Eğitimin toplumu dönüştürücü bir güç ve araç olarak keşfedilmesi ve zorunlu hale getirilmesi Avrupa’da endüstri devriminin ilk zamanlarına kadar gider.[1] Bu süreçte eğitim modern öncesi dönemden belirgin yapısal farklılıklar kazandı. Başta eğitime, modern ulus-devlet formasyonunun bürokrasi, şehirleşme, endüstrileşme ve teknoloji yeniliklerini sağlama ve sürdürme misyonu yüklendi. Bu misyonun gerçekleştirilebilmesi için eğitimin yapısında gerçekleşen ve eğitimi modern kılan nitelikler zorunluluk, devlet kontrolü, karma, laik ve merkeziyetçilik idi. Modern eğitimin kimliğini oluşturan bu unsurlar Toffler’ın Sanayi Devrimi’ni izleyen dönemde teknolojik gelişmenin ve yeni toplumsal yapının temel karakterleri olarak belirlediği “standardizasyon, senkronizasyon, yoğunlaşma, merkezileşme ve uzmanlaşma”[2] özellikleriyle örtüşüyordu. Bunlara 19. yüzyılın başlarında milliyetçilik de ilişti. Eğitim, geleneksel devlet yapısının modernleştirilmesi, milliyetçiliğin inşası ve yaygınlaştırılmasında bir mite dönüşürken zorunlu askerlik[3] de devletlerin vazgeçilmezi haline geldi. Toplumun uzun süreli zorunlu askerliğe ikna edilmesi kolay değildi. Böylece milliyetçilik, zorunlu askerlik ve zorunlu eğitim arasında sıkı bir bağ meydana geldi. Bu bağ “militarizm” olgusunu yarattı. Milliyetçilik ve militarizm son iki yüzyılın kaderini tayin etmiş ve birbirini tamamlayarak iç içe geçmiş ideolojiler olarak belirdi. Askerî tarihin meşhur ve itibarlı tarihçilerinden Alfred Vagts’a göre “modern bir fenomen olarak militarizm Fransız İhtilali’yle başlayan zorunlu, kamusal askerliğin doğuşuyla bağlantılı bir gelişmedir.”[4]
Michael Mann militarizmi, “askerî meseleleri diğer bütün konulardan öncelikli görmek, savaşı ve savaş hazırlığını normal ve arzu edilir durum olarak kabul etmek” [5] olarak tanımladıktan sonra, zorunlu askerliği bir tür militarist gelişme olarak görür. Konunun teorisyenlerinden Eleone ise militarizmi “toplumların ve vatandaşların askerî değerlere (hiyerarşi, itaat, güç kullanma vb.) adaptasyonu”[6] olarak tarif eder. Kişilerin meselelerini çözmede askerî yöntemlerin etkili olduğunu düşünmesi militarist davranışların tanımlanmasında en belirgin durumdur.[7] Militer zihniyet ve davranış toplumun yeme içme alışkanlıklarından giyinme biçimlerine varıncaya kadar her boyutunda hissedilir hale gelir. Militarizm ve eğitimin iş birliği sivillerin potansiyel asker olmalarını öngörür. Bunun somut örneğini I. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’da görüldü.[8] Savaş yıllarında ve sonrasında askerlik hizmeti olmadan militarist bir toplum yaratma eylemleri başlamıştı. “Eğitim ve askerlik Fransa’da köylülerin Fransız’a dönüşmesi sürecinde merkezî rol oynarken,”[9] Türkiye’de de modernleşmenin ve Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. Ordu yalnızca “ulus-devletin vatandaş yaratma projesinin aracı olmakla kalmamış, kamusal eğitimi de şekillendirerek”[10] tek-tipçi, bireysellikten uzak, demokratik normlara uzak bir toplum oluşmasına sebep olmuştur.
Militarizm, Vagts’ın belirttiğine göre, “savaş zamanlarından çok barış zamanlarında zenginleşir.”[11] Bu süreçte sivil toplum kuruluşları, dinî mekânlar ve zorunlu eğitim militarizmin yaygınlaşmasına hizmet eder. Langdon-Davis 18. yüzyılda modern eğitim şekillenirken “okulların zorunlu askerliğin eşiği olarak yapılandırıldığını”[12] iddia eder. Okulların askerliğe hazırlık mekânı olarak tasarlanmasında en somut gelişme programa konulan beden eğitimi ve izcilik olmuştur. Toplu fiziksel eğitim, jimnastik ve izcilik Foucoult’cu bir yaklaşımla “iktidarın bedenleri biçimlendirme ve dönüştürme”[13] tezine mesnet olmakla birlikte, militarizmin görülür yanını temsil etmiştir.[14] Bunun yanında gösterişli millî bayram kutlamaları, okul oyunları, yürüyüşler ve marşlarla edebî metinler militarizmi besleyen uygulamalardır. Başlangıçta, spor eğitimi sağlıklı beden beklentisinden ziyade irade ve karakter eğitiminin parçası olarak verilmişti.
Zorunlu eğitimin ortaya çıktığı Prusya’nın ardından Rusya, Avusturya-Macaristan ve diğer Avrupa ülkelerinin 19. yüzyıl sonu eğitimlerine bakıldığında militarist uygulama örnekleri görülür. Özellikle Almanya[15], İngiltere, İskoçya[16], Finlandiya, Hollanda[17] ve dünyanın diğer ülkelerinden Çin, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’da[18] militarist eğitim uygulamaları görülür. 1911’den itibaren Avustralya’da 12-26 yaş aralığındaki bütün erkeklerin askerî eğitim almaları öngörülüyordu. Almanya’da çok daha militarist bir eğitim vardı. II. Dünya Savaşı sonrasında müttefikler Alman eğitim sistemini düzenlemeye başladıklarında tam askerî bir içerikle karşılaşmışlardı.[19] Avrupa ülkelerinde devlet okullarının yanında okul dışı kurumlar izcilik, genç dernekleri vb. yapılanmalarla toplumu askere hazırlama faaliyetleri yapılıyordu. Hollanda, Finlandiya ve İsveç’te bu türden pek çok paramiliter örgüt vardı, ancak bunlar gönüllü[20] kuruluşlardı.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Osmanlı Devleti ulus-devlete dönüşürken Avrupa’daki gelişmelere paralel tecrübeler yaşadı. Osmanlı eğitimi modernleşirken Avrupa’ya benzer uygulamalar başlanmış ve bazı okullar beden eğitim dersini programlarına koymuştu. I. Dünya Savaşı öncesinde de sırf askerî nedenlerde militarist uygulamalar ve paramilitarist örgütler çoğalmıştı. Bu örgütlerin çoğu hükümet tarafından destekleniyordu ancak toplumun tamamını kapsamıyordu. Buna karşın, 1926 ve sonrasında orta ve yükseköğretimin bütün kademelerine konulan Askerliğe Hazırlık Dersi dünyada pek örneği görülen cinsten değildi. Dersin adı 1947’de değiştirildi, kamp ve pratik eğitim mecburiyeti kaldırıldı, haftalık saati azaltıldı, ancak içerik ve zihniyet değiştirilmeden 2012’ye kadar geldi. Bu anlamda 1926, Türk eğitim tarihinde aşırı militarist uygulamalar için bir kırılma noktası sayılabilir.
Türk eğitim sisteminin militarist cephesini tarihsel derinliği içinde inceleyen çok az araştırma vardır Bunlar arasında en önemli olan Altınay’ın tezidir.[21] Bu makale söz konusu dersin programa konulmasından 1947’deki dönüşümüne kadar olan süreci incelenmektedir. Araştırmanın temel kaynağı 1926’da kurulan, Türkiye’de eğitim programlarını hazırlayan ve eğitim sisteminin beyni sayılan Talim Terbiye Dairesi kararları ve bu kurum tarafından yayımlanan Tebliğler Dergisi’dir.
1. Osmanlı Son Dönemi Eğitiminde Beden Eğitimi ve Paramilitarizm
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı devletinden pek çok kurum ve uygulamayı miras aldı. Kamu eğitiminin benimsenmesi ve modern bir programa kavuşması 1850’lerden itibaren başladı. Cumhuriyet dönemi zorunlu devlet eğitiminin merkezî, seküler, karma ve ideolojik kökenleri bu tarihlerde başlar. 1869’da yayımlanan eğitim kanununa göre, bazı okulların programında beden eğitimi ve jimnastik vardı.[22] II. Abdülhamit döneminde Osmanlı ordusuna davet edilen Alman General Goltz “ordu-millet” mitini Türkiye’ye getiren kişi oldu. Zorunlu askerlik ve toplumun askerî ihtiyaçlar doğrultusunda topyekûn savaşa ve seferberliğe hazırlanması ihtiyacını anlatan ünlü eseri Das Volk in Waffen Almanca baskısından bir yıl sonra 1885’te Türkçeye çevrildi ve Harbiye’de ders kitabı olarak okutuldu.[23]
Mayıs 1914’te İngiliz Harold Parfitt Osmanlı’da izci derneklerini kurmak için Belçika’dan davet edildi ve izcilik Osmanlı okullarında başladı. 1914’ten itibaren toplumun seferberliğe hazırlanması için hükûmet kontrolünde “güç, genç ve gürbüz” adında ülkenin her tarafında yaygın faaliyetleri olan paramiliter örgütler kuruldu.[24] Bu örgütlere okullu olmayan tamamıyla gönüllülük esasına dayalı gençler katılıyor ve beden terbiyesi aracılığıyla sağlıklı asker yetiştirilmesi amaçlanıyordu.[25] Paramiliter gençlik örgütleri 1914 sonrasında Harbiye Nezâreti kontrolüne geçti ve örgütlerin modern okullar yanında medreselerde de yaygınlaştırılması istendi. Güç derneklerinin idealine göre “bundan sonra herkes asker” olacak ve “vatan tehlikeye düştüğünde müdafaaya koşacaklardı.”[26] Osmanlı Genç ve Dinç Dernekleri, İttihat ve Terakki hükümetinin sivil milis gücü olarak askerliğine çok az kalmış gençlerin katıldığı ve bir tür askere hazırlık örgütüydü. Güç derneklerine okullu olmayan 12-20 yaş arası bütün erkeklerin katılması mecburdu ama katılmayanlar için belirgin müeyyidelerin olmaması nedeniyle örgütler yaygın ve etkili olamadı. Örgütlerin asıl başarısızlık nedeni, hedef kitlenin gönülsüzlüğü idi, hatta bilinçli dirençler bile vardı. Bu örgütler 1914 sonrası savaşın ortaya koyduğu pratik ihtiyaçtan kaynaklanıyordu, savaş şartlarında ortaya çıkmıştı ve askerî eğitim herkese zorunlu değildi.
1926 sonrasının aşırı militarist unsurlarının Osmanlı dönemindeki diğer öncülü ise II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1920) resmi okullarında uygulanan beden eğitimi dersleri, okul oyunları ve resmî bayram kutlamalarıydı. 1912-1914 yılları arasında kız ve erkek lise programlarında beden eğitimi her sınıfta ikişer saate çıkarılmıştı. 1913’te hazırlanan ilköğretim programında beden eğitimi ve okul oyunlarından başka erkek çocuklar için “askerî eğitim” dersi [etfal-i zükûra talim-i askerî] konmuştu.[27] İlk ve ortaöğretimdeki “hücum emri, sancak kapma, esir almaca” adındaki oyunlar tamamıyla militer karakterdeydi. Bu derslerde temel askerî bilgilerin yanında ölme ve öldürmenin mantığı gençlere anlatılacak, bu sayede hem askerlik süresinden tasarruf edilecek hem de askerler daha nitelikli bir şekilde yetiştirilebilecekti. Askerî okul olmakla birlikte sivil alanı da ilgilendiren “endaht mektepleri”[28] militarist eğitimin yaygınlaşmasına hizmet etti.
1916’da ilk defa Selim Sırrı Bey’in öncülüğünde Kadıköy’de “İdman Bayramı” düzenlendi.[29] Aynı sene, Yüksek Öğretmen okulunda teorik ve uygulamalı derslerin yapılacağı Beden Eğitimi öğretmeni yetiştirmek için bölüm açıldı. Öğrenciler senede bir kere olsun resmî poligonlara götürülerek askerî talimleri andıran eğitim yapıyorlardı.[30] İdman bayramlarına hazırlık tam bir askerî disiplin içinde gerçekleşiyordu ve bu uygulama Cumhuriyet döneminde de aynen devam etti.
2. Eğitimde Aşırı Militarizmin Başlaması: Askerliğe Hazırlık Dersi, 1926.
Osmanlının son döneminde kurulan paramiliter gençlik örgütleri 1920’ye kadar faaliyetlerini devam ettirdi. Bu dönemde beden eğitimi derslerinin içeriği de yoğun askerî görünüm altındaydı. 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra eğitim sisteminin teşkilat ve felsefi yapısının reorganizasyonu için bir dizi reform yapıldı. Avrupa ve Amerika’dan uzmanlar davet edildi. 1923’te yapılan kapsamlı eğitim kongresinde sağlıklı nesiller için “beden terbiyesi” ve “izciliğe” vurgu yapılırken ilköğretim öğrencilerini askerliğe özendirici şiir, marş, oyun ve gösterilerin derslerde yer alması tavsiye edildi. İzciliğin yaygınlaştırılmak istenmesinin sebeplerinden biri “ahlâkî ilkelerin etkin hale gelmesini sağlamaktı.”[31] Bu dönemde, Osmanlı son dönemi eğitimindeki “vatandaşlık bilgileri” (malumât-ı vataniye) ortaokul ve liselerde yaygınlaştırıldı.[32] Bu dersin içeriğinde en çok vurgulanan kavram vatan, millî birlik, askerlik, vatana karşı görevler idi. Vatandaşlık ders kitaplarında askerliğin, millî birlik ve bütünlüğün muhafazası ve hürriyet için ‘en birinci ve kutsal vazife’[33] ve askerlikten kaçmanın ‘vatana hıyanet’[34] olduğunu belirten ifadeler sıkça görülüyordu.
1924’te ortaöğretim, 1926’da da Maarif Teşkilatı ve İlköğretim kanunları çıkarılarak, Türk eğitim sistemi program, personel ve yapı bakımından yeniden düzenlendi. “1924 ilkokul programında beden eğitimi dersleri, silahla atış yapmayı da içeren bir çeşit “askerliğe hazırlık” dersi görünümündeydi. Kâzım Karabekir, Şubat 1925’te Maarif Vekâleti bütçesi görüşülürken ‘artık milleti müselleha devrinin geldiğini kabul etmek gerekir’ dedikten sonra beden eğitimi derslerinin daha ciddiyetle işlenmesini, silahla atış talimleri yapılmasına önem verilmesini istemişti.[35] 22 Eylül 1926’da eğitim programı politikacıları, liselerin erkek kısımları ve erkek öğretmen okullarının son iki sınıfına “askerî tedrisat ve talimler” konulu dersin konulmasını kararlaştırdı ve kararname Başbakan İsmet İnönü ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından onaylanarak yayımlandı.[36] Bu dersin en karakteristik özelliği, en az yüzbaşı rütbesinde bir subay tarafından verilecek olması ve 15 günlük uygulamalı kamp eğitimini öngörmesiydi.[37]
Hazırlanan talimatnameye göre, “askerî tedrisat ve talim” konularıyla ilgili, liselerde Coğrafya, Tarih, Vatandaşlık ve Beden Eğitimi derslerinde topoğrafya, harita, arazi bilgisi, Türklerin tarihteki büyük savaşları, askerlik teşkilatı, askerliğe uygun bedensel hareketler gibi konu başlıklarının eklenmesi istenmiştir. Bu konular sivil öğretmenler tarafından öğretilecekti, ancak konuların hakkıyla anlatılabilmesi için kitap, rehber vb. yardımcı materyal Genelkurmay tarafından acilen hazırlanıp okullara gönderilecekti. Bunun dışında Maarif Vekâleti’ne bağlı bütün erkek liseleri ve erkek öğretmen okullarına on beş günde bir “askerlik eğitimi” konferansı verilecekti. Program, Milli Talim ve Terbiye Dairesi ve Genelkurmay tarafından birlikte hazırlanacak ve konferans Genelkurmay’ın tayin edeceği yüzbaşı rütbesindeki subaylarca verilecekti.
Liselerle, ortaokul ve erkek öğretmen okullarında okutturulmak üzere, 1926’nın başında Genelkurmay Eğitim Dairesi tarafından bir kitap[38] hazırlanmış ve okullara dağıtılmıştır. Kitabın her yeni baskısı, Tebliğler Dergisinde duyurulmuştur. Buradan anlaşıldığına göre, dersin okutulmasını Maarif Vekâletinden ziyade Genelkurmay tarafından istenmekte ve önemsenmektedir. 1927 başında Maarif Vekili Mustafa Necati imzasıyla duyurulan habere göre[39] Coğrafya, Tarih ve Vatandaşlık derslerine askerlikle ilgili yeni konular eklenmiş ve askerlik ders kitabı bütün okullara dağıtılmıştır. Bu yıldan sonra yazışmalarda ve okul programlarında dersin adı “Askerliğe Hazırlık” olarak yer almıştır.
1926’da başlayan “askerî tedrisat” ilk başta hem geniş öğrenci kitlelerini ilgilendirmiyor hem de şartları çok ağır değildi. Ancak bu uygulama giderek daha geniş öğrenci kesimini kapsayacak ve şartları ağırlaşacaktır. 1926’da kız ve erkek öğrencilerin selam vermesi,[40] kasket ve bere giymeleri,[41] toplu yürüyüş, bayram kutlamaları vb. konularında Talim Terbiye Kurulu bir dizi karar aldı. Bu kararlarda tanımlanan selam verme biçimleri tam anlamıyla askerî idi. Örneğin, öğrenci bir devlet büyüğüne, okul müdürüne ya da öğretmenine selam vereceğinde topuklarını birleştirir, sağ el parmaklarını sıkıca bitiştirerek kasketine bitişik halde kaldırır ve daha sonra süratle indirir (talimatname No: 3). Öğrenciler selam verirken hata yapmamaları konusunda sürekli uyarılıyorlardı. Böylece askerî ritüeller okul kültürü haline getirilmeye çalışılıyordu.
1926 Talimatnamesine göre (madde 5-15) öğrenciler 1-15 Ağustos arasında açık alanda kampa gidecekler ve her gün askerî eğitim yapacaklardı. Bu eğitimin nasıl yapılacağı hakkında farklı kişilerce kitaplar yazıldı. Kamplara hazırlık okulun bulunduğu bölgedeki garnizonla iş birliği içinde gerçekleşecekti ve bu süreçte idarî sorumluluk okul müdürlerine aitti.[42] Öğrencilerin kampa katılmalarında beden eğitimi öğretmeni öncelikli sorumluydu. Kamplar okula, her hangi bir araçla azami sekiz saat uzaklıkta ve çevre şartları eğitim ve sağlığa uygun olmalıydı. Genelkurmay’dan gelen subaylar yalnızca eğitimden mesuldüler. Kamplarda kullanılacak olan her nevi askerî teçhizat (askerî elbise, çadır, tüfek, fişek, nakil araçları…) okula en yakın askerî karargâh tarafından temin edilecekti. 1927’de askerî kamplara katılacak öğrenci ve öğretmenlerin iaşe ve ibatelerinin aksamaması için kanun[43] çıkarıldı. Tatil için başka yerlere giden öğrenciler, bulundukları yere en yakın lisenin kampına dâhil olabilirlerdi. Mazeretsiz kampa katılmayan öğrencinin “tavır ve hareket” notu yarı yarıya düşürülecekti. Ancak bu notun şimdilik sınıf geçme ve mezuniyete etkisi yoktu. Öğrenci, sağlık sebebiyle kampa katılamayacaksa doktor tarafından belgelenecekti.
Kampta tam askerî bir hava hâkimdi. Normal şartlarda bir kışlada hangi eğitimler yapılıyorsa okul kampında da aynısı vardı. Askerî eğitimde öğrenilecek hareketler ve kullanılacak silahlarla ilgili her türlü ayrıntı yönetmelikte belirtilmişti. Kamp programı bütün ayrıntılarıyla (silahların markasına varıncaya kadar)[44] dönem başında yayımlanıyor ve her okula yardımcı materyalleriyle birlikte gönderiliyordu.[45]
Kamp eğitiminin bitiminde görevli subay, okul müdürü ve beden eğitimi öğretmeninin ortak bir rapor hazırlaması ve hem Genelkurmay’a hem de Maarif Vekâleti’ne göndermesi isteniyordu. Rapor tutmak üzere ilerleyen yıllarda bağımsız müfettişler de görevlendirilmiştir. Kamptaki eğitimi başarıyla bitiren öğrencilere subay ve okul müdürünün birlikte imzaladığı “ehliyetname” verilecekti. 1926’dan itibaren belge almak için sadece kampa katılmak yeterli iken 1936 sonrasında teorik (yazılı / sözlü) ve pratik sınavlar da getirildi.[46] İlerleyen yıllarda bu belgenin türleri ve ne işe yarayacağı da detaylandırıldı.[47] Buna göre, “orta, tam ve yüksek” olmak üzere üç tür ehliyetname vardı. Ortaokuldaki askerlik dersini alanlar orta, lisedeki dersleri alanlar tam, üniversitedeki askerlik eğitimine katılanlar da yüksek ehliyetname alabiliyorlardı. Ehliyet almak için illa öğrenci olmak gerekmiyordu, mezunlar da okul müdürlerine başvurarak belge alabilirlerdi. Askerlik öncesinde alınan ehliyetname, askere alınma sürecinde ibraz edilir ve sahiplerine farklı avantajlar sağlardı.
1927-28 öğretim yılı başında Askerliğe Hazırlık dersiyle ilgili sıkı gelişmeler görülür. Öncelikle yeni bir Askerlik Mükellefiyeti Kanunu[48] çıkarıldı. Ardından, Askerlik ve İhtiyat Zabiti Kanunu[49] ile yedek subaylığa (ve genel olarak askerliğe) hazırlık sürecinin, “askerî ehliyetname” adıyla sivil okul sistemine bağlanması gündeme geldi. Alınan bu karar ve talimatnamenin içeriği, sivil okullara entegre edilmiş askeri ehliyetname uygulamasının, Cumhuriyet öncesi militarist beden eğitimi perspektifiyle okul çağındaki gençlerin askerliğe sürekli hazır tutulmasını hedefleyen araçlar olarak İzcilik, Güç dernekleri ve özellikle I. Dünya Savaşı yıllarında yaygınlaşan Genç Dernekleri deneyimiyle benzerlik göstermekteydi. 1927’de askerlik dersinin liselerin yanında ortaokullara, ticaret ve sanat liselerinde okutulması istenmişse de[50] 1932’ye kadar gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu sıralarda Beden Eğitimi derslerine gereken önemin verilmediğinden bahisle,[51] askerî talimlere gereken önemin verilmesi uyarısı yapılıyordu.
1928 başında Genelkurmay Başkanı Fevzi [Çakmak] imzalı gönderilen ve bütün okullara dağıtılması istenen tamimde,[52] askerlik dersinin işlenişiyle ilgili ciddî uyarılarda bulunulmaktadır. Yazıda Genelkurmay, askerî eğitimde bazı eksiklerin olduğunu belirtir ve böylesi bir eğitime yeni başlandığını, yanlışlığa mahal vermemek için azami dikkat gösterilmesi gerektiğini ve daima kendileriyle irtibat halinde olunmasını istemiştir. Ders veren subayların maaşını Maarif Vekâleti’nden alması gerektiği ama bu konuda aksamaların olduğu, aslında ücretin teşvik amaçlı olup, zabitlerin bu dersi yüksek bir vazife telakki ederek vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Ders ücretlerini arttırma talebinin ise anlamlı olmadığına ayrıca değinilmiştir. Dersler işlenirken hiçbir konunun atlanmaması, gönderilen kitaplara ve talimatnamelere ciddiyetle uyulması, her üç ayda bir ve kamp bitiminde kapsamlı rapor hazırlanarak gönderilmesi istenmiştir. Askerlik dersi kamplarında, talebeye rahat spor kıyafetlerin giydirilmesi, tek-tip kıyafete mecbur edilmemeleri de istenmiş ve burada Avrupa örnek gösterilerek, biz onlardan daha ilerideyiz mesajı verilmiştir.[53] Ayrıca ilgili dersin teftişlerinin daha sıkı yapılması istenmiştir.
3. Ordu-Millet Düzleminde Tarih ve Eğitim
1931’de Türk Tarih Kurumu, bir sene sonra da Türk Dil Kurumu kurularak yeni devletin ideolojik ve kültürel reformları radikal bir ivme kazandı. 19. yüzyıl sonu bilim paradigması doğrultusunda antropolojik ve folklorik araştırmalarla desteklenen yeni kimlik, kültür ve millet inşasında, Türklerin millet olarak asker olduklarına vurgu yapıldı.[54] Liseler için hazırlanan yeni Tarih kitabında “Türkçülük ve askerlik hizmeti”ne ayrı bir bölüm ayrıldı ve Türklerin aslen asker olduklarını ve taşıdıkları kültürel kodlar ve “askerî ruh” sebebiyle dünyanın en iyi askerleri oldukları iddia edildi.[55]
Liselerde okutulmak üzere, Mustafa Kemal’den belirgin izler taşımakla birlikte Âfetinan ve Recep Peker tarafından hazırlanıp ‘Afet’ imzasıyla yayımlanan Medenî Bilgiler kitabında “asker millet” temasına güçlü vurgu yapıldı. Asker ocağını, “milletin yetişmiş gençlerini yalnız askerlik nokta-i nazarından değil, irfan nokta-i nazarından da tedris ve talim eden bir mektep ve terbiye ocağı[56] olarak tanımlayan kitaba göre, askerlik sadece kışlaya has değil, bütün okulları da kapsamalıydı. Bir anlamda bütün okullar kışlanın bir parçası olmalıydı. Çünkü “zamanımızda askerlik maddî, fikrî, o kadar çok kabiliyet istemektedir ki hazarda silahaltında geçirilecek az zamanda bunların elde edilmesi güçtür. Bunun için, vatandaşların henüz mekteplerde iken askerlik hizmetini kolaylaştıracak bir takım şeyleri öğrenmeleri, idman etmeleri lazımdır. Millî his, vatan muhabbeti ve devlet fikri ise vatandaşların ana kucağından, aile ocağından başlayarak alacakları en esaslı terbiye ve bilgilerdir.[57] Zorunlu askerliğe “özel bir ciddiyet, ulviyet ve kutsallık atfeden kitap, II. Abdülhamit döneminde Türkçeye çevrilen Goltz’un eserinden sadece etkilenmekle kalmamış, bazı kısımlarını bizzat ondan” kopyalamıştı.
Medenî Bilgiler’in parçası olarak hazırlanan Askerlik Vazifesi başlıklı kitapçık,[58] Başvekil İsmet Bey ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’nın onayıyla kamuoyuna takdim edilirken Goltz Paşa’nın tüm ülkeyi bir ordugâh olarak gören, ordunun millete değil, milletin orduya hizmet etmesini esas alan ‘ordu-millet’ doktrinini güçlü bir şekilde popülerleştiriyordu. Kitapta, “kutsal ordu” imajı altında ona itaat etmenin zaruretine vurgu yapılırken milleti aydınlatmak için okul ne ise, ordunun da aynı görevi yerine getirdiği belirtilir. Yazara göre ordu, eşitlik duygusunun kazanılacağı, cesaret ve teşebbüs fikirlerinin geliştirileceği, vatandaş olma bilincinin kazanılacağı mekândır. Bir devletin güçlü ve yüksek medeniyete sahip olabilmesi için, yegâne koruyucusunun ordu olduğu, onun sayesinde diğer ülkelerin karşısına çıkılabileceği şart olarak sunulur. Yazar bir millet için ana görevin, “ordunun mükemmeliyeti için çalışmak ve çocuklarını askerlik vazifesini fedakârlıkla yapabilecek yüksek his ve kabiliyette yetiştirmek”[59] olduğunu belirtir.
4. Topyekûn Asker-Millet Yetiştirme ve Okulların Kışlalaştırılması
Genelkurmay 1927’deki isteğini 1931’de tekrarlayarak Askerlik Dersi’nin ortaokullarda okutulmasını yeniden istedi. Talim ve Terbiye Kurulu üyelerinden Ali Haydar (Taner) bu isteğe, “orta mekteplerle muallim mekteplerinin ikinci ve üçüncü sınıf talebelerinin yaşı küçüktür, dolayısıyla bu sınıflara Askerliğe Hazırlık dersi verilmesi taraftarı değilim”[60] diyerek itiraz etmişse de başkan dâhil diğer dört üye Genelkurmay’ın isteğini onaylayarak bakanlığa göndermiştir. Bir yıl sonra meslekî okullarda Askerlik Dersi’nin iki saate çıkarılması istenmiş, programa uyacak şekilde yalnızca üç ve dördüncü sınıflara ikişer saat ders konulmuştur.[61] Aynı yıl, Musiki Muallim Mektepleri’nin beşinci ve altıncı sınıflarına ikişer saat Askerlik Dersi konulmuştur.[62]
1935’te Talim ve Terbiye Kurulu kararıyla,[63] resmi ve özel bütün ortaokullarla liseler ve bunlara denk birinci derecedeki uzmanlık okullarının her sınıfıyla Devlet Konservatuvarı, Ticaret, Kaptan, Çarkçı, Makine, Ziraat okullarına haftada ikişer saat Askerlik Dersi konuldu. Üniversitelerle yüksek uzmanlık okulları, Gazi Terbiye Enstitüsü öğrencileri de bir öğrenim döneminde 180 saatlik Askerlik Dersi’yle ödevli tutuldular. Daha önceden 15 gün olan kamp hayatı 20 güne çıkarıldı. Üniversitede sadece askerî eğitimin yapıldığı Darülfünun Talim Taburu oluşturuldu ve burada yedek subay hazırlığı yapılıyordu. Aynı yıl Askerlik Dersi kamp yoklama yönetmeliği hazırlanarak[64] derslere devam daha da ciddiye alındı. Ders ve sınıf geçme bakımından Askerliğe Hazırlık dersinin diğer derslerden farkının olmadığı,[65] mezun olmak için bu dersin teorik ve pratik kısımlarından başarılı olma şartı getirildi.
Maarif Vekâleti askerlikle ilgili işleri özel olarak takip etmek ve Genelkurmay ile doğrudan iş birliği halinde çalışmak için 1937’de kanun[66] uyarınca kendi bünyesinde bir Seferberlik Direktörlüğü kurdu. Direktörlük Vekâlete bağlı bütün kurum ve okulların seferberlik işleri, hava ve gaz taarruzlarına karşı korunma tedbirleri, okullardaki Askerlik Dersleri’nin ve kampların geliştirilmesi ve öğretmenlerle öğrencilerin askerlik işlerinin koordinasyonuyla görevlendirilmişti.[67] Bir sene sonra dünyada başka örneği olmayan, paramilitarizmle doğrudan ilgili daha geniş bir projeye başlandı.[68] Çıkarılan Beden Eğitimi Kanunu ile 12-45 yaş arası erkekler ile 12-30 yaş arası kızlar düzenli bir şekilde beden eğitimi yapmaya mecburdular. Bunun için okullara büyük bir bütçe ayrıldı ise de II. Dünya Savaşının çıkmasıyla proje hayata geçirilemedi.
Başlangıçta, Askerlik Dersi’yle kızların geri hizmetler için yetiştirilmesi düşünülmüşse de[69] 1935’ten sonra teorik ve pratik kısımlarıyla Askerlik Dersi kızlar için de mecburi hale getirildi. Kızlar da hafif ve ağır makinalı tüfeklerin başında atış talimleri yapacaklardı. Kızların Askerlik Dersi uygulamalarında bazı sorunlar vardı. En başta kız lise ve ortaokullarında ders verecek subay bulunamıyordu. Bunun için, erkek subayların kızlara ders verebileceği kararlaştırıldı. Kız ve erkek sınıflarının Beden Eğitimi ve Askerlik Dersleri’nin aynı saate denk getirilerek subayların bir günde her iki sınıfa da ders vermesi uygun görüldü.[70] İkili öğretim yapan okulların programına bir saat Askerlik Dersi teknik olarak eklenemiyordu. Ancak kızlar için bu ders o kadar önemliydi ki ikinci ve üçüncü sınıflardaki üç saatlik biyoloji dersi iki saate düşürülerek Askerlik Dersi’nin eklenmesi kararlaştırıldı. 1940’ta da Kız Enstitüleri’nin üçüncü sınıfında, Biçki-Dikiş dersi bir saat azaltılarak yerine Askerlik Dersi kondu.[71] Kızların kamp hayatında karşılaşacakları zorluklara karşı cesaretlendirici tebliğler yayımlanırken eğiticilere kızlara karşı daha şefkatli davranmaları da öğütleniyordu. Tam bu sırada, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak kokpite oturduğunda Mustafa Kemal, “Seninle gurur duyuyorum Gökçen! Sadece ben değil, bu olayı dikkatle izleyen tüm Türk milleti de seninle gurur duyuyor (...) Biz asker milletiz. Yediden yetmişe, kadın ve erkek, bizler asker olarak yaratıldık!”[72] diyerek onun şahsında bütün Türk kızlarını cesaretlendiriyor ve askerlik hizmetinde kadın erkek farkının olmadığını dile getiriyordu. 1941 Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, kız izci takımının askerî nizamda geçiş yapması istenmişti.[73] Bununla birlikte kızlar[74] ve erkekler[75] için ayrı Askerlik Ders Kitapları okutuluyordu.
Bu dönemde “ordu tam bir okuldur, bu yüzden okullar da tam bir ordudur”[76] diyen ders kitabı yazarına göre, okul, ordu ve gençlik sağlıklı bir toplum üçgenini oluşturuyordu. Artık “okulların kışlalaştırılması” [77] projesiyle milleti topyekûn savaşa hazır hale getirmek mümkün görünüyordu. Askerliğe Hazırlık Dersleri 1935’ten 1945’e kadar çok değişime uğramadan ancak bazı talimatnameler yenilenerek devam etti. CHP 1935 programında yeni gençlik örgütlerinin kurulmasını önermişti. Burada her kesim için zorunlu beden eğitim dersi öngörüldü.[78] 1938’de bütün toplum için “zorunlu beden eğitimi kanunu” getirilmiş, ancak II. Dünya Savaşı yüzünden uygulanamamıştı.[79] 1940 sonrasında eğitime başlayan Köy Enstitüleri’nin programında da iki saatlik Askerlik Dersi vardı. Dersi mümkün olan yerlerde subaylar, olmayan yerlerde de emekli subaylar ya da askerliğini yedek subay olarak yapan öğretmenler verecekti.[80] Yine 1941’de liselerde açılan Klasik şubelerin (Ankara Erkek Lisesi, Galatasaray ve Vefa) programında[81] da iki saatlik Askerlik Dersi vardı. “Askerliğe Hazırlık Dersleri Yönetmeliği” 1945’te yenilendiyse[82] de 1947’de yürürlükten kaldırılarak yerine “Milli Savunma Öğretimi Yönetmeliği” kabul edildi. Buna göre “Milli Savunma” derslerinden artan ders saatleri yerine farklı dersler eklendi.[83]
5. İçerik ve İdeolojinin Sürekliliği: Askerlik Dersi Yerine, Milli Güvenlik Dersi
II. Dünya savaşı sonrasında Türk siyasal ve kültürel hayatında gönülsüzce de olsa, çok partili hayata geçiş, demokratikleşme, dinî hayatta liberal politikalar, Köy Enstitüleri’nin kapatılması vb. konularında radikal değişimlere gidildi. Tek parti döneminin önde gelen eğitim bürokratları görevlerinden alındı. Elbette savaş zamanının gereği olarak bütün okul kademelerinde teorik ve pratik okutulan Askerlik Dersi bu değişimin dışında kalamazdı. Nitekim 1945-46 eğitim yılı başında Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel okullara gönderdiği ve öğretim yılının ilk saatinde öğrencilere okunmasını istediği genelgede “artık savaşın bittiğini, kansız ve ateşsiz terletici bir savaşın başladığını ve asıl bu savaşı kazanmak mecburiyetinde olduğumuzu”[84] vurgulanmıştı. Bu meyanda ilk olarak 1946-47 öğretim yılı başında genel liseler ve ticaret liseleri hariç Askerlik Dersi ve 20 günlük yaz kampları programdan kaldırıldı[85] yerine, iki saatlik Yurt Bilgisi ve Türk Ahlakının İlkeleri adlı dersler konuldu. Bu derslerin içeriğinde de askerî bilgiler çoktu. Askerlik dersi genel liselerde yine subaylar tarafından teorik olarak haftada bir, bazen iki saat olarak okutulmaya devam etti. 1947’de Genelkurmay’ın da katılımıyla “Milli Savunma Öğretimi Yönetmeliği”[86] hazırlandı. Bu yönetmeliğe göre, okullarda okutulacak her türlü milli savunmaya ilişkin dersin içeriği, teori ve uygulama programları Genelkurmay tarafından hazırlanacaktı. Liselerde okutulan Askerliğe Hazırlık Dersi’nin adı 1950’de Milli Güvenlik Bilgisi, [87] 1960 darbesinden sonra da Milli Savunma ve Milli Güvenlik Bilgisi olarak değiştirildi.
Askerlik Dersi farklı isimle verilmeye devam etmesine karşın, okutulan kitapların içeriğinde radikal değişiklikler yoktur. Askerliğin kutsallığı ve orduya itaat etmenin fazileti, zorunlu askerliğin erdemleri, vatan için can vermenin zarureti gibi konular kavram ve felsefe değişimi olmadan devam etti. Askerlik Dersi’nin kaldırıldığı tarihe kadar değişmeyen kuralı, subaylar tarafından verilmesi ve Genelkurmay tarafından kontrol edilmesi ve gerektiğinde program düzenlemesine ve değişimine gitmeleridir. 1950’ye kadar kız ve erkekler için ayrı kitap uygulaması da bu tarihten sonra kaldırıldı.
Sonuç
1926’dan beri Türk eğitim sisteminin farklı kademelerinde değişik isimlerle okutulmakta olan “Askerliğe Hazırlık ya da Milli Güvenlik” dersi 2012’de yürürlükten kaldırıldığında[88] üzerine neredeyse hiç tartışma yapılmadı. Oysa bir yıl sonra, 1933’ten beri ilköğretim öğrencilerinin her sabah askerî ritüelle okudukları “Öğrenci Andı”nın kaldırılmasına gösterilen tepki ve protestolar iki uygulamanın sembolik değer farkından kaynaklanıyordu. Aynı dönemde ilk ve orta-öğretimdeki tek-tip kıyafet uygulamasının devamını savunan geniş kesimler görüldü. Eğitim reformlarına gösterilen refleks, eğitim ritüellerinin toplumsal davranış ve zihinlerin biçimlenmesine olan derin etkisinden kaynaklanıyordu. Bir anlamda 1926-1950 arası aşırı militarist eğitim programları, ders kitapları ve okul kültürü 2000’li yılların antidemokratik zihinsel dünyasını hazırlamıştı.
Türkiye’de 1926 sonrasında yeni tarih, kültür ve eğitim reformlarıyla inşa edilen ulus-devlet ve millet yapısı kendine özgü resmî akademik dünya yaratarak varlığını bu güne kadar sürdürdü. Öyle ki iki büyük savaş arası sosyo-psikolojik faktörüyle ders programlarına konulan ve sıkıca uygulanan askerlik derslerinin teorik zemininde, Türklerin asker-millet olduğu kabulü vardı. Oysa yukarıda değinildiği üzere bu algı, elli yıl kadar önce Alman Goltz Paşa’nın ürettiği bir doktrindi, ancak 1930 sonrası yetişen Türk tarihçileri bu algıyı neredeyse hiç sorgulamadan, tarihi bir hakikat olarak yaygınlaştırdılar.[89] İçlerinde, tamamıyla modern eğitime geçiş sürecinin ürünü olan, 1869 sonrasında programa konulan, II. Meşrutiyet döneminde yaygınlaştırılan Beden Eğitimi ve Spor Dersini “Türklüğün millî ve tarihî bir geleneği” şeklinde sunanlar bile çıktı. Elbette bu yaygın algının tartışmaya değer pek çok yönü vardır. Ulusdevletin inşası amacıyla üretilen “asker-millet” metaforunu tartışmak ancak 1926 sonrası eğitim programlarının tahliliyle mümkündür.
Paramiliter gençlik örgütleri, beden eğitim dersleri ve zorunlu askerliğe hazırlık dersleri yeni ulus-devlet tasarımı altında resmî Türk milliyetçiliğinin eğitim ve ordu düzlemindeki özgün ifadesidir. Siyasal iktidar 1926’da muhalefeti tam anlamıyla sustururken seleflerinin eğitim projelerini değiştirmek yerine daha da güçlendirdiler. Osmanlı son dönemi eğitiminin daha gevşek militarist unsurları bu tarihten sonra katı bir şekilde uygulanmaya başladı. I. Dünya Savaşı yıllarında paramiliter gençlik örgütlerinin ve okullarda askerliğe hazırlık benzeri uygulamaların makul gerekçesi olabilirdi. Ancak 1926 sonrasında sıkı askerlik dersi uygulamalarının meşruiyetinden bahsetmek güçtür. Bunun açıklaması iktidar sahiplerinin kendi eğitim tecrübelerinde ve toplumsal mühendislik tasarımlarında aranabilir.
Cumhuriyet büyük ölçüde Osmanlı son dönemi modern askerî okullarında yetişen üst rütbeli subay ve bürokratların iş birliğiyle kuruldu. Devleti kuran kadronun yegâne sermayesi II. Abdülhamit döneminde açılmış modern askerî okullarda aldıkları eğitimdi. Bu kadro, yeni devletin eğitim sistemini ve geleceğin toplumunu tasarlarken kişisel tecrübelerine ve zamanın hâkim toplumsal tezlerine müracaat edeceklerdi.
Siyasetin, eğitim bürokrasisinin ve program yapıcılarının başında asker kökenliler vardı. Bu bakımdan eğitimin içeriğinin askerî zihniyet ve ritüellerde doldurulması kimseyi rahatsız etmiyordu. Bu sebeple gittikçe aşırılaşan askerî eğitim uygulaması, 1950’lere gelindiğinde yaygın bir kabule kavuştu ve bir anlamda militer eğitim kadın erkek, bütün kesimlerce içselleştirildi. Bu tutum, Türkiye’de ordunun daima en ön planda olmasını, her türlü sorunu çözüme kavuşturacak siyaset üstü aşkın bir yapıya dönüşmesine sebep oldu.
Türkiye, 1945 sonrası yeni düzende yerini alabilmesi için siyasî, askerî, ekonomik ve eğitim kurumlarında Amerika’nın isteği ekseninde değişimlere gitti ve eğitim programları yeniden yapılandırıldı. 1940’ta kurulan ve Sovyet etkileri gözlenen Köy Enstitüleri köklü biçimde değiştirildi. Truman Doktrini ve Marshall Planı doğrultusunda eğitim yardımları alındı, Amerikalı eğitim uzmanları Türkiye’ye geldi ve yeni eğitim komisyonlarıyla müfredat değiştirildi. 1946 sonrasında eğitim programındaki aşırı militarist vurgunun değişmesinde bu gelişmeler etkili oldu.
Askerlik derslerinin eğitim programına konulmasından, uygulanmasına, değerlendirilmesine varıncaya kadar en etkin kurum Genelkurmay olmuştur. Derslerin içeriği ve işlenişini subaylar takip etmiştir. Bürokratik olarak Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Genelkurmayın, dengi olmayan Eğitim Bakanlığına sürekli emirler göndermesi, ordunun Türk siyasal ve bürokratik hayatındaki etkisini ve üstünlüğünü göstermesi bakımından da önemlidir. Genelkurmayın eğitim sistemine üstünlük kurma çabası, askerlik dersleri yoluyla 1950’lere kadar pekişmiştir. Bugün Türk eğitim sisteminde, her ne kadar ritüel düzeyinde bir çok askerî uygulama temizleniyor olsa da kavramsal ve felsefî düzlemde 1926-1947 arasında zihinlere nakşedilen doktrin varlığını canlı biçimde sürdürmektedir.
KAYNAKLAR
Arşiv ve birincil kaynaklar:
“Askere hazırlık tedrisatı talimatnamesine ilave” (15 Kanun-ı Sani 1927).Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.21-24.
“Askerî tedrisat hakkında” (15 Mart 1928). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.25-26.
“Askerliğe hazırlık derslerinin orta mekteplere de şamil olduğu hakkında” (15 Kanun-ı Sani 1927). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.21-24.
“Bazı ortaokullarda kızlara mahsus askerlik dersleri hakkında” (11.01.1938). Kültür Bakanlığı, Kültür Kurulu, Karar no: 4.
“Erkek lise sınıflarıyla erkek muallim mekteplerinin son iki sınıflarında yapılacak askeri tedrisat ve talimler hakkında talimatname” (10 Teşrin-i Sani 1926). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.10.
“İhtiyat zâbitleri ve ihtiyat askeri memurları kanunu” (16 Haziran 1927). Düstûr, III. Tertip, c.8, s.733-744.
“Kamplara iştirak edecek talebe ve muallimlerin iaşesi hakkında kanun”
(28.05.1927). Resmi Gazete, Kanun no: 1024.
“Kararname sureti” (10 Teşrin-i Sani 1926). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.10.
“Kasket veya bere giyen mektep talebelerinin resmî selamı ne suretle ifa edeceğine dair talimat” (15 Mayıs 1926). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, , s.4.
“Köy Enstitülerinin askerlik dersi öğretmenleri hakkında” (5 Mayıs 1941). Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi, s.119.
“Maarif Vekâleti merkez ve teşkilat kanunu” (23.06.1937). Resmi Gazete, Kanun no: 3225.
“Mektep talebesinin resmi selamı ne surette ifa edeceğine dair talimatname” (15 Temmuz 1926). Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, s.6.
“Askere hazırlık dersi yoklaması” (02.05.1935). Milli Talim ve Terbiye Dairesi, Karar no: 96.
Askerliğe Hazırlık Tedrisatı, Askerî Ehliyetname Almak ve İhtiyat Zabiti Hazırlık Kıtaları Hakkında Talimatname (1927). Ankara: Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Matbaası.
Askerlik Mükellefiyeti Kanunu (12 Temmuz 1927). İstanbul: Orhaniye Matbaası.
“Ortaokullarla liseler ve öğretmen okulları askerlik dersleri sınavları talimatnamesi” (02.06.1936.). Kültür Bakanlığı, Kültür Kurulu no: 57.
“Orta, lise ve ilköğretim okulları askerlik dersi sınav talimatnamesi” (02.06.1936). Milli Talim ve Terbiye Dairesi, Karar no: 57.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi (29 Eylül 1). 947, S.453.
Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi (17 Eylül 1945). S.346.
Milli Talim ve Terbiye Dairesi (19.1.1932). Karar no: 11.
Milli Talim ve Terbiye Dairesi (2.12.1931). Karar no: 193.
Milli Talim ve Terbiye Dairesi (24.9.1932). Karar no: 54.
Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası (15 Ağustos 1926). S.7.
Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası (15 Kanun-ı Sani 1926). S.12.
Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası (15 Kanun-ı Sani 19). 26, S.12.
Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası (15 Mayıs 1926). S.4, Karar no: 9264/27.
Maarif Vekâleti, Tebliğler Mecmuası (15 Mart 1927 ve 15 Haziran 1927). S.14 ve S.17.
Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi (12 Mayıs 1941). S. 120.
Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi (14 Birinciteşrin 1940). S.92.
Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi (14 Birinciteşrin 1940). S.92.
Maarif-i Umumiye Nezareti (1330). Mekâtib-i ibtidaiye ders programı, altı, beş, dört ve üç dershaneli ve muallimli mekteplere mahsus, İstanbul: Matbaa-i Amire.
Talim ve Terbiye Dairesi (05.05.1947). Karar no: 1/5612.
Talim ve Terbiye Dairesi (01.10.1945). Karar no: 3/3196.
Tedrisat-ı İbtidaiye Kanun-ı Muvakkati (1913). Madde: 13, İstanbul: Matbaa-i Âmire.
İkincil Kaynaklar:
A. Âfetinan (1998). Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Afet (1930). Yurt Bilgisi Notlarımdan, Askerlik Vazifesi, İstanbul: Devlet Matbaası.
Altınay, Ayşe Gül (2004). The Myth of Military Nation: Militarism, Gender and Education in Turkey, New York: Palgrave Macmillan.
Altınay, Ayşegül ve Tanıl Bora (2002). “Ordu, Militarizm ve Milliyetçilik”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, Milliyetçilik, C.4, İstanbul: İletişim Yayınları.
Arming the State: Military Conscription in the Middle East and Central Asia, 1775-1925, (Ed.: Erik J. Zürcher) (1999). London: I.B. Tauris.
Ayas, Nevzad (1948), Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi, Kuruluşlar ve Tarihçeler, Ankara: Milli Eğitim Basımevi.
CHP Programı (1935). Madde: 50.
Colmar Freiherr von der Goltz (1305). Millet-i Müsellaha: Asrımızın Usul ve Ahval-i Askeriyesi, Çev.: Mehmed Tahir, İstanbul: Matbaa-i Ebüzziya.
Enloe, Cynthia (2007). Globalization & Militarism: Feminists Make the Link, Lanham: Rowman & Littlefield.
Ergin, Osman (1977), Türk Maarif Tarihi, C.5, İstanbul: Eser Matbaası.
Ergün, Mustafa (1996). II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ankara: Ocak Yayınları.
Ezgeç, Hakkı (1942). Askerliğe Hazırlık, Erkekler İçin, Ankara: Mf. Yayınları.
Gökçen, Sabiha (1996). Atatürk’le Bir Ömür, Oktay Verel’in Kaleminden, İstanbul: Altın Kitaplar.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1927). Yurt Bilgisi, İstanbul: Türk Neşriyat Yurdu.
Kırk, David (1993). Karen Twigg, “The militarization of school physical training in Australia: the rise and demise of the junior cadet training scheme, 1911-31”, History of Education, Vol. 22, No: 4, s.391-414.
Mann, Michael (1992). “The Roots and Contradictions of Modern Militarism”, States, War and Capitalism, Oxford: Blackwell Press.
Ökten, Recai (1941). Askerliğe Hazırlık, Kızlar İçin, Ankara: Mf. Yayınları.
Resmi Gazete (25.01.2012). No. 28184.
Sander, M. Sadullah (1935). Yeni Yurt Bilgisi: Sınıf III, İstanbul: Resimli Ay Yayınları.
Sarısaman, Sadık (2003). “Birinci Dünya Savaşı sırasında ihtiyat kuvveti olarak kurulan Osmanlı genç dernekleri”, OTAM 11, s.439-501.
Somel, Selçuk Akşin (2000). The Modernization of Public Education in the Ottoman Empire, 1839-1908: Islamization, