Ömer ÇAKIR

Atatürk Kültür Merkezi Uzmanı.

Evliya Çelebi’nin Doğumunun 400. Yılı Dolayısıyla Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname’si Toplantısı

Evliya Çelebi’nin doğumunun 400’üncü yıl dönümü ve 79’uncu Dil Bayramı etkinlikleri kapsamında, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezince düzenlenen, ‘’Evliya Çelebi ve Seyahatnamesi’’ konulu uluslararası bir toplantı yapıldı. İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen toplantıya çok sayıda davetli ve dinleyici katıldı.

26 Eylül Pazartesi günü saat 9.30’da Dolmabahçe Sarayı Medhal Salonu’nda başlayan tören Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız’ın açış konuşmalarıyla başladı. Açış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen açılışa özel oturumda Prof. Dr. İlber Ortaylı çağrılı konuşmacı olarak yer aldı ve Evliya Çelebi ve eseri hakkında bir sunum yaptı.

Açılış oturumunun ardından “Doğumunun 400. Yılı Dolayısıyla Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname’si Toplantısı”na geçildi. Evliya Çelebi üzerine dünyada çalışmalar yürütmüş çok değerli bilim insanlarını bir araya getiren toplantı Prof. Dr. Robert Dankoff, Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Prof. Dr. Ahmet Nezihi Turan, Doç. Dr. Halûk Dursun, Prof. Dr. Musa Duman, Doç. Dr. Nuran Tezcan, Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ve Prof. Dr. Fuat Yöndemli’nin katıldığı iki oturumla Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı. Uluslararası toplantı ve açık oturumlar Evliya Çelebi’nin İstanbul dışında ilk seyahate çıktığı ve Seyahatname’de “devletlerin taht merkezi” olarak tanımladığı Bursa’da, daha sonra da Evliya Çelebi’nin “atalarımın yurdu, Anadolu’da Türkistan vilayeti” diye adlandırdığı, Kütahya’da devam etti.

29 Eylül 2011 tarihinde Bursa’da gerçekleştirilen ilk toplantıya Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız ve Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın açış konuşmalarıyla katıldılar. Bursa Valiliğinin katkılarıyla düzenlenen açık oturumun konuşmacıları Prof. Dr. Hayati Develi, Beşir Ayvazoğlu ve Marianna Yerasimos idi. TRT Türk Kanal Koordinatörü Ümit Sezgin’in anlatımıyla Türk Dil Kurumu ve TRT Türk ortak yapımı Evliya Çelebi’nin İzinde belgeselinin tanıtım gösterimi de bu toplantıda yer aldı. Toplantı sonrası “Evliya Çelebi’yle Dere Tepe Düz Sergisi”nin açılış töreni yapıldı ve yine aynı gün Cumalıkızık Köyü’nde Osmanlı Çeşmesi’nin açılışı gerçekleştirildi.

Toplantının ikincisi 30 Eylül 2011 günü Kütahya’da yapıldı. “Evliya Çelebi’nin İzinde Açık Oturumu”, Kütahya Valiliği ve Dumlupınar Üniversitesinin iş birliğiyle Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde düzenlendi. Açık oturuma konuşmacı olarak, Yrd. Doç. Dr. Atillâ Batur, Seyit Ali Kahraman, Tayfun Talipoğlu, Nezih Kuleyin ve Dr. Mustafa Güneş katıldılar.

Etkinliklerle, dünyada Türk dili üzerine araştırmalar yürüten Türkiye ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Hollanda, Hırvatistan, İran gibi ülkelerden gelen 42 katılımcı bilimsel araştırmalar sonucunda elde ettikleri verileri kamuoyu ile paylaştı.

Bağımsızlıklarının 20. Yılında Türk Cumhuriyetleri Uluslararası Toplantısı

Dost ve kardeş Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının 20. yılı vesilesiyle düzenlenen “Bağımsızlıklarının 20. Yılında Türk Cumhuriyetleri: Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan” konulu uluslararası toplantı Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı sayın Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu ve çok sayıda davetlinin katılımıyla Ankara’da yapıldı.

Başbakanlık Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü, Atatürk Kültür Merkezi ve Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezinin katkılarıyla Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığınca organize edilen söz konusu toplantı 05-06 Ekim 2011 tarihleri arasında Rixos Grand Hotel toplantı salonlarında eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.

