fatma Hanım için hatm-i şerif okuyan kişiye yıllık 30 kuruş, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere görevlilerine yıllık 25 kuruştan ibaretti. Köprülü Mahallesi avarızı için vakıf gelirinden yıllık 20 kuruş ödenmesi gerekiyordu.

Vakfiye şartlarına göre vakfın tevliyeti (yöneticisi) kendisinde, ölümünden sonra batın tertibi, yaşça büyüklük ve salih olması gözetilerek erkek ve kız evlatlarına geçecek, soyu kesildiğinde vakfın yönetimi aynı usulle kardeşi Hüseyin Bey’in evlatları tarafından yürütülecekti. Onun da soyu tükendiğinde tevliyet, zamanın bölge hâkimi tarafından seçilen kişiye geçecektir. Vakıf ayrıca galle fazlasının erkek ve kız evlatları arasında eşit olarak paylaştırılmasını şart koşmuştur. Vakıf, görevini yerine getirmiyorsa galle fazlası fakirlere dağıtılacaktır.

Ayrıca 1894 yılına ait belgeden Cihanzâde Rabia Hanım’ın vakfın işletmekte olduğu geminin zarara uğratılmasından şikâyetçi olduğunu ve gerekli tahkikatın yapılmasını istediğini öğreniyoruz (DH. MKT., 264/22).

Cihanzâde Hüseyin Bey Vakfı

Cihanzâde Hüseyin Bey’in, Güzelhisar’da kendi adını taşıyan vakfı kurduğu 02 Cemaziyelahir 1201/22 Mart 1787 tarihli vakfiyesinden öğrenilmektedir (AVGM, 1988, 488.).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 15’te bu vakfın akarları görülmektedir.

Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar Saray İçi mevki, Yarbaşı mevki, Penbe Pazarı mevki, Buğday Loncası mevki, Yahudiler mevki, Hurşit Tımarı, Eymir köyü, Osmanbükü köyü, Tepecik köyü, Yeniköy ve Köşk’tedir. Vakfın hayratları; Osmanbükü köyünde cami, muallimhane ve sebil, Yeniköy’de bir çeşmedir.

Hayır şartları; Osmanbükü köyündeki camide müderrislik yapan kişiye yıllık 80 kuruş, vaaz veren kişiye yıllık 40 kuruş, hatibine yıllık 40 kuruş, cami imamına yıllık 80 kuruş, aşırhana yıllık 18 kuruş, cami müezzinine yıllık 30 kuruş, caminin ihtiyaç ve bakılmasına, babası Mustafa Ağa’nın Lonca’da yaptırdığı camide Kur’an öğretilmesi için Şeyhü’l-Kurra’ya günlük 18 akçe, camide üç aylarda tefsir öğreten kişiye yıllık 30 kuruş, babası Mustafa Ağa’ya hatim indirecek iki kişiye yıllık 30 kuruş, Seyit Hacı Salih Camisi imamına yıllık 12 kuruş, Aydın Ulu Camisi’nin kandillerine Ramazan Ayı’nda zeytin yağı alınması, Hasan Çelebi Camisi minaresinde yakılması için zeytin yağı alınması, Cuma Mahallesi’nde Hacı İvazoğlu sebiline yaz aylarında kar alınması, vakfın kendi sebiline yaz aylarında 2 yük kar ve bal şerbeti alınması için ve sebilde servis yapan görevliye yıllık 20 kuruş, Yeniköy’de bulunan çeşme bakım ve onarımına yıllık 20 kuruş, sebil yanındaki çeşmenin su yolcusuna yıllık 20 kuruş, Ravza-i Mutahhara görevlisine her yıl 50 kuruş ve Mekke-i Mükerreme görevlilerine yıllık 120 kuruş verilmesidir. Vakfın yönetiminde ise sağlığında kendisinin, ölümünden sonra Cihanzâde vakıflarında olduğu gibi evlatlarının bulunmasını istemiştir.

