Mustafa ERDOĞAN

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, ANKARA

Anahtar Kelimeler: Bursalı Rahmî,divan edebiyatı,mesnevi,şehrengiz,Yenişehir

Özet

Bu yazıda öncelikle XVI. yüzyılın değerli şairlerinden olan Bursalı Rahmî'nin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında derli toplu bilgi verilecek, ardından Rahmî'nin Yenişehir Şehrengizi isimli eseri tanıtılıp incelenecek, en son da ilgili şehrengizin çevriyazılı metni sunulacaktır. Devrin ünlü şairlerinden biri olan Rahmî, daha çok Hayâlî tarzında âşıkâne ve zarif gazeller söyleyen biridir. Eserleri arasında Divan, Gül-i Sad-berg, Şâh u Gedâ ve Yenişehir Şehrengizi bulunmaktadır. Şehrengiz 279 beyitten oluşan bir mesnevîdir. Girişinde kâinatın yaratılışından ve aşktan bahsedilmektedir. Asıl konunun işlendiği bölümde ise Rumeli'de bulunan Yenişehir'in güzelliklerinden ve buradaki önde gelen yirmi dört kişiden söz edilmektedir.

1 Âşık Çelebi, Meşairü’ş-Şuara İnceleme-Metin, Haz. Filiz Kılıç, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2010, C. 3, s. 1344; Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şuara, Haz. Aysun Sungurhan Eyduran, KTB Yayınları, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizadehasan-celebi---tezkiretus-suara.html (Erişim Tarihi: 17/04/2011), Ankara, 2009, C. 1, s. 329; Beyânî, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Haz. Aysun Sungurhan Eyduran, KTB, http://ekitap.kulturturizm.gov. tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html (Erişim Tarihi: 17/04/2011), Ankara, 2008, s. 70; Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, Haz. Mustafa İsen, AKM Yayınları, Ankara, 1994, s. 218; Riyâzî Mehmed Efendi, Riyâzü’ş-Şuarâ, Millet Kütüphanesi, Ali Emîrî Tarih Bölümü, 765, vr. 67a; Kafzâde Fâizî, Zübdetü’l-Eş’âr, Millet Kütüphanesi, Ali Emîrî Manzûm Eserler Bölümü, 1325, vr. 45b (kenarda); İsmail Beliğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân, SK, Lala İsmail Bölümü, 366, 160b; Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zünûn an Esâmî’l-Kütübü ve’l-Fünûn, Beyrut, 1992, C. 1, s. 789; Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-Meknûn fi’z-Zeyli alâ-Keşfi’z-Zünûn, Beyrut, 1992, C. 3, s. 504; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Mü’ellifîn ve Âsâru’l-Musannifîn, Beyrut, 1992, C. 6, s. 249-250; Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, Haz. Mustafa Tatçı-Cemal Kurnaz, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 2000, C. II, s. 180; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî 4, Yayına Haz. Nuri Akbayar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996, s. 1344; Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri, Haz. Cemal Kurnaz, Mustafa Tatçı, Bizim Büro Yayınları, Ankara, 2001, C. II, s. 329; Kadir Atlansoy, Bursa Şairleri, Asa Kitabevi, Bursa, 1998, s. 295.
2 İsmail E. Erünsal, “Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları II Kanunî Sultan Süleyman Devrine Ait Bir İn’âmât Defteri”, Osmanlı Araştırmaları, 1984, S. IV, s. 10, 11.
3 Âşık Çelebi, age, C. 3, s. 1346.
4 Âşık Çelebi, age, C. 3, s. 1343; Hasan Ali Esir, Münşeât-ı Lâmiî (Lâmiî Çelebi’nin Mektupları) İnceleme-Metin-İndeks-Sözlük, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, Rize Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, Trabzon, 2006, s. 198-199, 342, 343, 344.
5 Âşık Çelebi, age, C. 3, s. 1346-1347.
6 Kınalızâde, age, s. 330.
7 Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, s. 218.