Açılış töreni, Türk cumhuriyetlerinin geleneksel giysilerini giymiş genç kızları tarafından karşılanan protokolün salonda yerlerini almasından sonra saat 09.30’da saygı duruşu ile başladı. Daha sonra TRT tarafından hazırlanan “Bağımsızlıklarının 20. Yılında Türk Cumhuriyetleri” konulu belgesel gösterimi yapıldı. TRT Avaz tarafından da naklen yayımlanan tören, Düzenleme Kurulu Başkanı sayın Prof. Dr. Osman Horata’nın açış konuşmasıyla başladı. Horata, Türk Cumhuriyetlerinin bir taraftan devletlerini, bir taraftan kimliklerini inşa ettiklerini söyledi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından zengin doğalgaz ve petrol yataklarına sahip bu ülkelerin kısa sürede dağılıp gideceklerinin düşünüldüğünü hatırlatan Horata, bu ülkelerin 20 yılda büyük zorlukları aşarak kendi ayakları üzerinde durmayı başardıklarını ifade etti.

Daha sonra kürsüye gelen Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu, Türk Cumhuriyetlerinin işbirliği içinde olmaları gerektiğini vurgulayarak, “Biz artık dünyada belirleyici olacağız, etken olacağız, sözümüz olacak. Onun için de küresel alana çıkacağız. Böylesi bir jeopolitiğe, böylesi güçlü bir kültürel arka plana sahip bir devletler topluluğunun dünyada etkin olmaması mümkün değil, yeter ki bir araya gelsinler, yeter ki birlikte geleceği planlasınlar” dedi. Bakan Davutoğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada her yıldönümünün bir muhasebe imkanı olduğunu belirterek, toplantıyı Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık coşkularını paylaşmak, bu coşkuları gelecek nesillere aktarmak ve gelecek yılların planlamasını yapmak üzere düzenlediklerini söyledi. Son 20 yılda bölgede jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik olmak üzere 3 büyük dönüşümün gerçekleştiğini ifade eden Davutoğlu, bu dönüşümlerin 1989’da çift kutuplu yapının dağılmasının ardından Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da kendisini gösterdiğini ifade etti. Orta Asya ve Kafkaslar coğrafyasının, İngiltere ve Rusya arasındaki büyük oyundan ve soğuk savaş dönemi kutuplaşmasından en çok etkilenen bölge olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bugün burada yeni jeopolitik fırsatların ortaya çıktığını, bölgenin ilk kez kendi bağımsız jeopolitik alanını oluşturduğunu dile getirdi. Bu devletlerin şimdi yeni bir dönüşümün eşiğinde olduklarını kaydeden Davutoğlu, İpek Yolu’nu bu kez tren yolları, enerji boru hatları ile yeniden uyandırmak zorunda olduklarını belirtti. 20 Yıl önce Orta Asya’daki halkların bağımsızlıklarına kavuştuklarını belirten Davutoğlu, bütün bu ulus devletlerin ulusal egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini sağladıklarını, bunun tek istisnasının Dağlık Karabağ olduğunu bildirdi. Davutoğlu, “İnşallah bu işgal de yakın zamanda bitecek” diye konuştu.

Türk Cumhuriyetlerinde ulusal egemenliğin daha güçlü demokratik kurumlarla güçlendirilmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, kendi halkına güvenmeyen, onların tercihini yansıtan yapıları kurmayan ve bu demokratik yapılanmalara intibak edemeyen ülkelerin hayatta kalamayacağını söyledi. Hiçbir ulus devletin, bir diğerinden bağımsız olarak başarılı olamayacağına işaret eden Davutoğlu, bir ülkedeki siyasi istikrarsızlığın diğerini de etkileyebileceğini, o yüzden ortak bir siyasi istikrar kültürünün bölgeye hakim olması gerektiğini söyledi. Davutoğlu, “Bu konudaki en ciddi atılım, Türk konseyinin oluşturulmasıdır” dedi. Ülkelerin kendi içinde ne kadar güçlü olurlarla olsunlar, bu gücü küresel alana da yansıtmaları gerektiğine işaret eden Davutoğlu, küresel jeopolitiğin kalbinin Orta Asya’da olduğunu belirtti. Davutoğlu şunları kaydetti:

“Biz artık dünyada belirleyici olacağız, etken olacağız, sözümüz olacak. Onun için de küresel alana çıkacağız. Böylesi bir jeopolitiğe, böylesi güçlü bir kültürel arka plana sahip bir devletler topluluğunun dünyada etkin olmaması mümkün değil, yeter ki bir araya gelsinler, yeter ki birlikte geleceği planlasınlar. Bizim Dışişleri Bakanlığımızı kendi dışişleri bakanlığınız gibi kullanabilirsiniz. Benim büyükelçilerime kendi büyükelçileriniz gibi talimat verebilirsiniz. Afrika’da büyükelçiliğiniz olmadığını biliyoruz. O büyükelçilikleri kendi vatandaşlarınız için, kendi büyükelçilikleriniz, kendi eviniz gibi kullanabilirsiniz.” dedi.