Rabia Hanım ve İbrahim Bey Vakfı

Cihanzâde Mustafa Ağa’nın kızı olan Rabia Hanım hakkındaki bilgiler Hacı İbrahim Bey adlı kişinin vakfiyesinden öğrenilmektedir (AVGM, 590, 149, 141.). Aynı zamanda Rabia Hanım, El-Hac İbrahim Bey ve zevcesi Cihanzâde Kerimesi Rabia Hanım İbneti’l-Merhum Mustafa Bey Vakfı adıyla 1299 yılında Aydın Güzelhisar’da vakıf kurmuştur. Rabia Hanım’ın eşi olan İbrahim Bey’in 1882 yılına ait vakfiyesinde Rabia Hanım’a babası Mustafa Bey’den kaldığı anlaşılan iki gemi kayda alınmıştır. Söke ve Kara Kapı adlı bu gemilerden birinin Sarıçay’da, diğerinin ise Söke’de işletilmekte olduğu görülmektedir (Gümüş 2015: 34).

Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 16’da bu vakfın akarları görülmektedir. Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar’ın Söke kazası, Sobuca kazası Çulhular köyü, Caferler köyü, Cincin köyü, Çakmar köyü, Kızılcahisar köyü, Akpınar köyü, Taşköy, Aydın Kavaklı Kahve, İmam köyü’ndedir.

Vakfın Köprülü Mahallesi’nde inşa edilen sebil, (Çakırbeyli?) Çakmar köyü yakınlarında yaptırılan (muhtemelen Menderes Nehri üzerinde) Tahta Köprü vakfın hayratlarıdır. Diğer hayratları kardeşinin Cihanzâde Hüseyin Bey Vakfının Osmanbükü’nde yaptırmış olduğu cami, sıbyan mektebidir.

Rabia Hanım; vakfının, eşiyle birlikte ortak yönetilmesini, vefatlarından sonra erkek evlatlarının ortaklaşa, onların da vefatından sonra en büyük kız evladın yönetmesini istemiştir. Kız evlatlarının vefatından sonra batın tertibine göre erkek ve kız evlatlarının büyük ve salih olanının yönetmesini, onların da nesli kesilirse Aydın ilinin ileri geleninin yönetmesini istemiştir.

Rabia Hanım, galle fazlasının dağıtımı konusunda eşiyle beraber mutasarrıf olmayı, eşlerden hangisi ölürse vakfın hissesinin diğer eşin vakfına (İbrahim Bey ile Rabia Hanım Vakfı hisseleri) verilmesini istemiştir. Her ikisinin vefatında gallenin birinci batındaki evlatlarına verilmesini, onların da vefat etmesinden sonra birinci batın evlatların kız ve erkek evlatları arasında eşit şekilde paylaştırılmasını istemiştir. Vakfın nesli kesilirse yakın akrabalarının birinci batında bulunan kız ve erkek evlatlarına eşit olarak paylaştırılmasını istemiştir.

Cihanzâde Mustafa Ağa Vakfı

Es-Seyyid El-Hac Cihanzâde Mustafa Bey, Bin İbrahim Bey adıyla Aydın’da Cemaziyelevvel 1259 tarihinde vakıf kurmuştur (AVGM, 603, 120, 210.). Vakfiyesine dayalı olarak hazırlanan Tablo 17’de bu vakfın akarları görülmektedir.

Bu akarların bulunduğu yerler; Güzelhisar Köprülü Mahallesi, Kemer köyü, Mandıra köyü, Sobuca Tekeli köyü, Göllüce, Güzelhisar Dibekönü, Güzelhisar Yarbaşı mevki, İmam köyü, Doğan köyü ve Serçe köyündedir. Vakfın hayratı; kendi yaptırdığı Koçarlı’daki cami ve şadırvandır. Ayrıca hayır şartları olarak camilerin onarımı ve diğer ihtiyaçları için yıllık 200’er kuruş ödenmesini istemiştir. Diğer kadro ve ücretler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Vakfın yönetiminde kendi erkek ve kız evlatları yoksa kız kardeşinin erkek ve kız evlatlarının, eğer onların da soyu kesilmişse akrabalarından yaşı büyük olanın mutasarrıf olmasını şart koşmuştur.

