Aygün ATTAR

Giresun Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi./ GİRESUN.

Anahtar Kelimeler: İran,Farsça,Farsçılık

Özet

İran, Selçuklulardan 1925 yılına kadar Türk hâkimiyeti altında yaşamıştır. Fars siyasal kimliği daha çok 1920'li ve 30'lu yıllara ait bir olgudur. Farsçılık akımının ortaya çıkışı yeri Hindistan'dır. Günümüz Farsçası, Pehlevicenin devamı değildir. Farsçanın etkinliği, özellikle Samanoğulları devrinde birçok İslam kaynağının Farsçaya aktarılmasından sonra başlamıştır. 1925'te kurulan Pehlevi idaresi framason aydınlarla işbirliği yaparak Farslaştırma politikasını başlamışlar ve bunda da kısmen başarılı olmuşlardır.

1 Bazen de İranîler ve Turanîler tanımlamaları kullanılmaktadır. Ancak burada kullanılan Turanî adı Türklere yapılmış bir yakıştırma olup, aslında Turan sözcüğü de İranî kökenlidir. Turan'la ilgili Türklerin hassasiyetini göz önüne alan F. Sümer'den bu konuda ince bir dokundurmada bulunmuştur. Bkz. (Sümer 1999a: 115).
2 Bilimsel literatürde kökleşmiş bu görüşleri E. N. Necef ve B. Cavaşir "Hata'î Külliyatı" adlı eserin giriş kısmında yer verdikleri geniş monografiyle çürütmüş sayılmaktadır. Bkz. (Hata’î' Külliyatı, 2006: 24-93)
3 Tarih literatüründe, XII. yüzyıl müelliflerinden ve bir ara Sultan Sancar döneminde (1118¬ 1 153/57) Divan-i İnşa başkanlığı yapmış Müntecibed-din Bedî'nin ünlü Kitab Atabetüî-Ketebe adlı eserinde yer alan Büveyhî dönemi Farsça yazılı birkaç belgeye dayanarak Fars dilinin ve dolaysıyla da Fars kimliğinin Sâsânîlerin devamı niteliğinde Arapların çöküşüyle birlikte Büveyhîlerle yeniden çiçeklenerek "kendi vatanı" İran'da yükselişe geçtiği görüşü ağır basmaktadır. Büroktatik işlemlerde kullanılmak üzere Farsçanın Büveyhîler döneminde saraya girdiği görüşü doğrudur. Ancak bu Fars kimliği için kanıt olamaz. Bkz. (Muâid ed-Devle Müntecibeddin Bedî Atabek el-Cüveynî, 1329: hş); (Lambton 1957: 367-368); (Kurpalidis 1984).
4 Söz konusu terimin bir diğer anlamı daha vardır. Bununla devlet teşkilatında çalışanlar, asli memurlar kastedilmekteydi. (Valitov 1964: 2-4).
5 İranî dillerin öğrenilmesi açısından Sihahü ’l-Furs eseri önemli bir kaynak konumundadır. Azerbaycan dili (zeban-e Azerbaycani) terimi ilk kez bu eserde geçmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi, bugünkü anlamda kullandığımız ve Türkçenin bir diyalekti olan Azerî veya Azerbaycan dili ile erken ve Orta Çağlarda sözü edilen Azeri veya Azerbaycan dili arasında isim benzerliği dışında hiçbir bağlantı bulunmamaktadır. Sözlükte, yaklaşık 50 civarında Azerice kelimeye gönderme yapılmıştır. Bunun yanında Pehlevîce dışında birer yerel dil özelliği taşıyan Nahçıvanî, Huzî, Muğan, Arran, Merv, Fergana, Buhara, Belh, Kuhistanî dillerinden de söz edilmekte ve aktarılan kelimelerin zaman zaman bu dillerdeki karşılığına dikkat çekilmektedir. Müellif, bazen kelimelerin Türkçe (zeban-e torkan, be lefz-e tork) karşılığını da vermektedir. Bu eser, İran dillerinin öğrenilmesi ve İranî diller arasında Farsçanın yerinin belirlenmesi açısında ciddi bir araştırmaya muhtaçtır. Konuya ilişkin Azerbaycanlı araştırmacılarının bazı çalışmaları bulunsa da bunlar her türlü bilimsellikten uzaktır. Bkz. (Nahçıvanî, 1341:164) (zeban-e Fergane), 242, 254, 292 (zeban-e torkan), 26, 77, 132 (zeban-e Azerbaycani, ehl-e Azerbaycan), 101, 157, 200, 306 (Pehlevîyye), 185 (zeban-e Buhara), 209 (zeban-e ehl-e Belh), 176 (zeban-e Maveraünnehr), 278 (zeban-e Merv) vd. Eserde Farsça Parsice karşılığında Tazî diliyle birlikte zikredilmektedir.
