Abdullah ŞENGÜL

Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Anahtar Kelimeler: Mustafa Necati Sepetçioğlu,roman,üslûp,sembol

Özet

Birtakım anlatım kodları olarak tanımlanan semboller, romanlara anlatım genişliği ve zenginliği katarlar. Semboller kişisel olabileceği gibi, zaman içinde kazandıkları anlamlarla geleneksel de olabilirler. Mustafa Necati Sepetçioğlu sembollerden en geniş ölçüde yararlanan romancıların başında gelir. Yazar özellikle geleneksel sembolleri kullanarak okuyucuda ortak bilinci kuvvetlendirmek ister.

1 TDK Sözlüğü’nde sembol, “duygularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, simge” şeklinde tanımlanıyor (2005: 1727).
2 Sembolleri alegori ile karıştıranlar vardır. Bu iki kavram birbirinden farklıdır. Alegori; bir düşüncenin canlı bir varlık olarak ifadesidir. Soyut (mücerret) bir fikri heykel ve resim ile gösterme. Eskiden istiare-i temsiliye denirdi. Genellikle “adalet” kavramı, gözü bağlı bir elinde kılıç, bir elinde terazi olan bir insan şeklinde gösterilirdi. Bu tür eserlere alegorik veya alegorili denir (Tekin 1999: 41).
3 Ateşe bakıp kehanette bulunmak Türklerde eski bir görenektir. Abdulkadir İnan bir Arap müellifinden alınan şu bilgileri verir: “Türklerin büyük hükümdarlarının muayyen bir günü vardır ki, o gün kendisi için büyük bir ateş yakılır. Bu ateşe kurban sunulur ve dualar okunur. Bu ateşin üzerinde büyük alevler yükselir. Bu alev yeşilimsi renkte olursa bereketli yağmur ve iyi mahsul olacaktır; kırmızı renkte olursa savaş olacaktır; sarı olursa hastalık ve salgın olacaktır; siyah olursa hükümdarın ölümünü yahut uzak yolculuğu gösterir.” (İnan 2000: 67).
4 Türkler yıldırımı uğurlu ve Tanrı’nın iradesine bağlı sayarlar. Eski Türk inancına göre yıldırım, Tanrı’nın mesajı gibidir (Ögel 2002: 279-280).
5 Muhtelif Türk lehçelerine göre farklı söylenen “yada taşı” eski Türk inancında sihirli bir taş olarak bilinir. Bu taşla ilgili ilk bilgilere Çin kaynaklarında rastlanır. Büyük Türk Tanrısı “Türklerin ceddi âlâsına” bu sihirli taşı armağan etmiş, onunla istendiği zaman yağmur, kar, dolu yağdırmaya, fırtına çıkarmaya müsaade etmiştir. Bu taş her devirde Türk kamlarının ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur. İslâm kaynaklarında Türklerin bu sihirli taşına “yağmur taşı” ve “cad taşı” denilmektedir (İnan 2000: 160-161).
6 Orta Asya kavimleri dağdan şiddetle inen selleri daima kuvvet ve güçlülüğün bir sembolü olarak görmüşlerdir. Bu sebeple sel, Türk mitolojisinde kendini sık sık gösteren bir motiftir (Ögel 1993: 589).
7 Türkler suyu kuvvet ve bereket kaynağı kabul ettikleri gibi, kahredici ve koruyucu tanrı da sayarlardı (Uraz 1994: 180).
8 Manas destanında deve, koruyucu bir hayvan olarak anlatılır. Erkem Aydar adlı Kırgız destanında Ak devenin sütü şifadır (Ögel 2002: 359). Yesili Koca Ahmed romanında da nereden geldiği bilinmeyen Akpotuk âdeta Küçük Ahmed’in koruyuculuğuna soyunur.
9 Türk mitolojisinde Türklerin kartal soyundan geldiği inanışı vardır. Bu yüzden Türkler güçü bakımından kartala benzetilirler (Ögel 2002: 131).
10 Ölen kişilerin ruhlarının bir kuş şeklinde göğe uçması ile ilgili olarak Türk mitolojisinde birçok bilgiler vardır. Genellikle ölen yiğitlerin ruhu bir doğan olup uçar. Göktürk Yazıtları’nda da devlet kurucusu ve Büyük Kağan’ın ölümü için “uçup gitti” tabiri kullanılır (Ögel 2002: 129).