Değerlendirme ve Sonuç

Aydın bölgesinde XVII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar devam eden egemenlik dönemlerinde ailenin bu bölgede siyasi, idari, kültürel ve ekonomik olarak tek güç olduğu görülür. Ailenin bu bölgede etkin güç olmasında şüphesiz mal varlıkları ve devlet görevleri, Aydın’ın deniz ulaşımına elverişli olması etkilidir. Aile, gücünü daim kılmak için Hamzabali, İlyaszade, Posacızade gibi güçlü aileler ile akrabalık bağı kurmuştur(Gümüş 2015: 235). Ayrıca mezar taşlarında adı geçen fakat arşiv belgelerinde adı geçmeyen ve sakin bir yaşam süren Cihanzâde aile bireyleri bulunmaktadır (Tablo 19).

Cihanzâde Vakıfları Gelirini (Galle) yararlanmasını kendini veya evlatlarına şartı koyması ile hayır vakfından ziyade aile vakfı özelliği taşımaktadır. Barkan(Barkan 1940: 161; Akman 2020: 136); aile vakıflarına aile mülkünü olası bir devlet müsaderesinden kurtarmak, miras paylaşımına karşı bir koruma ve gelirlerini kendi ailesinin yararına tahsis ettiği düşüncesindedir. Vakfiyeler, aynı zamanda bir vasiyetname işlemi görmektedir. Cihanzâdeler, başlangıçta paranın değer kaybetmesi sonucu önlem amacıyla taşınmaz mülk almaya başlamıştır. Arşiv belgelerinden hareketle özellikle Abdülaziz Efendi’den sonra kurulan vakıfların ailenin servetini korumaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Son dönemde Cihanzâde mülklerine alacaklılar yüzünden el konulduğu görülmektedir. Bu nedenle Cihanzâde ailesi vakıf kurdukları görülür. Bölgede vakıf faaliyeti bulunan ve etkin bir güç olan Kara Osmanoğullarının da vakıfları ile karşılaştırdığımızda benzer anlayış görülür.

Karaosmanoğlu üzerine yapılan araştırmalarda 9 kişinin vakıf kurduğu ve bunlarda 100’e yakın dini, eğitim ve kamu tesisi inşa ettirdikleri anlaşılmaktadır (Nagata 1997:143, Aktepe 2006: 367-382). Karaosmanoğlu vakfiyeleri de Cihanzâde vakfiyeleri ile benzerlik göstermektedir. Nagata’ya göre vakfedilen gayri menkullerden elde edilen gelirin bir kısmı ile hayri işlere, geri kalan kısmı ise ailenin geçimini sağlayabilmesi için aile efradı arasında taksim edilmekte ve mütevellinin vefatından sonra çocuklarına geçmektedir. (Nagata 1997: 145). Kara Osman oğullarının vakıf kurması II. Mahmud ile hükümet merkezi tarafından baskı görmeleridir (Nagata 1997: 159). Kuyulu ise, Kara Osman ailesi yaptırdıkları cami, medrese, çeşme, sebil gibi hayır yapılarına vakfettikleri bu eserleri ailenin yaptırma amacının mal varlıklarını müsadereden kurtarmak gibi bir nedeni olabileceği akla geliyorsa da, bunca eser yaptıran Kara Osman-oğulları’nın hayır işlerine önem vermediği de söylenemez (Kuyulu 1992: 15) düşüncesindedir.