6 Muhtemelen bu kaynaşma içinde Arap kökenli Tat kabileleri de söz sahibi olmuşlardır
7 Sovyet tarih yazıcılığının aleyhine S. G. Agacanov bu konuda ciddi açıklamalar yapmaktaysa da net bir görüş ortaya koymaktan kaçınmıştır. (1991: 35-36).
8 Sihahüî-Fors, s. 185, 278.
9 Adı geçen Kürtlerin kimlikleri tartışmalıdır. Horasan bölgesinde XVI. yüzyıldan önce Kürt gruplarının barınmadıkları biliniyor. Bazı tarihçiler sözü edilen bu Kürtlerin Türk kökenli olduklarına vurgu yapmışlardır. Türk boyları arasında Kürt adını taşıyan kabileler bulunsa da, söz konusu Gazneli nüfusu arasında gösterilen Kürtler ile Türk kökenli Kürtler arasında ne gibi bağların bulunduğunu bilemiyoruz. Daha zamanında Türk tarihçilerinden H. N. Orkun Türk Tarihi adlı bir çalışmasında Horasan Kürtlerinden Türkler olarak söz etmişti. Öte yandan, Gazneli saflarında yer alan Kürtlerin paralı askerler olma ihtimali de bulunmaktaydı. Nitekim, Büveyhîler Bağdat'ı ellerine geçirdiklerinde halife ordusu saflarında yer alan Kürt askerler gruplar halinde çevreye dağılmış, özellikle de Azerbaycan, Deyleman ve Güney-Doğu Anadolu bölgelerinde etkili olmuşlardır. Başta V. Minorsky olmakla F. Sümer dahi bu bölgede Kürt nüfusundan söz ederler ki, bu doğru değil. Adı geçen Kürtler Büveyhî baskısı sonucunda dağılan ve kuzey yönünde yayılan hilafet ordusunu oluşturan Kürt askeri birliklerden ötekisi değillerdi.
10 Samanîlerin en büyük iki Türk komutanı Faik ve Simcur'un Karahanlı emirleriyle yakınlıklarına İbnü'l-Esir, Utbî, Narşahî ve Beyhakî tanıklık etmektedir.
11 Benzer bilgiler Gardizî'de de geçmektedir. (Gardizî 1898: 17)
12 Ünlü Sovyet tarih araştırmacısı S. G. Agacanov bu durumu şöyle tasvir etmektedir: "Gaznelilerle yapılan uzun savaşlar göçebelerin önemli kitlesinin Mikail b. Selçuk'un oğulları etrafında toplanmasına ve birleşmesine neden olmuştu. Uzun askeri sefer koşullarında bir zamanlar sadece savaş sırasında seçilen yönetim organları zamanla hâkimiyetin daimi müesseseleri halini aldılar. Selçuklu boylarının yönetim kademesinde ve kendi doğasında da önemli değişiklikler gerçekleşti. Askeri demokrasinin kalıntıları olan halk toplantılarının kaldırıldığı izlenimi verilmekteydi. Fethedilen bölgelerin gerçek hâkimleri durumuna gelen asker yöneticiler asilzade şurasında esas rolü oynamaya başladılar. Horasan ve çevre ülkelerin feodal hâkimleri ile kurulan birlik prosedürü kesin biçimde üstünlük sağladı. Bütün bunlar devlet bünyesinde yeni müesseselerin ve kurumların yavaş yavaş oluşmasına gerekçe oldu. XI. yüzyıl ortasında ve ikinci yarısında fetih savaşları esnasında nihai şeklini alan yeni bürokratik düzen kuruldu" (Agadjanov 1991:58).