“Bağımsızlıklarının 20. Yılında Türk Cumhuriyetleri” konulu uluslararası toplantının açılış törenini onurlandıran ve yaptıkları açış konuşmalarında “6 devlet tek millet” vurgusu yapan Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül konuşmasında,

“Aradan 20 yıl geçti. Büyük bir gururla ifade etmek istiyorum ki, 20 yıl içerisinde Türk Cumhuriyetleri kendilerini ispatladılar. Bizleri büyük bir milletin ayrı ayrı devletleri olarak görmemiz gerekir. Altı devlet, tek bir millet bilinci içerisinde hareket etmemiz gerekir. Birbirimize saygı, sevgi ama büyük bir dayanışma göstermemiz gerekir. Önümüzdeki büyük imtihan da budur” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül konuşmasında, altı devletten oluşan, tek millet şuuruna sahip, büyük bir milletin büyük bir coğrafyanın içerisinde, 20 yıl önce bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan’ın bağımsızlık yıl dönümünün kutlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bütün bu ülkelerin Cumhurbaşkanlarını ve bu ülkelerde yaşayan kardeşlerimizi tebrik etti.

Toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, 20. yüzyılın çok acılara, gözyaşlarına şahit olduğunu, bu yüzyılın Türklere de çok acılar çektirdiğini belirtti. Bu yüzyılda bütün Türk ve İslam dünyasının en büyük lideri, adeta amiral gemisi durumundaki Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiğini, anayurdumuzdaki bütün Türk cumhuriyetlerinin önce Rus İmparatorluğu’nun egemenliğine, daha sonra da Sovyetler Birliği’nin egemenliğine geçtiğini, bu ülkelerin İkinci Dünya Harbi’nde ve Soğuk Savaş dönemlerinde çok acılar çektiğini kaydetti.

20. yüzyılın aynı zamanda iki büyük dirilişe, iki büyük ayağa kalkışa, adeta stratejik bir mucizeye de şahit olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül,

“1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve artık yüzyıla yaklaşmaktadır. Büyük bir güven içerisinde, büyük bir başarı içerisindedir. 20 yıl önce de tarihî fırsatı diğer kardeşlerimiz değerlendirmişler ve bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Geriye baktığımızda bu iki büyük olay gerçekten, büyük ayağa kalkmalar, büyük dirilişlerdir” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Türk Cumhuriyetleri bağımsız oldukları gün, kardeşler birbirine nasıl kavuşursa, uzun yıllardır birbirini kaybetmiş aileler birbirleriyle nasıl buluşursa, aynı heyecan ve özlem içerisinde herkesin birbirine koşarak kucaklaştığını ve adeta herkesin birbiriyle ekmeğini bölüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Gül şöyle devam etti:

“Aradan 20 yıl geçti. Büyük bir gururla ifade etmek istiyorum ki, 20 yıl içerisinde Türk Cumhuriyetleri kendilerini ispatladılar, kuruluşlarını gerçekleştirdiler, tarih karşısında sınavlarını verdiler. Ve bugün her biri başı dik birer devlet olarak tarihte, coğrafyada ve günümüzde yerlerini aldılar. Tekrar ifade etmek istiyorum, bizleri büyük bir milletin ayrı ayrı devletleri olarak görmemiz gerekir. Altı devletli tek bir millet bilinci içerisinde hareket etmemiz gerekir. Birbirimize saygı, birbirimize sevgi ama büyük bir dayanışma göstermemiz gerekir. Önümüzdeki büyük imtihan da budur. Bunu yapabilmemiz için birçok gerekçe de vardır. Çünkü dayanışma içerisinde olmayanlar, tek kaldıkları süre içerisinde bazı büyük sıkıntılarla başa çıkamazlar. Dayanışma içerisinde olmak, karşılıklı eşit ve saygın münasebete asla gölge düşürmez. Yine büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki, geçen süre içerisinde hep beraber bunu ispatlamış durumdayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, evvelki yıl onuncusu gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’nin yeni bir oluşuma dönüştüğünü, 3 Ekim Nahçıvan Toplantısı’nda “Türk Konseyi”nin kurulmasının tarihî bir karar olduğunu belirtti. Geçen sene bu toplantıların Türk Konseyi adı altında yapılmasının kararlaştırıldığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, önümüzdeki ay Kazakistan’da düzenlenecek toplantının, Türk Konseyi Toplantısı olacağını kaydetti.