Ayça Apak, araştırmalarında Cihanzâde vakıflarına ait belgelerin Yunan İşgali sırasında kaybolması, bir kısmının ise bilinmeyen nedenlerle senetsiz olarak kütüğe geçilmesinden dolayı Cihanzâde vakıflarına ait tapu kayıtlı 71 vakıf ile ilgili evveliyat kayıtlarına ulaşamamıştır (Apak 2014: 101). Yine Osmanlı arşivinde H 23.04.1288 tarihli Sobuca Âyanı Cihanzâde Mustafa Ağa’nın eşi Fatma Hanım Vakfı (BOA, 201998) ve H 08.09.1286 tarihli Cihanzâde Hacı Muhsin Ağa (BOA, 21349) Vakfı’nın bulunmasına rağmen 14.01.2019 tarihli araştırmamızda Vakıflar Dairesinde vakıfların kayıtlarına rastlanmamıştır. Bu durum, Cihanzâdelerin vakıflarına ait belgelerin bulunduğunu ancak paylaşılmadığını düşündürmektedir. 1954 yılına ait bir belge Cihanzâde Ümmügülsüm Vakfına ait sebil arsasının satılmasına ilişkindir (BOA, 135-32-20, 68-71). Vakıf mülklerinin, tapu kayıtlarının evveliyatına ulaşılamamasının sebebini açıklamaktadır. Günümüzde 10’u mazbut, 4’ü mülhak olan bu vakıfların tapu kayıtlarından ulaşılamayanların evveliyatının ve günümüzdeki durumlarının detaylı bir şekilde araştırılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Yediyıldız, bir sosyal müessese olarak vakfın oynadığı rolden bahsederken, bu müessesenin Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk devirlerinde Anadolu ile Balkanlar’ın gelişmesinde ve XVIII. yüzyılda da birçok köyün kasabaya hatta şehre dönüşmesinde büyük rol oynadığına işaret etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1856 yılına kadar belediye teşkilatı bulunmadığından, şehre su getirilmesi ve şehirlerarası ulaşım gibi vazifelerin önemli bir kısmı vakıf müessesesi tarafından temin ediliyordu (Yediyıldız 1982: 24; Nagata 1997: 151). Cihanzâde ailesi, tablo 20’de görüldüğü gibi, ticaretle uğraşması Güzelhisar’da Han inşa ettirmeleri kent nüfuzunun yayılmasına ve gelişmesine katkıda bulunur. Yine ailenin değirmen, fırın, kiremit tarzı dükkanlarının olması bölgede ikamet eden ya da muhtemelen kendi işçilerinin yiyecek ve içeceklerini sağlamaya yöneliktir. Vakıf akarların içinde bakkal, demirci, debbağ, fırıncı, kürkçü, uncu, sarrace dükkanlarının olması Osmanlı Güzelhisarı kentinin günlük insan ihtiyacını karşılayan sanayi tesislerinin varlığını da göstermektedir.

Osmanlı kentlerinin gelişiminde önemli bir faktör olan vakıfların ve faaliyetleri üzerine yeterince araştırmaların yapılmadığı görülmektedir. Bu bağlamda vakıfların daha fazla araştırılası gerekmektedir.

Sonuç olarak Cihanzâdeler, ilki 1149/1736 yılında, sonuncusu 1299/1882 yılında olmak üzere toplam on dört vakıf kurmuştur. Vakfiyelere göre Aydın ve ilçelerinde Cihanzâde ailesinin vakıflarına ait hayrat olarak 68 adet eser yaptırdığı tespit edilmiştir. Bu yapılardan en erken olanı H 1149/M 1737, en geç olanı H 1250/M 1834 yıllarında yaptırmışlardır. Cihanzâde ve diğer âyan aileleri gibi kendi yaptırdıkları ya da tahribata uğramış eski yapılara itibarını iade ederek kendilerinin toplum içindeki konumlarına ve servetlerine meşruiyet kazandırmak olduğu düşünülebilir. Cihanzâdeler yaşadıkları toplumda bu yolla nüfuzlarını devam ettirme olsa da kentin kalkınmasına vakıf faaliyetlerinin payı vardır. Bu nedenle Cihanzâdeler Aydın’da hem devletin hem de toplum devamlılığını sağlamışlardır. Cihanzâde vakıflarının dini ve eğitim alanında kente katkıda bulunularak, bu kurumlarda istihdam sağlayıp kentin ekonomisine de katkıda bulunmuşlardır. Bir kentteki vakıf sayısı o kentin zenginliğini gösteren önemli bir kanıttır. Vakıflar sayesinde kentte çok sayıda insana iş, konaklama ve yiyecek sağlanmıştır. Bu çerçevede Cihanzâde vakıf faaliyetleri Aydın’daki hayratlarla halkın ve kentin sosyal gelişmesinde önemli katkısı olmuştur.

Cihanzâde ailesinin on dört vakıfta akar olarak vakfettiği mülkler ve hayratlar tablo 20 ve 21’de gösterilmiştir.






KAYNAKLAR/REFERENCES

Aktepe Münir (2006). “Manisa Ayanlarından Kara Osman Oğlu Mustafa Ağa ve Üç Vakfiyesi”, Vakıflar Dergisi, S. 9, Ankara, s. 367-382.

Apak, İnci Ayça (2014). Tarihte Cihanzadeler ve Kurdukları Vakıflar, Uzmanlık Tezi, Ankara: T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Daire Başkanlığı.