8 Sehî, Latîfî, Âşık Çelebi ve Ahdî tezkireleri yazıldığında şair hayatta olduğundan, bu eserlerde onun ölümüyle ilgili bilgi bulunmamaktadır. Âlî’nin Künhü’l-Ahbâr’ında ölüm yılı belirtilmemiş, Kınalızâde Tezkiresi’nde ise onun 974’te öldüğü söylenmiştir. Beyânî Tezkiresi’nin bir nüshasında “fevt 975” kaydı bulunmaktadır. Eyduran tarafından hazırlanan tezkire metninde bu not yoktur. Bk. Beyânî, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Haz. Aysun Sungurhan Eyduran, s. 70. Hâlbuki bundan daha evvel İbrahim Kutluk tarafından yayınlanan metinde buna işaret edilmiştir. Beyânî Mustafa bin Cârullah, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Haz. İbrahim Kutluk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1997, s. 100 (dipnotta). Riyâzî, Kaf-zâde Fâizî ve İsmail Beliğ de onun 975’te vefat ettiğini teyit etmektedirler. Riyâzî, age, vr. 68a; Kaf-zâde Fâizî, age, vr. 45b; Atlansoy, age, s. 295.
9 Cihan Okuyucu, Cinānī Hayatı Eserleri Divanının Tenkidli Metni, Ankara, 1994, s. 718. Manzûme şu şekilde Türkçeye çevrilebilir: Şâir Rahmî, yokluk meclisinde (dünyada) ölümün acı kadehini ansızın tattı (içti). Fakir Cinânî tarih için, Rahmî’nin rahmeti çoğalsın (bol olsun), dedi.
10 Atlansoy, age, s. 295.
11 Günay Kut, Heşt Bihişt Sehī Beg Tezkiresi, Harvard Üniversitesi, Harvard, 1978, s. 299.
12 Rıdvan Canım, Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’ara ve Tabsıratü’n-Nuzamâ, AKM Yayınları, Ankara, 2000, s. 270.
13 Âşık Çelebi, age, C. 3, s. 1347.
14 Kınalızade, age, C. I, s. 330.
15 Beyânî, age, s. 70.
16 Süleyman Solmaz, Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı, AKM Yayınları, Ankara, 2005, s. 311-312.
17 Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, s. 218, 219, 267.
18 Yahyâ Bey, Dîvan, Haz. Mehmed Çavuşoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1977, s. 254.
19 Ali Nihad Tarlan, Şiir Mecmualarında XVI. ve XVII. Asır Divan Şiiri Rahmî ve Fevrî, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Dalı, Seri 1, Fasikül 1, İstanbul, 1948, s. 3.
20 Âşık Çelebi, age, C. 3, s. 1563.
21 M. Fuat Köprülü, kaynak belirtmeden “Bursalı Rahmî zarif gazellerile Safevî saraylarına kadar şöhreti yayılmış bir şairdir” der. Köprülü’nün bu görüşü de muhtemelen Âşık Çelebi’nin yukarıda bahsedilen anekdotuna dayanmaktadır. Bk. Köprülüzade Mehmet Fuat, Eski Şairlerimiz Divan Edebiyatı Antolojisi XVI ıncı Asır, Muallim A. Halit Kitaphanesi, Basım Yeri ve Tarihi Yok, s. 135; M. Fuad Köprülü, Divan Edebiyatı Antolojisi, Yayına Haz. Ahmet Mermer, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006, s. 128.
22 Bu değerlendirme tahmin edileceği üzere tarafımızdan hazırlanan Rahmî Divanı’na göredir.
23 Parantez içindeki ifade, tarafımızdan hazırlanan Rahmî Divanı’nın gazeller bölümündeki 28. gazelin 5. beyti demektir.
24 Solmaz, age, s. 312.
25 Sabahattin Küçük, Bâkî ve Dîvânından Seçmeler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1988, s. 31-32.
26 Pervane Bey Nazîre Mecmuası, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Bağdat Bölümü, Yz 406, vr. 326a-329b.
27 Pervane Bey Nazîre Mecmuası, vr. 163b-164a.
28 Tarlan, age, s. 28, 39.
29 Mecmua-i Eş’ār, 06 Mil Yz A 485, 17a.
30 Ali Nihad Tarlan, Şiir Mecmualarında XVI. ve XVII. Asır Divan Şiiri Rahmî ve Fevrî, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Dalı, Seri 1, Fasikül 1, İstanbul, 1948, s. 1-52; Sabahattin Küçük, “16. Yüzyıl Şâirlerinden Bursalı Rahmi Çelebi ve Şiirleri”, MÜFEF Türklük Araştırmaları Dergisi, Âmil Çelebioğlu Armağanı, S. 7 (1993), s. 423-472; Mustafa Erdoğan, Bursalı Rahmî ve Divanı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2011.
