Betül COŞKUN

Fatih Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Anahtar Kelimeler: Mısır,mitoloji,kadın edebiyatı,Kadriye Hüseyin

Özet

1888-1955 yılları arasında yaşamış, Mısır Hidivi Hüseyin Kâmil Paşa'nın kızı Prenses Kadriye Hüseyin, tarihî kimliği kadar edebî kimliği ile de dikkate değer bir isimdir. Edebiyatın her türünde eser veren Kadriye Hüseyin'in İstanbul'da Osmanlıca yayımlanan pek çok dergide yazısı yayımlanmış; yazı ve şiirleri devrin Recaizâde Mahmut Ekrem gibi meşhur isimlerinin dikkatini çekmiştir. Zengin bir kültürel birikimi olan Kadriye Hüseyin, çok geniş bir yelpazede, antropoloji, kadın, tarih, folklor, psikoloji gibi çeşitli konularda yazmıştır.

1 İnci Enginün matbaanın gelişi ile yayınların ev içine girişini kadın hareketinde önemli bir süreç olarak görür (Enginün 1998: 268-281).
2 Tanzimat döneminden sonra kadınların eğitimi ile ilgili önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmelerin neticesinde 1911’de kız idadileri, 1915’de İnas Darülfünûnu açılmıştır. 1921’den itibaren kadın ve erkekler birlikte üniversite eğitimi almaya başlarlar (Kurnaz 1992: 74-89).
3 Nihat Sırrı Örik, hatıralarında Melek Sultan'dan uzun uzun bahsetmektedir (Örik 2006: 207- 210)
4 Cemalettin Sırrı Bey, Kadriye Hüseyin’in halası Prenses Fatma Hanımefendi’nin oğlu olup evlilikleri bir yıl sürmüştür. Fethi Okyar da Prenses Kadriye Cemalettin Bey’le nişanlı iken ona talip olmuştur (Ayaşlı 2008:137).
5 Huber Köşkü önce Huberler’e aittir. Huberler’in I. Dünya Savaşı’ndan önce İstanbul’u terk etmeleri ve M. Huber’in ölümü üzerine köşk Kadriye Hüseyin Hanım tarafından satın alınmıştır. Kadriye Hüseyin, Mısır’a dönerken bu köşkü sembolik bir fiyatla Notre Dame Sion’a satmıştır (Batur 1994: 93).
6 Ekmeleddin İhsanoğlu, 1910 yılında İstanbul’a gelen Mısırlı ziyaretçilerin sayısının beş bin kişiye ulaştığını belirtir (İhsanoğlu 2006: 13).
7 Kavalalı Mehmed Ali Paşa hanedanı hakkında geniş bilgi için bkz: Sinoue 1999: 415-417.
8 Bilindiği gibi, Mısırlı hanımların İstanbul sarayı ile irtibatı oldukça kuvvetlidir. Hatıra ve tarihlerde bu irtibatı gösteren çok sayıda ayrıntı mevcuttur. Şadiye Sultan, hatıralarında Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi Valide Paşa’nın on beş günde bir saray tiyatrosuna geldiğini, Abdülhamid’in onu büyük bir saygıyla misafir ettiğini anlatmaktadır (Osmanoğlu 2009: 22-23). Bu ilişki, yalnızca Mısırlı hanımların İstanbul’a ilgisi ile sınırlı kalmayıp İstanbul hanımlarının üzerinde de Mısırlı hanımların, sultanların etkisinin büyüklüğü tarihi kayıtlarda mevcuttur. Hatta Cevdet Paşa, Maruzat’ında zengin Mısırlı paşa, bey ve hanımların İstanbul’a gelip yerleşmelerinin alafranga yaşayış modalarının şehirli halkın arasına girmesinde büyük tesiri olduğunu ifade eder (Tanpınar 2009:129).
9 Mehmed Zihni Efendi, Meşahiru’n - Nisâ adlı eserinde, Fatma Zehra Hanım’ı “Mısırlı Hanım” başlığı altında inceler. (Mehmed Zihni Efendi trhsz:219-220). 10 Buna örnek olarak; Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım, Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa ile, torunu İbrahim İlhami Paşa Abdülmecid’in kızı Münire Sultan’la, Hidiv Abbas Hilmi’nin kızı Prenses Atiyyetullah Celaleddin Bey’le evliliklerini göstermek mümkündür (İhsanoğlu 2006: 24).
11 Kitabın künyesi şöyledir: Kadriye Hüseyin, Mühim Bir Gece, Osmanlı Matbaası, Mısır, 1909; Mühim Bir Gece, 1909 yılında yaptığı Leopold Kampf’ın Le Grand Soir adlı piyesinin çevirisidir (Özön vd., 1967: 239).
12 Mehâsin-i Hayat, Osmanlı Matbaası, Mısır, 1327 (1911).
13 Nelerim, Osmanlı Matbaası, Mısır, 1329 (1913).
14 Temevvücât-ı Efkâr, Maarif Matbaası, Mısır, 1330 (1914).
15 Muhadderât-ı İslâm, Maarif Matbaası, Mısır, 1331 -1333 (1915- 1917).
16 Muhadderât-ı İslâm, Maarif Matbaası, Mısır, 1331 -1333 (1915- 1917).
17 1Bkz: Lettres D’angora La Sainte, Roma: Imprimerie Editrice Italia, 1921.
18 Araştırmamız sırasında, Kadınlık dergisinde aynı yıllarda “Nilüfer” adlı bir yazara rast geldik. Yazıların içeriği ve yayımlandığı dönem Kadriye Hüseyin’le örtüşmekle birlikte yazılarda “40’ına yaklaşmış bir kadın” olduğunu, babasının 1330’da vefat ettiğini söylemesi, Nilüfer lakabının Kadriye Hüseyin’e ait olmadığı sonucunu getirmektedir. Öte yandan, Kadriye Hüseyin Nilüfer Mazlum lakabını kullanmış, üstelik Şehbâl dergisinde Nilüfer lakabı ile seri yazılar yayımlamıştır.
19 Nilüfer Mazlum lakabının Kadriye Hüseyin’e ait olduğunu belirten yazısı için bkz: (Nilüfer Mazlum 1325:213).
20 Ömer Rıza Doğrul Musa Carullah’ı şöyle tanıtır: “Otuz beş yıl önce yazı ve mücadele hayatına atıldığımız zamanda da Musa Carullah İslam âlemini kaplayan temiz ve şerefli bir şöhretti.” (Görmez 1994: 5).
21 Kadriye Hüseyin kadın konusundaki yaklaşımında genellikle muhafazakâr olup İslamcılık ideolojisine yakın bir çizgide durur. Fakat kadının “ev içi”ndeki rollerini eleştiren tavrı ile İslamcılık ideolojisinden ayrılır. Sait Halim Paşa ve Mustafa Sabri gibi İslamcı düşünürler, kadının aile hayatı dışında sosyal hayatta bulunmasına karşıdır (Kurnaz 1992: 93).
22 Kadriye Hüseyin’in Avrupa’da kadınlar için oluşturulan kültür ve eğitim merkezleriyle ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini “Musahabe” başlığı altında yazdığı yazıdaki Paris kadın hareketiyle ilgili güncel haberlerinden anlıyoruz. Makalede Vyonne Sarcey adlı kadın yazarın açmış olduğu darülfünundan bahsetmektedir. Bkz: Nilüfer, “Musahabe: fenn-i Saadet”, Şehbâl, nr: 24, 1 Ağustos 1326.
23 Kadriye Hüseyin’le aynı dönemde Mihrâb’da yazan Semiha Cemal de Darülfünun felsefe şubesinden mezun olmuş, felsefe konusunda çeviri ve yazılar yazmış ilk kadın felsefecilerdendir. Onun felsefî yönü ve süreli yayınlarda kalmış yazıları araştırmacıların ilgisini beklemektedir.
24 Madde ve Kuvvet adlı eser, Osmanlı devletinde ilk olarak Baha Tevfik ve Ahmed Nebil tarafından çevrilmiştir. Bkz: Madde ve Kuvvet, İstanbul Müşterekülmenfaa Osmanlı Şirketi Matbaası, trhsz. Tercüme büyük bir ihtimalle 1911’de yapılmıştır (Tırpanlı 2008: 104).