İsmail AKBAL, Taner ASLAN

1Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü

2Aksaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, AKSARAY

Anahtar Kelimeler: Ali Şükrü Bey,Birinci Meclis’te muhalefet,Türk Kurtuluş Savaşı

Özet

Türkiye'de, Büyük Millet Meclisi'nin ilk yıllarında gerek bireysel gerekse örgütlü muhalefetin önemli isimlerinden birisi Ali Şükrü Bey olmuştur. Mekteb-i Fünûn-u Bahriye Mektebi mezunu, Donanma Cemiyeti kurucusu, Milli Kongre üyesi ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Trabzon mebusu olan Ali Şükrü Bey, Birinci TBMM'ne Trabzon mebusu olarak girmiştir. Şükrü Bey, Meclis'te muhalif kimliğiyle öne çıkmıştır. Meclis'in hemen hemen her oturumunda şiddetli eleştirilerde bulunarak hükümeti zor durumda bırakmıştır. Misak-ı Milli kararlarında, düzenli ordunun kurulmasında, başkumandanlık kanununun uzatılmasında, istiklal mahkemelerinin uygulamalarında, saltanatın kaldırılmasında, Lozan Konferansı'nda muhalif tavır sergilemiştir. Onun bu muhalif tavrı Topal Osman Ağa tarafından öldürülmesine yol açmıştır. Bu çalışma, Birinci TBMM'de muhalefetin önder ismi olan Ali Şükrü Bey'i ve onun muhalif hareketini konu edinmiştir.