31 Eser üzerinde Pervin Aynagöz ve Gülgün Erişen çalışmalar yapmışlardır. Pervin Aynagöz, Bursalı Rahmî: Gül-i Sad-berg, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Lisans Tezi, Erzurum, 1985; aynı yazar, “Bursalı Rahmi’nin “Gül-i Sad-berg”i Üzerine Bir Değerlendirme”, Fırat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), C. 3, S. 1, Elazığ 1989, s. 1-27; Gülgun Erişen, Bursalı Rahmî ve Gül-i Sad-berg’i, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1990; aynı yazar, “Bursalı Rahmî ve Gül-i Sad-berg’i”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türkoloji Dergisi, C. X, S. 1, Ankara 1992, s. 285-315.
32 Eser Sevim Birici tarafından yayınlanmıştır. Sevim Birici, Şâh u Gedâ (Şâh u Dervîş) Mesnevileri ve Bursalı Rahmî’nin Şâh u Gedâ’sı, Manas Yayıncılık, Elazığ 2007.
33 Bursalı Rahmî’nin hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve Divan’ı hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Erdoğan, age,
34 Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul, İstanbul Fethi Derneği İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul 1958, s. 36-37.
35 Osmanlı coğrafyası içinde Yenişehir isimli birden fazla yerleşim merkezi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Bursa’ya bağlı Yenişehir kazasıdır. İkincisi; Yenişehr-i Fener/Fenar diye de bilinen ve bugün Yunanistan’ın Teselya bölgesinde, Larissa ovasının ortasında, Pinios ırmağı kıyısında bulunan bir şehirdir. Günümüzde Larissa adıyla bilinen şehirde, ırmak üzerinde güzel bir köprü olduğu da şehirle ilgili verilen bilgiler arasındadır. Son devrin ünlü divan şairlerinden olan Yenişehirli Avnî de buralıdır. Rahmî; Rum illerini tamamen geçerek Yenişehir’e ulaştığını, buranın çok eski ve büyük bir şehir olduğunu, şehirde bir nehir ve nehrin etrafında da ağaç ve yeşilliklerin olduğunu söylemekte ve burada Köprübaşı denilen yerde vatan tuttuğunu belirtmektedir. (Bk. beyit 92-ve devamı) Rahmî’nin ifadeleri daha çok bu Yenişehir’e uymaktadır. Ayrıca bir de Mora’da Yenişehir isimli bir yerin (Nauplion) bulunduğu rivayet edilmektedir. Konuyla ilgili geniş bilgi için bk. Şemsettin Sami, Kâmûsu’l-A’lâm, Kaşgar Neşriyat, Ankara 1996, C. 6, s. 4805-4806; Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, Milliyet Yayınları, İstanbul 1985, s. 407; http://tr.wikipedia.org/wiki/Larissa (Erişim Tarihi: 18/08/2011).
36 Bu sayı, tarafımızdan incelenip yeni yazıya aktarılan ve karşılaştırılan Yapı Kredi ve Nuruosmaniye nüshalarına göredir. Bunların tam künyeleri, metinden önce yazılacaktır. Fatih Tığlı, hangi nüsha olduğunu belirtmeden, eserin 300 beyitten oluştuğunu söylemektedir. “Rahmî”, TDVİA, TDV Yayınları, C. 34, İstanbul 2007, s. 422.
37 Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi, Nu: 597, vr. 71b.
38 W. Pertsch, Die Turkischen Handschriften der Königlischen Bibliothek zu Berlin, Berlin 1889, s. 406; Levend, age, s. 36; Erişen, agt, s. 26; Tığlı, agm, s. 422.
39 Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi, Nu: 597, vr. 71b (Kısaltması YK); Nuruosmaniye Kütüphanesi, Nu: 4962, vr. 202a (Kısaltması N). Başlık: ŞEHR-ENGĪZ-İ RAĦMĪ ÇELEBİ BERĀY-I VAŜF-I ĤŪBĀN-I YEŊİŞEHR N.
40 envāć-ı: envār-ı YK.
41 bedīdār: bu dīdār N.
42 āśār: erjeng YK.