13 Kaçarlar yönetime geldiklerinde İran'ın genel yüzölçümü 3 milyon km2 buluyordu.
14 Elimizde biri Rusya (RMDATA), diğeri Gürcistan (MDTA) arşivine ait olmak üzere Rusya'nın İran Türklerine karşı politikasını açığa çıkaracak iki belge bulunmaktadır. Belgelerde II. Katerina'nın emriyle Rusya'nın elçisi sıfatıyla Graf Bezborodno'nun Zendi hükümdarı Ali Murad Han'a götürdüğü planda, Rusya'nın İran'da herhangi bir Türk yönetimine karşı İranî kimlikli bir idareyi desteklediği belirtilmektedir. Bkz. (RMFATA, f. Gosudarstvennıy Arhiv, p. XXIII, d. 13, ç. 3, l. 315).
15 1927 yılın öncesine ait bölge kayıtlarında etnik anlamda Fars adı kullanılmamıştır. Zira Fars adı verilen kesim dilsel özelliğinden ve bürokratik yapısından dolayı isimle zikredilmekteler. Resmi İran tarihçiliğinde bütün İranî etnikleri Fars kimlikli gösterme ideolojik bakış açısı, maalesef Batı tarihçiliğince de yoğun bir destek görmüştür.
16 Fars adı tartışmalıdır. Bu ad bu haliyle Pers adının Arapça kullanımını oluşturmaktadır. Ancak dil bakımından Persçe ile Farsça arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bisutun yazıtlarında Pers adı "süvari" veya askeri bir terim olarak geçer. Benzer bir açıklama Mes'udi'de de yer almaktadır. Ona göre, "Hidaram'ın on yedi oğlu vardı ve her biri cesur birer süvariydi (Faris). Ata iyi bindikleri için Förs diye adlandırılmışlardı" (2004: 132).
17 Kaçar başkenti Tahran'da Türkler ve İranî etnikler yaşamaktaydı. İranîlerin ticari ve bürokratik işlemlerde Farsçayı kullanmaları etnik kimlik açısından hiçbir zaman bir gösterge olamaz. Bugün dahi Tahran yerlileri mahalli özellikler taşıyan farklı bir etnik kimliği oluşturmaktadırlar.
18 Bu dönemin Hetrodoks Türk kimliğinin en büyük temsilcisi olarak Hacı Mirza Ağasi'nin Kaçarlar ve Türkler üzerinde büyük ağırlığı söz konusuydu. Kendisi Muhammed Şah döneminde vezirlik makamının başında bulunmuştur. Onun vezirliği Usuli Şii ulemasının ve Fars dili Laik kesimin tepkisini çekmiştir. Konuyla ilgili bkz. (Mirza Muhammed Tagi Lisanü'l-Mülk, Nasihu't-Tevarih, I, Tahran (tarihsiz)).
19 En önemli temsilcileri Mirza Hasan Aştiyani olmasına rağmen Necef'te oturan ve bütün Usuli mollaları tarafından merci-i taklit olarak kabul edilen ve Irak'ta Samarra'da oturarak ulemayı yöneten Mirza Hasan Şirazi'ydi. Ancak, o, verdiği fetvalara rağmen siyasete pek karışmamış, Aştiyani kadar aktif olmamıştır. Aştiyani bir nevi onun görevlisi gibi İran ulemasını yönetmiştir. Zaten ölümünden sonrada kendisini merci-i taklit ilan etmiştir. Bkz. (Arjomand 1984: 228).
20 Azerbaycan Milli Savunma Bakanlığı Arşivinde İran'da faaliyet gösteren Pantürkistler hakkında çok sayıda belge bulunmaktadır. Örneğin, bir belgede 1930 yılında Tebriz'de bulunan Müsavatçılar ile Ermeni ve Gürcü temsilcileri bir araya gelerek Bolşevik Rusyası'na ortak faaliyet göstermesini planlamışlardır. Ancak birlik Rusya'nın emriyle Rıza Şah tarafından 1931 yılında ortadan kaldırılmıştır. Bkz. (AR MTN Arşivi, Dosya No: 2, vr. 124-128).