1 Katı İttihatçılardan, Donanma Cemiyeti ve Karakol Cemiyeti üyesidir.
2 Mart 1326/1910 tarihinde Donanma-yı Muavenet-i Milliye Cemiyeti tarafından yayınlanan Donanma dergisi kendisini ‘Musavver, tarihi, fenni, edebi mecmua’ olarak tanıtmaktadır. Denizlerde Türk gücünü temsil edecek bir donanmaya sahip olmanın şartlarını sağlamaya çalışan Donanma Cemiyeti tarafından yayınlanan dergi, 49. sayısından itibaren yayını haftalık olarak sürdürmüştür. Yazarları arasında Abdullah Cevdet, Ahmet Rasim, Ali Şükrü Bey, Mehmet Rauf ve Cenap Şehabettin gibi isimlerin bulunduğu dergi, Teşrinisani 1333/Kasım 1917 tarihinde 149. sayısı ile yayın hayatını tamamlamıştır (Hacıfettahoğlu 2003: 24-25).
3 Ali Şükrü Bey’in şehadetinden sonra cenazesini İnebolu’dan Trabzon’a onun satın aldığı bu Reşit Paşa Vapuru götürmüştü.
4 Vakit 31 Mart 1923; Geniş bilgi için bkz. Özçelik 2000: 161-165.
5 Vakit gazetesinin 31 Mart 1923 tarihli sayısında; “Ali Şükrü Bey bu sırada kolağalıktan istifa etmiş, fakat harp sebebiyle istifası kabul olunmayarak, nihayet Balkan Harbi esnasında tekaüt edilmiştir.” 3 Nisan tarihli İstikbal gazetesi ise, istifasının kabul edilmediğini belirttikten sonra; “Balkan Harbi’nde gözlerinden malûliyetine binaen tekaüde sevk edilmiştir.” ifadesine yer vermektedir. Ancak, Fahri Çoker tarafından resmi kayıtlar esas alınarak hazırlanan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan Deniz Harp Okulumuz adlı eserinde askerlik görevinden istifaen ayrıldığı kaydedilmektedir.
6 Ali Şükrü Bey’in ölümünden sonra İstikbal’de yayınlanan yazıda bu konuyla ilgili olarak; “Harbi Umumi’de yine Donanma Cemiyeti tarafından Almanya’ya mayın fünyelerinin kaçırılması için izam edilmiş buradaki vazifesini bihakkın ifa ederek, Çanakkale taarruzunda müttefiklerin adem-i muvaffakiyetine merhumun Almanya’dan hayatını tehlikeye koyarak Romanya’nın müşkülatı hududundan kaçırmaya muvaffak olduğu mayın fünyeleri sebep olmuştur.” denilmektedir. İstikbal, 31 Mart 1923.
7 Velidedeoğlu onun için “Kadınların cemiyet içinde vazife almalarını kabul etmez ve diğer hocalarla birlikte Meclis’in muhafazakar mebuslarını etkileyen bir kişilik sergilerdi.” demektedir. (Velidedeoğlu 1990: 145).
8 Velidedeoğlu, yasaya karşı olan mebusların IV. Murat dönemini hatırlayan şiirler söylediklerini anlatmakta ve bir tane de örnek vermektedir: “Humler şikeste, cam tehiy, yok vücud-ı mey; ettin esir-i kahve bizi hey zemâne hey.” Yani “Küpler kırılmış, kadehler kırılmış, kadehler boş, içkiden eser yok; hey zemâne, bizi kahvenin esiri kıldın.” (Velidedeoğlu 1990: 144-145).
9 I. BMM’nde bir muhalefet grubu olarak ortaya çıkan İkinci Grubun görüşlerini yaymak amacıyla 18 Ocak 1923’te Ankara’da “Yolumuz” başyazısıyla Tan adıyla bir gazete yayınlanmaya başlamıştır (“Yolumuz”, Tan, 18 Ocak 1923, 1). Gazetenin sahibi Ali Şükrü Bey, müdür-ü mesulü de İbrahim Hıfzı Bey idi. Cumartesi günleri dışında her gün yayınlanan gazete, Ali Şükrü Bey Matbaası’nda basılıyordu. Tan’da başyazılar imzasızdır. Ancak, İkinci Grubun ağır toplarının yazılarına rastlamak mümkündür. Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni Bey, Selahattin Bey (Mersin), Mehmet Şükrü (Afyon), Şükrü (Canik), Cemal Paşa (Isparta), Ahmet Nafiz (Canik), Abdülkadir Kemalî Bey (Kastamonu), Abdürrahim Dursun’un (Çorum) yazıları vardır. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden sonra 8 Nisan 1923’te son sayısını çıkarmış ve böylece toplam 68 sayı çıkarmayı başarabilmiştir. Gazetenin 61-67. sayıları TBMM Kütüphanesi’nde diğer sayıları da Milli Kütüphane’de bulunmaktadır. 1, 44, 45, 47 ve 48. sayıları eksiktir (Tunçay 1981: 61).
10 Meclis’in 30 Ekim 1922’de 120. toplantısı ve 3. oturumunda meclise verilen takrir; “1- Osmânlı devleti otokrasi sistemiyle beraber münkariz olmuştur. 2- Türkiye devleti namıyla genç, dinç, millî halk hükümeti esasları üzerine müesses Büyük Millet Meclisi hükümeti teşekkül etmiştir. 3- Yeni Türkiye hükümeti, münkariz Osmânlı devleti yerine kaim olan hudud u millî dahinde yegâne vâristir. 4- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile hukuk u hükümranî milletin nefsine verildiğinden, İstanbul’daki padişahlık madum ve tarihe müntekildir. 5- İstanbul’da meşru bir hükümet mevcut olmayıp İstanbul ve civarı da Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Binaenaleyh oraların umur u idaresi de Büyük Millet Meclisi memurlarına tevdi edilmektedir. 6- Türkiye hükümeti, hakk-ı meşru olan makam-ı hilâfeti esir bulunduğu ecnebiler elinden kurtaracaktır.”, GCZ, 1922/24: 269, 292-293.
11 Madde 1- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’yla Türkiye halkı, hukuk u hâkimiyet ve hükümranîsini mümessil-i hakikîsi olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyet-i manevîsinde gayr-i kabil-i terk ve tecezzi ve ferağ olmak üzere temsile ve bilfiil istimale ve irade-i milliyeye istinat etmeyen hiçbir kuvvet ve heyeti tanımamaya karar verdiği cihetle Misak-ı Millî hudutları dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinden başka şekl-i hükümeti tanımaz. Binaenaleyh, Türkiye halkı hâkimiyet-i şahsiyeye müstenit olan İstabul’daki hükümeti 16 Mart 1336’dan itibaren ve ebediyyen tarihe müntakil add eylemiştir. Madde 2- Hilafet, Hanedan-ı Al-i Osmân’a ait olup halîfeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu hanedanın ilmen ve ahlâken erşad ve aslah olanı intihab olunur. Türkiye devleti, makam-ı hilâfetin istinatgahıdır.” GCZ, 1922/24: 314.
12 Ömür Sezgin, Ali Şükrü Bey’in “Memleketin içine bir nifak tohumu ekilmiştir” sözünden kastının saltanatın kaldırılması ve halk fırkasının kurulacağına dair Mustafa Kemal Paşa’nın beyanatları olduğunu söylemektedir (Sezgin 1984: 123).
13 Rauf Bey, “Bazı müfrit muhalifler, olayı hükümetin daha evvel ki bir hadisede olduğu gibi bu işi de örtbas edeceğinden çekindiklerini açıkça söylüyorlardı. Daha evvel olduğunu iddia ettikleri hadise, Trabzon Kayıkçılar Reisi Yahya Kahya’nın katillerinin hala meydana çıkarılamaması idi.” demektedir (Kandemir 1965: 107).
14 Şapolyo’nun ifadelerini İstikbal de doğrulamaktadır. İstikbal isim vermese de Şapolyo’dan birisi diye söz etmekte ve Tan Matbaası’na giderek ihbarı yapanın o olduğunu söylemektedir (İstikbal, 14 Nisan 1923: 890).
15 Yaver Salih Bozok Bey’in oğlu Cemil Bozok, anılarında Mustafa Kemal Paşa’nın köşkü terk etmesinin çok yerinde bir karar olduğunu, çünkü ertesi gün geldiklerinde köşkün üst katının kurşunlarla delik deşik olduğunu söylemektedir (Bozok 1985: 116-117). Ayrıca Feridun Kandemir de köşkün Topal Osman Ağa tarafından kurşunlandığını söylemektedir (Kandemir 1965: 111) .
16 Kılıç Ali 1955: 93. Sadi Borak, adamlarını çarpışmaya ikna etmek için Topal Timur vari bir hileye başvurduğunu söylemektedir. Güya, Meclis Muhafız Kıtası etraflarını sarınca, askerlerine kendilerini çembere alan askerlerin Atatürk’e isyan ettiklerini söylemiş, bunun üzerine adamları çarpışmaya girmiş (Borak 1962: 207). Topal Osman Ağa ve adamları nihayetinde bir Teşkilat-ı Mahsusa çetesiydi. Bu tür çetelerde, çete mensupları liderlerine öylesine bağlıdırlar ki, kendi kardeşini bile liderleri için vurabilirlerdi. Bunun için Topal Osman Ağa’nın böyle bir hileye başvurmasına hiç gerek yoktu. Adamları Atatürk’e değil doğrudan kendisine bağlıydılar ve ondan başkasından da emir almazlardı. Buna Atatürk de dahildi.
17 Komisyonda 3 ret oyuna karşılık 4 kabul oyuyla bu karar alınmıştır (TBMM, GCZ, 29/227) .
18 “Trabzon’da Faik Barutçu denen avukat ki, Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü’nün ilk milletvekillerinden birisi olmuştur. Katil Çankaya’da başlıklı yazılar yazıyordu.” (Atay 1998: 340).