43 Cemāline: Kemāline YK.
44 MÜNĀCĀT: N.
45 ħasret: ħayret YK.
46 Beni yā Rab bu ġamlardan: Bu ġamlardan beni yā Rab N. / İkinci mısra N’de boş bırakılmıştır.
47 çoķ: yoķ N.
48 SEBEB-İ TEĈLĪF-İ KİTĀB: - N.
49 Bu mısra YK’da şu şekildedir: Cünūnum görse ħayrān ola Mecnūn.
50 Bu mısraın yeri N’de boş bırakılmıştır.
51 Ķopdı: bitdi N.
52 pir eyitdi: pīr didi N.
53 Bu beyit N’de yoktur.
54 zīb: zeyn N.
55 şāh-rāhıdur: şāhid ehlidür YK.
56 Bu beyit N’de yoktur.
57 gūşesini: cānibini N.
58 Anuŋ dünyāda miślin kimse görmez: O ŝaħn-ı dil-güşāsına göz irmez N.
59 pāk āşıķ: ćāşıķıdur YK. // rūz-tā: rūz u her N.
60 her bir: yir yir N.
61 “gezend” kelimesi iki nüshada da “gūzend” şeklinde yazılmıştır. Lügatta böyle bir kelimeye rastlayamadığımız gibi, kelime bu haliyle vezne de uymamaktadır.
62 ŝaħn-ı pāki: ŝaħnı gibi N // ber-i: leb-i N.
63 meşāćil: ķanādil YK // içinde: gibi YK / ķanādil: meşāćil YK.
64 Nuruosmaniye nüshasında yaprakların sırasında karışıklık bulunmaktadır. Muhtemelen zamanla birbirinden ayrılan ve dağılan yapraklar, daha sonra yeniden sıralanırken karıştırılmıştır.
65 ĥıdmetde: ŝoħbetde YK.
66 idi: olup YK.
67 bir ķılca cānı: baġrında ķanı N.
68 müşgīn: miskīn N.
69 YK’da mısraların yerleri değişmiştir.
70 YK’da “zebānuŋ” ve “dehānuŋ” kelimelerinin yerleri değişmiştir.
71 söze āġāz: sözlerüŋ yād YK // feryāz: feryād YK.
72 YK’da mısraların yerleri değişmiştir.
73 pür-cūş: bir ĥōş YK.
74 eyleyicek: eyleyince YK.
75 N’de kırmızı mürekkeple yazılan başlık şu şekildedir: “Şehr-i Mezbūrda Olan Cüvānānuŋ Esāmīsi vü Elķābı İle Taħrīr Olındı.”
76 Şahıs isimlerinden hemen önce gelen bu ara başlıklar N nüshasında bulunmaktadır ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. YK’da bulunmamaktadır.
77 gerçi: ĥayli YK.
78 vaŝlı: faŝlı N.
79 urup: idüp YK.
80 Ŝatı: Saćdi YK.
81 Sirişküm alı ćışķum: Şarāb-ı ćışķı eşküm N.
82 N’de Ali, Ases-zâde’den sonra yazılmıştır.
83 Başlıkta ve sonrasındaki ilk mısrada “ćAses” yerinde N’de “Ħasan” ismi bulunmaktadır.
84 güşāde: sitāde YK // cefāsı: miśāli YK.
85 cemāl: kemāl YK. Bu beyit N’de sonraki beyitle yer değiştirmiştir.
86 ķaşı üstinde: cebīni üzre YK / “nühüfte” yerinde N’de farklı bir kelime varsa da tam olarak okunamamaktadır.
87 yaġlu ballu: ballu yaġlu N // iderler: eyler YK.
* 252 Yazmada “fedā” yerinde “cüdā” vardır.
88 Bu başlık ve sonrasındaki üçbeyit YK’da yoktur.
89 256-258. beyitler N’de yoktur.
90 çekerler: çalarlar YK.
91 biri Pīr: biridür YK.
92 Bu beyitten sonra YK’da fazla olarak bir beyit yer almaktadır. Ancak bu beyit, metin içinde şahısların üçer beyitle anlatıldığı göz önünde tutulduğunda fazla gibi görünmektedir. Bu bakımdan dipnota alınmıştır. İlgili beyit şu şekildedir: Nola ger cümleden olsa muĈaĥĥar/ Deŋiz dibinde olur dürr ü gevher