21 Buna gerekçe, Ahmet Şah'ın İran adına gösterdiği son bir kurtuluş çabası olarak İngiliz yanlısı Vüsukü'd-devle hükümetini azledip İran'ı İngiliz sömürgesi ilan eden antlaşmayı geri çevirmesiydi. Şah bununla da kalmamış, Müşavürü'l-Memalik başkanlığında oluşturduğu bir heyeti Paris Barış Konferansı'na göndermiştir. İran'ın konferanstaki çıkışı ise İngiltere ve Rusya'yı çok kızdırmıştır. Çünkü İran, Paris Konferansı'nda siyasi, hukuki ve ekonomik hak talep etmekteydi. Buna göre, Amuderya'ya kadar Orta Asya, Dağıstan'a kadar Kafkasya İran'a geri verilecektir. İran'ın devlet bağımsızlığına karışılmayacak ve ülkeye vurulan ekonomik zarar ödenecektir. Bkz. (Arhiv Vneşniy Politiki Rossiyskiy Federatsiya (AVP RF), Fond 094, Liste 37e, Papka 1, Dosya 362, vr. 101-106); (Amos 1919:749-754) Bu çıkış 1921 darbesini getirmiş, 1925 yılında da Kaçarlar hanedanlığına son verilmiştir.
22 Pan İranîzm ideolojisinin gerçek kurucusu 1921 devrimini gerçekleştiren Seyid Ziya (Ziyaeddin) Tabatabaî olmuştur. Onun bu konuda görüşlerini içerek bilgi için bkz. Seyid Ziaeddin, Novaya Epoha v Îstorii Persii v Anglo-persidskiy Dogovor, Bakı 1920.
23 Rusya Devlet Arşivinde yer alan çok sayıda belge bunu kanıtlamaktadır. Bkz. Rusya Merkez Devlet Askeri Tarih Arşivi, f. 52, d. 331, ç. IV, l. 20;
24 Azerbaycan'da kurulan Azadistan (1920) ve Azerbaycan Milli Hükümeti (1946) bile açıklamalarında faaliyetlerini İran'ın tamamına yaymak düşüncesi hakimdir.
25 R. Blaga, İran Halkları, s. 211, n. 439'da Rıza Şahın yurtdışında 360 milyon dolar, İran'da ise en az 44.000 tapulu köyü ve arsasının bulunduğunu söylemektedir. Bizzat Mazandarn, Gilan ve Türkmenistan ostanlarının geliri şahın cebine akmaktaydı.
26 1991 yılında İran'da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısı 20 ile 25 milyon arasında gösterilmektedir. Ana Dili Gazetesi 06.06.1989; Edebiyat ve İnce Sanat 20.10.1989. Hatta İran'da yayınlanan Keyhan gazetesinin muhabiri Asker Mövahid, Edebiyat ve İnce Sanat gazetesinin 26.10.1990 tarihli sayısında ise bu rakamı 30 milyon olarak ifade etmiştir. Bu konu ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Aygün Attar, İran Türkleri, Orta Doğu Araştırmaları Dergisi, Ocak 2004, ss. 39-63; Ş. Tagıyeva, 1978-1979. İller İran inkılabından Sonra Cenubi Azerbaycan'da Milli Hukuklar Uğrunda Mübarize, Cenubi Azerbaycan Tarihi Meseleleri, Baku 1991, s.145.
27 AR SPİHMDA, fon 1, liste 89, dosya 108, vr. 27. Bu belge C. Hesenli'nin Güney Azerbaycan Tehran-Bakı-Moskva Arasında, s. 31'den alınmıştır.
28 Amar-e Omumi-ye Gozareş-e Holase-ye Sarşomari-ye Keşver der Sale 1335, Tahran 1335, c. II, s. 59-67, 141-149'da Zencan dışarıda bırakılarak Doğu ve Batı Azerbaycan ostanlarında kadınların %2,4, erkeklerin ise 11,1 okuma-yazma biliyordu.
29 Tahran'da yayınlanan Farsça Amerikan Büyükelçiliğine ait bir dergide konuya ilişkin şu açıklamalara yer verilmiştir: "Eğitim Ordusu, Farsçayı ülkenin diğer halklarına öğretmek konusunda büyük başarılara imza attı. Bu girişim ülkenin bütün ostanlarında, özellikle de Azerbaycan ve Kürdistan büyük ilgi gördü". Bkz. Merzehâ-ye Noy, 1964 Yaz Sayısı, Tahran 1964. Ancak, derginin başarıyı kutlaması henüz çok erken olsa gerek. Çünkü, bazı birlikler henüz yerlerine dahi ulaşmamıştı.