Arel, Ayda (1993). “Aydın ve Yöresinde Bir Ayan Ailesi ve Mimarlık; Cihanoğulları”, Osmanlı’dan Cumhuriyete Problemler, Araştırmalar, Tartışmalar, Sempozyumu, Ankara, s. 184-221.

Arel Ayda (2006). “Müderris Cihan-zade Abdülâziz Efendi ile Aydın Güzelhisarı’ndaki Camisi ve Diğer Vakıfları Hakkında..” Sanat Tarihi Defterleri 10, İstanbul: Ege Yayınları, s. 91-109.

Barkan, Ömer Lütfi (1940). “şer’i Miras Hukuku ve Evlatlık Vakıflar”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 6, S. 1, İstanbul, 168-181.

Akman, Ekrem (2020). “Tanzimat Sonrasında Siverek’teki Vakıflar ve Mahkemelere Yansıyan Problemleri”, Vakıflar Dergisi, s. 53, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, s. 133-145.

Ertaş, Mehmet Yaşar-Kılıçaslan, Hacer (2017). “Rodos’un Fetih Günlüğü Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferi Rûznâmesi” Akademik İncelemeler Dergisi (Journal Academic Inquiries), Cilt/Volume:12, Sayı/Issue:1, Sakarya, s. 1-36.

Gökbel, Asaf (1936). Aydın İli Tarihi, Eski Zamanlardan Yunan İşgaline Kadar Aydın, Aydın: Halkevi Yayınları.

Gümüş, İlker (2015). Cihanoğlu Ailesine Ait Mimari Eserler, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van.

Kurukaya, Nilgün (2014). Aydın Merkezdeki Mezar taşları, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erciyes.

Kuyulu İnci (1992). Kara Osman-Oğlu Ailesine Ait Mimari Eserler, Kültür Bakanlığı yayınları 1431, Sanat Tarihi Dizisi/21, Ankara.

Nagata, Yuzo (1997). Karaosmanoğulları Üzerine Bir İnceleme, Türk Tarih Kurumu, Yayınları Dizi 176, Ankara.

Sarıbey, Aysun (2013). Aydın Vilayetin’de Çiftlikler (1839-1918), Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İzmir.

Tül, Şükrü (2011). Ege Defteri Aıdın, İzmir.

Varol, Abdül Halim (2015). Aydın Koçarlı Cihanoğlu Camii Haziresi Mezar Taşları, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Yediyıldız, Bahaeddin (1982). “Müessese-Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplu ve Vakıf Müessesesi”, Vakıflar Dergisi, S. 15, s. 23-53.

Yılmaz, Muzaffer (2014). “Aydın’da Cihanoğullarına Ait İki Su Yapısı: Cihanoğlu Abdülaziz ve Atike Hanım Çeşme-Sebili”, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, C. 4 S.9, s. 115-128.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)

AE. SABH.I.. 116-7853, H. 04.03.1194.

AE. SABH.I.. 14-1251, H. 10.09.1203.

AE. SABH.I.. 283-18977, H. 22.12.1189.

AE. SSLM. III, 333-19269, H. 29.12.1204.

C. AS. 1201-53776, H.07.09.1184.

C. AS. 911-39314, H. 29.12.1187.

C. AS. 42351/973, 29/Ş/1186.

C. AS. 48675/1101, 29/R/1187.

C. AS. 29082/693, 29/R/1190.

C. ADL. 5900/98

C. BH. Gömlek no: 11337, dosya no: 245, 25/Ş/ 1198.

C. DRB., gömlek no: 396, dosya no: 8, 24/L/1211.

C. ML. 12528/271

C. ML. 624-25686, H. 29.07.1189.

C. ML. 659-26949, H. 09.09.1192.

C. ML. Gömlek no: 14669, dosya no: 358, 13/Z/ 1223.

C. ML. Gömlek no:31206, dosya no 766, 27/B/1197.

C. ML., gömlek no: 3939, dosya no: 8, 15R/1210.

C.ML. 662-27097, H. 12.11.1204.

D. BŞM.MHF., Gömlek no: 42, Dosya no: 70, 06 /N/1197.

DH. MKT., 264-22, H. 20.01.1312.

HR. MKT., gömlek no: 96, dosya no: 295, 09/L/1272.

TS. MA.e. 550-43, H. 15.02.1190.

TS. MA.e. 878-17, H. 22.01.1190.

Yer bilgisi; 135-32-20, Dosya ek: 68-71, Belge tarihi: 25.03.1954.

Devlet başkanlığı, Osmanlı arşivi, yer bilgisi 21349.

Devlet başkanlığı, Osmanlı arşivi, yer bilgisi 201998.

Adalar mahkemesi 7-4.

Mahmut Paşa Mahkemesi sicili 126, H. 1134-1335.

İstanbul Müftülüğü, Meşihat Arşivi, Mahmut Paşa Mahkemesi, 246 no’lu defter.

Vakıflar Genel Müdürlüğü Başkanlığı Arşivi

AVGM, 739 Numaralı Defterin 101. Sayfası 47. sırasında kayıtlı “ Mehmet Ağa oğlu Cihanzade Hacı Abdülaziz Efendi Vakfı” 1168/1755 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 742 Numaralı defterin 356. Sayfası ve 159. Sırasında kayıtlı “Cihanzade Abdülaziz Efendi Ümmü veledi muhallefesi hacce Ümmühan Kadın Vakfı” 1200/1786 tarihli vakfiyesi.

VGM, 581/2 Numaralı defterin, 469/441 sayfası ve sırasında kayıtlı “El-Hace Ümmühani Hanım Zevce-i Cihanzade El-Hac Abdülaziz Efendi” 1215/1800 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 578 Numaralı defterin, 272 sayfası, 95 sırasında kayıtlı “Cihanzade Abdülaziz Efendi Halilesi El-Hacce Atike Hanım Binti Abdullah” 1202/1788 tarihli vakfiyesi.

VGM, 578 Numaralı defterin, 275 sayfası, 96 sırasında kayıtlı 1205/1790 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 607 Numaralı defterin, 182/279 sayfa sırasında kayıtlı “Zeyneb Kadın Binti Cihanzade Abdülaziz Efendi” 1208/1793 tarihli vakfiyesi.

VGM, 608/2 Numaralı defterin, 321/271 sayfa sırasında kayıtlı “Müderrisin-i kiramdan merhum Cihanzade e-hac Abdülaziz Efendi’nin kerime-i muhteremeleri Emetullah Hanım” 1222/1807 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 612 Numaralı defterin, 24. Sayfası, 29. Sırasında kayıtlı “Cihanzade Abdülaziz kızı Ümmügülsüm Hanım vakfı” 1176-1342/1762-1923 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 736 Numaralı defterin 27. Sahife, 15. Sırasında kayıtlı “Hacı Mehmet oğlu Cihanzade Hacı Mehmet Ağa” Evali Zilhicce 1149/1737 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 579 Numaralı defterin, 156/75 sayfa sırasında kayıtlı “ Şerife Fatma Hanım binti’l-merhum Hamzabalizade es-seyid el-hac Hüseyin Bey” 1201/1787 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 583 numaralı defterin, 64. Sayfası, 50 sırasında kayıtlı “ Mustafa oğlu dergâhı âli kapıcı başılarından Cihanzade Mehmed bey Vakfı” 23 Ramazan 1223 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 1988 numaralı defterin, 488. Sayfasında kayıtlı “Cihanzade Hüseyin Bey Bin Mustafa Bey Vakfı” 1201 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 1988 numaralı defterin, 488. Sayfasında kayıtlı “Cihanzade Hüseyin Bey Bin Mustafa Bey Vakfı” 1201 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 590 numaralı 149. Defterin 141. Sırasında kayıtlı İbrahim Beyoğlu Hacı İbrahim Beyin 1299 tarihli vakfiyesi.

AVGM, 603 numarlı defterin, 120. Sayfası, 210. Sırasında kayıtlı “ Es-seyid Mustafa Ağa İbn Merhum İbrahim Vakfı” 1259/1834 tarihli vakfiyesi.

Osmanlı Arşivi NFS.D. 00113; MN./EV.D. 13741; VGM 2 teşrin-i evvel 928 tarihli 124/87 Numaralı karar defteri;

Kaynaklar

  1. -

Şekil ve Tablolar