Bu durumun dayanışmanın çok ileriye götürülmesinin açık bir işareti olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, Türk cumhuriyetlerindeki siyasetçilerin birbirini daha iyi tanımaları, tecrübelerini aktarmaları, yakın iş birliği içinde olmaları için kurulan TÜRKPA’nın milletvekillerini, siyasetçileri, parlamentoları birbirlerine yakınlaştıran bir parlamenterler asamblesi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, TÜRKSOY’un ortak kültürümüzü ve tarihimizi geleceğe taşımanın en güzel müessesesi olarak Ankara’da kurulduğunu ve çok başarılı faaliyetler yaptığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, Kazakistan’da kurulan Türk Akademisi’nin de bilim dünyasını bir araya getirecek, bilim adamlarının çok daha yakın çalışmalarını temin edecek ve geleceğe dönük ortak stratejiler üretilmesine çok büyük katkılar sağlayacağının altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Gül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, Türk cumhuriyetlerinin cumhurbaşkanları olan bütün kardeşlerimizle büyük bir dostluk, samimiyet ve birlik içerisindeyiz. Bunun görünür olmasından da hiç çekinmiyoruz. Çünkü gayet açık ve şeffaf bir iş birliği içerisindeyiz. Bu da hakkımızdır. Eğer hepimiz kendimizi tek bir milletin parçaları olarak görüyorsak, bu milletin fertlerinin, bu milletin topluluklarının, bu milletin devletlerinin yakın iş birliği içerisinde olmaları da en tabii haklarıdır.” dedi.

Geçen 20 yıl içerisinde, ekonomi, dış politika, eğitim ve hayatın diğer alanlarında çok önemli projeler başlatıldığını, önümüzdeki yıllarda bu projeleri daha titizlikle geliştirmek ve bunlara yenilerini eklemek gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bununla ilgili altı ülkede, üniversitelerin, araştırma kurumlarının, bakanlıkların yoğun çalışmalar yaptıklarını dile getirerek;

“İnanıyorum ki, on yıllar sonra yine bir araya geldiğimizde yeni başarıları da hep beraber kutlayacağız” dedi. Türk cumhuriyetlerinden hangi ülkeye gitse büyük bir gurur duyduğunu, her gidişinde de tekâmülü, ilerlemeyi, farklılığı fark ettiğini bildiren Cumhurbaşkanı Gül, Türk cumhuriyetleri ile olan ilişkileri sadece senede bir ziyaretin çok ötesine taşıdıklarına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Gül, “Değerli kardeşlerim, cumhurbaşkanları Sayın Nazarbayev, Sayın Aliyev, Sayın Roza Otunbayeva, Sayın Berdimuhammedov; bunlarla bir araya geldiğimizde ‘Senede bir kez birbirimizi ziyaret eden ve sadece protokolvari görüşmeler yapan liderler olmanın ötesine geçeceğiz. Protokolden uzak, her türlü formaliteden uzak bir şekilde, senede birkaç kez birbirimizi hep ziyaret edeceğiz’ dedik ve bunları da gerçekleştiriyoruz. Bundan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum” diye konuştu.

Geleceğe bakıldığında en önemli sınavın, yarınlara ülkelerimizi hazırlamak olduğunu, bu yönde Türk cumhuriyetlerinin hepsinin köklü reformlar gerçekleştirdiklerini, siyasi, ekonomik, hukuki, eğitimle ilgili yeni çalışmaların, yeni reformların ülkelerimizi çok daha güçlü hale getireceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Gül; “Kim gerçekçi olur, devamlı kendisini yeniler, konosolide ederek geliştirir ve köklü reformlar yaparak yoluna devam ederse o kadar güçlü ve sarsılmaz olur” dedi. Türk cumhuriyetlerinin bütün liderlerinin, cumhurbaşkanlarının vizyonlarının hep bu yönde olduğunu bildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıla yaklaşan tarihinde hâlâ ne büyük çalışmalar içerisinde olduğunu herkesin gördüğünü söyleyerek, büyük bir özgüven içerisinde bu çalışmaların sürdürülmesi gerektiğini bildirdi.

Bu kutlamaların altı devlette de yapılması ve herkesin bu kutlamalara katılması gerektiğini, folklorlar, kültürel faaliyetler, bilimsel çalışmalar, akademik çalışmalardan devletlerimizi yöneten yöneticilerin muhakkak faydalanacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, geleceğin çok daha parlak olacağına ilişkin inancını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Gül, 20 yıl içerisinde kazanılan başarılara önümüzdeki yıllarda çok daha büyük başarıların ilave edileceğinden şüphesi olmadığını belirterek, Türk cumhuriyetlerini yöneten cumhurbaşkanlarının vizyonlarının da bu olduğuna işaret etti. Sözlerinin sonunda Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını tebrik eden ve başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Gül, aramızdaki dayanışmanın ebedi olduğunu yeniden vurgulayarak, tek milletin altı ayrı devleti bilinci içerisinde iş birliğimizi, dayanışmamızı güçlü bir şekilde ileriye taşıyacağımızdan hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler açılış töreninin ardından, “Belgelerle Osmanlı-Türkistan İlişkileri” ve “Kitaplar ve Belgelerle Türk Dünyası” sergisini gezdiler.

“Bağımsızlıklarının 20. Yı-lında Türk Cumhuriyetleri” konulu uluslararası toplantının öğleden önce gerçekleştirilen birinci oturumu, Merkezimizce desteklenen “Avrasya’daki Türk Toplulukları: Yeniden Çizilen Sınırlar ve İnşa Edilen Kimlikler” konulu projenin tanıtımına ayrıldı. Söz konusu oturumda, projede görev alan bilim insanlarınca Proje sunumu yapıldı ve projeyle ilgili değerlendirmelerle birlikte tartışmalara da yer verildi.

Aynı gün yapılan ikinci oturumun konusunu “Bölgesel ve Küresel Politikaların Kavşağında Orta Asya Türk Cumhuriyetleri” projesi oluşturdu. Proje sunumuyla birlikte raporların sunulduğu ve projeyle ilgili değerlendirmelerin yapıldığı söz konusu oturumda ayrıca tartışmalara da yer verildi.

06 Ekim 2011 tarihinde eş zamanlı oturumlarla gerçekleştirilen toplantının ikinci gününde SSCB’nin çözülüşünün ardından bağımsızlığını kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan’ın yaşadığı sorunlar ve Türkiye’nin bu süreçte söz konusu devletlere katkısı ele alındı. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin güvenlik problemlerinin ele alındığı toplantıda ülkeler arası işbirliğinin önemine değinildi. Bu noktada, 2009 yılında Türkiye’nin de inisiyatif alarak imzaladığı Nahçıvan Antlaşması’nın öneminden bahsedildi ve Türkiye’nin de dahil olduğu oluşumlarda yeni işbirliği fırsatları üzerinde duruldu. Bölgesel işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bu mekanizmalara Türkmenistan ve Özbekistan’ın da dâhil edilmesinin önemi vurgulandı. Bu bağlamda ülkeleri bir araya getiren projelere verilen desteğin artırılması üzerinde duruldu.

Türk Dünyası ülkeleri arasındaki ortak tarih, kültür ve dil vurgusunun yapıldığı toplantıda konuşmacılar ülkeler arasındaki yüksek potansiyele rağmen işbirliği alanlarının yeterince geniş olmadığına değindi. Bu alanların artırılması için gerekli çalışmaların yapılması konusunda görüş beyan eden katılımcılar ülke halklarının bu konudaki istekliliğinin siyasi ve bürokratik alana yansıtılması gerektiğini söyledi. Eğitim ve bilim alanındaki gelişmelerle ilgili oturumda Kırgızistan Türkiye-Manas Üniversitesi ve Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası TürkKazak Üniversitesi ile ilgili sunumlar ilgiyle izlendi ve eğitim-bilim alanında işbirliği olanak ve fırsatları üzerinde konuşuldu.

İki gün süren ve çok sayıda davetli ve bilim insanının katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası toplantının genelinde, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin 20 yıllık dökümü yapılırken bu cumhuriyetlerin 20 yıllık bağımsızlık tarihleri de detaylı olarak ele alındı. Uluslararası konjonktürün ve değişimlerin etkisinin de göz önüne alındığı konuşmalarda ülkelerin ayrı ayrı politikaları konusunda bilgi verildi. Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerini geliştirirken ikili ilişkilere önem vermesi üzerinde duruldu.

Uluslararası Geleneksel El Sanatları Ustaları Sempozyumu

Gazi Üniversitesi El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı işbirliği ile 13-15 Ekim 2011 tarihleri arasında “Uluslararası Geleneksel El Sanatı Ustaları Sempozyumu” düzenlendi.

13 Ekim Perşembe günü Ankara’da gerçekleştirilen sempozyum, Gazi Üniversitesi Kültür Merkezi’nde yapılan açılış töreniyle başladı. Merkezimiz Başkanı Prof. Dr. Osman Horata ile birlikte çok sayıda davetli ve dinleyicinin de hazır bulunduğu törene Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Duran Altıparmak ve TESAM Başkanı Doç. Dr. Feriha Akpınarlı açış konuşmalarıyla katıldılar. Törende ayrıca, Gazi Üniversitesi El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezince el sanatlarına katkıda bulunan bilim insanları ve kuruluşlara ödül verildi. Prof. Dr. Taciser Onuk, Prof. Dr. Örçün Barışta, Prof. Tevhide Özbağı, Prof. Dr. İsmail Öztürk ve Prof. Dr. Mustafa Arlı’nın bu kapsamda ödüle layık görüldükleri törende, ayrıca Halk Kültürlerini Araştırma Kurumu ile TRT’nin El Yapımı adlı programı da ödüle değer bulundu. Törenin ardından aynı mekanda katılımcıların ilgisine sunulan “El Sanatı Ustaları Sergisi” açılışı gerçekleştirildi. Aynı günün akşamı ayrıca, Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Salonunda da “İstanbul Bahçe ve Çiçek Sergisi” açılışı yapıldı ve katılımcılar onuruna bir kokteyl verildi.

Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, İran ve Kazakistan’dan da bir çok bilim insanının katıldığı ve iki ayrı salonda eş zamanlı oturumlarla gerçekleştirilen üç günlük sempozyuma el sanatı ustaları da davet edildi. Bakırcılık, semercilik, nalbantlık, dokumacılık, oyacılık, ağaç oymacılığı, kuyumculuk, gümüşçülük, halıcılık, çömlekçilik, hamut, saraçlık, yemenicilik, bastonculuk, kilimcilik, minyatürcülük, tezhiplik, tombakçılık, saraciye, telkari, süslemecilik gibi ustalık dalları, sempozyum boyunca ustaların öyküleriyle birlikte tanıtıldı.

15 Ekim Cumartesi günü kapanış ve değerlendirme konuşmalarının ardından toplantı sona erdi. Aynı gün öğleden sonra katılımcılar ve el ustaları için, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ne bir gezi düzenlendi.

Uluslararası İpek Böcekçiliği ve İpekli Dokumalar Sempozyumu

Atatürk Kültür Merkezi, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü, Alanya Kaymakamlığı, Alanya Belediyesi, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası ve Alanya Turistik İşletmecileri Derneği işbirliğiyle 25-28 Ekim 2011 tarihlerinde Alanya’da “İpek Böcekçiliği ve İpekli Dokumalar” konulu uluslararası bir sempozyum düzenlendi.

Alanya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyuma Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) Başkanı Kerim Aydoğan ile çok sayıda kişi katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sempozyum Komite Başkanı Prof. Dr. Bekir Deniz, Alanya’nın 1960’lara kadar ipeğin dokunduğu bir yer olduğunu söyledi. Deniz, “Teknolojinin hızlı bir şekilde Alanya’ya girmesinden dolayı Alanya’da ipek böcekçiliği ve dokuması bitme noktasına geldi. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla bu durum eskiden biraz daha iyi hale geldi. Günümüzde Gazipaşa’nın bütün köylerinde halk hala ipek üretiyor. Dokuma yapmaya devam ediyor. Amacımız sadece sempozyum yapmak değil, ileriye yönelik çalışmalar için yol-yöntem belirleyebilmektir” dedi.

Daha sonra konuşan ALTSO Başkanı Kerim Aydoğan da, “Eskiden Alanya’da her evin altında dokuma tezgahı olduğunu biliyoruz. Bu konuya üniversiteler de destek olduğu sürece iyi sonuçların görüleceğine inanıyorum” şeklinde konuştu. Sipahioğlu ise, “Eskiden ipek böcekçiliği hayatımızın bir parçasıydı. 80’li Yıllarda globalleşmeyle birlikte bu ürün yerini hazır ürünlere bırakmaya başladı. Biz de Halk Eğitim Merkezi ile birlikte hazırlamış olduğumuz “Hanımeller Projesi” ile kızlarımıza ipek dokumacılığını öğreteceğiz. Yakın dönemde dokuma tezgahlarının gürültüsünün duyulduğu bir döneme gireceğiz” diye konuştu. Hulusi Doğan da, “Alanya Türkiye’de ipek üretiminde ikinci sırada. İpeği Alanya’da kültür olarak tanıyoruz. Bunu geleneksel el sanatı olarak görüyoruz. Bu sempozyum Alanya’da ipek böcekçiliğinin gelişimine katkı sağlayacak” dedi. Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abit Demircan da konuşmasında, kendisinin bir cerrah olduğunu ve cerrahların dikim işlerinde ipeği kullandıklarını hatırlattı.

Konuşmaların ardından sem-pozyum kapsamında düzenlenen “Alanya Yöresi İpek Kozası ve İpekli Dokumalardan Yapılan Hediyelik Eşya Tasarımı ve Üretimi” adlı yarışmada dereceye girenlere ödülleri takdim edildi. Protokol üyeleri, 5 kategoride düzenlenen yarışmada dereceye giren 22 yarışmacıya para ve çeşitli ödüller verdi. Ödül töreninin ardından yarışmacıların ipekten yaptığı çeşitli ürünlerinin yer aldığı sergi açılışı gerçekleştirildi.

Üç gün süren Uluslararası İpek Böcekçiliği ve İpekli Dokumalar Sempozyumu’na Türkiye’nin yanı sıra İran, Azerbaycan, Ukrayna, Rusya, Kazakistan ve Japonya’dan da bilim insanları katıldı. Sempozyum boyunca, Türkiye’de ipek böceği yetiştiriciliği, ipekli dokumaların geçmişi, günümüzdeki durumu, sorunları ve çözümüne yönelik öneriler konusunda 80 bildiri sunuldu.

Türk Dilinin ve Edebiyatının Bugünkü Sorunları ve Çözümleri Uluslararası Sempozyumu

Atatürk Kültür Merkezi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğiyle 11-13 Kasım 2011 tarihlerinde, İstanbul’da “Türk Dilinin ve Edebiyatının Bugünkü Sorunları ve Çözümleri” Uluslararası Sempozyumu düzenlendi.

11 Kasım Cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumunda yapılan açılış törenine Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yakup Çelik, Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Osman Horata ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek birer açış konuşmasıyla katıldılar.

“Edebiyat Araştırmalarında Kaynaklar”, “Metinden Görsele”, “Tarihî Roman I”, “Türkçeye Giren Yabancı Sözcüklere Karşılık Bulma”, “Türk Dili Tarihi Araştırmaları”, “Dünyada Türkoloji”, “Disiplinler Arası Çalışmalar”, “Türkçe Öğretimi”, “Divan Edebiyatı Öğretimi”, “Türkçe Öğretimi Problemleri”, “Türkçe Sorunları”, “edebiyat Eleştirisi”, “Divan Edebiyatı Araştırmaları”, “Edebiyat Eleştirisi - Edebiyat Tarihi”, “Türk Halk Bilimi Tartışmaları ve Sorunları”, “Tarihi Roman II”, “Şiir, Gelenek ve Klasik Edebiyat”, “Türk Dili Edebiyatı Öğretimi”, “Türkoloji Nereye?”, “Çeviri Sorunları”, “Avrupa’da Türkoloji”, başlıkları altında eş zamanlı üç salonda gerçekleştirilen oturumlara yerli ve yabancı bilim adamları konuşmalarıyla katıldılar. Sempozyumda ayrıca “Divan Edebiyatı” konulu bir tartışma programına yer verildi.

Sempozyumun son günü yapılan ve Prof. Dr. Yakup Çelik, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat ile Prof. Dr. Michel Boztemir’in katıldığı “Kapanış ve Değerlendirme” oturumuyla toplantı sona erdi.

“Kafkasya: Tarih ve Kültür” Konulu Türk-Rus İlişkileri IV. Çalıştayı

İlki, Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi işbirliği ve Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliği’nin desteğiyle 14-15 Mayıs 2010 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Türk-Rus İlişkileri Çalıştayı’nın ikincisi, St. Petersburg Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi işbirliğiyle 28-29 Eylül 2010 tarihlerinde St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nde yapıldı. 28 Nisan 2011 tarihinde bir çalıştay daha gerçekleştirildi. Ankara’da yapılan III. Türk-Rus İlişkileri Çalıştayı’nda bu kez, “Toplumların Birbirine Bakışı” ele alındı.

Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi son olarak Pyatigorsk Devlet Dil Üniversitesi işbirliğiyle 28-29 Kasım 2011 tarihlerinde Rusya’nın Pyatigorsk kentinde “Kafkasya: Tarih ve Kültür” konulu Türk-Rus İlişkileri konulu çalıştayların IV. Beşincisini düzenledi.

28 Kasım tarihinde Pyatigorsk Devlet Dil Üniversitesi Konferans Salonunda yapılan açılış törenine Üniversite Rektörü A. P. Gorbunov ve Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cezmi Eraslan birer açış konuşmasıyla katıldılar.

Açılış töreninin ardından oturumlara geçildi. Çalıştayın birinci gününde başkanlığını Prof. Dr. Aleksandr Kolesnikov’un üstlendiği 1. Oturumda, “Kuzey Kafkasya Tarihinde Rus-Türk Münasebetlerinin Yeri”; başkanlığını Prof. Dr. Cezmi Eraslan’ın yaptığı 2. Oturumda, “Rusya ile Türkiye Arasında Kültürel Münasetler ve Kuzey Kafkasya” konuları ele alındı.

Çalıştayın ikinci günü Hasan Kanpolat’ın başkanlığında yapılan 3. Oturumda, “Rusya ve Türkiye’nin Dış Politikasında Kafkasya”; Prof. Dr. Viktor Panin’in başkanlığını üstlendiği 4. Oturumda, “Rusya ve Türkiye’nin Dış Politika Çıkarları Sisteminde Kafkasya” başlıklı konular ele alındı.

Türk ve Rus bilim insanlarının katıldığı Çalıştay kapanış konuşmalarıyla sona erdi.

Edebiyatta Yeni Bir Tür: Küçürek Öykü Sempozyumu

Atatürk Kültür Merkezi ve Ardahan Üniversitesi Rektörlüğünün birlikte düzenlediği “Edebiyatta Yeni Bir Tür: Küçürek Öykü Sempozyumu” 25-26 Kasım 2011 tarihlerinde Ardahan’da gerçekleştirildi.

25 Kasım 2011 tarihinde Ardahan Üniversitesi Aşık Şenlik Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyum açılış törenine çok sayıda dinleyici katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan Sempozyumun açılışında konuşan Vali Mustafa Tekmen, Ardahan’da tarihi bir sempozyum daha düzenlendiğini belirterek, “Ben her zaman söylediğimi burada da söylüyorum. Ardahan Üniversitesi kurulalı çok kısa bir zaman oldu. Ancak bu ve benzeri çalışmalarla bir çok üniversitenin yapamadığını yaptı. Başaramadığını başardı. Bu anlamda Ardahan Üniversitesini kutluyorum. İşte görüldüğü gibi yine bir ilke imza attılar. Bu konuda emeği geçenleri tebrik ediyor, kutluyorum. Ardahan üniversitesi üstlendiği misyonu fazlasıyla yerine getiriyor.” dedi. Daha sonra kürsüye gelen Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Küçürek Öykü Sempozyumunun ilk kez Ardahan’da yapıldığını belirterek, bunun Türkiye’de değil, dünyada da ilk olduğuna dikkat çekti. Bugün, önemli bir güne ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadığını ifade eden Rektör Korkmaz, konuşmasında şunları söyledi; “Küçürek öyküler, Türk edebiyatında yeni var olan bir tür. Hızla gelişmekte ve çağın imkanlarına uygun bir şekilde kendini kabul ettirmekte. Ancak bu türle ilgili çok fazla akademik bir çalışma ve yayın maalesef yok. Bizde bu türün en önemli temsilcilerinden 30’a yakın bilim adamını getirerek, türün imkanlarını, sınırlarını Türkiye’deki ve dünyadaki durumunu tartışmak için ortam oluşturduk.” dedi. Bunun bir ilk olduğunu kaydeden Prof. Dr. Korkmaz, “Türkiye’de ve dünyada da zannediyorum bir ilktir. Dolayısıyla bizim bir öncülük yapmamız gerekiyordu, onu yaptık. Burada tartışılan tebliğler, onların yayınlanması Türkiye’de ve dünyada kaynak eser şeklinde bir çalışma olacaktır” diye konuştu.

Daha sonra söz alan öykü yazarı Rasim Özdenören ise, Rektör Korkmaz’a teşekkür ederek başladığı konuşmasında, bugünün çok önemli bir gün olduğunu belirtti. Küçürek öykülerinin herkesin anlayacağı öyküler olduğunu vurgulayan Özdenören, “Yeni bir öykü tarzı olarak tanımlanabilir. Kısa olması, mesajını herkesin kendine göre, çıkartabilmesi açısında her seviyedeki okuyucuya hitap eden bir öykü. Bir ilkokul çocuğu okur kendine göre anlayabilir, lise öğrencisi okur kendine göre anlayabilir. Bugünkü buradaki hocalar, profesörler onlar da kendilerine göre anladılar” dedi. Özdenören, yorum açısından çok açılımlı bir öykü tarzı olarak “küçürek”i gördüklerini sözlerine ekledi.

Öykü yazarı Ferit Edgü de, modern Türk edebiyatının bir temsilcisi olarak Ardahan’da bulunduğunu ve söz konusu sempozyumun öykü dünyası için önemli olduğunu ifade etti. Edgü kısa konuşmasında, ilk kez Ardahan’a geldiğini belirterek, böyle bir sempozyumun gerçekleşmesine öncülük ettiği için Rektör Korkmaz’a teşekkür etti.

Açılış töreni konuşmalarından sonra Prof. Dr. Kemal Özmen’in başkanlığında Prof. Dr. Ahmet Buran, Prof. Dr. Mustafa Apaydın ve Prof. Dr. Osman Gündüz’ün katılımıyla sempozyuma özel bir “Açılış Oturumu” gerçekleştirildi.

İki gün süren sempozyum 5 oturumda gerçekleştirildi. Toplantıya yurt içinden 17 ve yurt dışından 3 bilim adamı katılarak bildiri sundular. Her bildiri sonrası soru ve tartışmalara yer verildi. Prof. Dr. Ramazan Korkmaz başkanlığında yapılan sempozyum sonrası “Değerlendirme Oturumu”nda sırasıyla Hacettepe Üniv. öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Özmen, yazar Ferid Edgü ve yazar Rasim Özdenören birer değerlendirme konuşma yaptılar. Katılım belgeleri ve plaketlerin sunumuyla “Küçürek Öykü Sempozyumu” sona erdi.

Şekil ve Tablolar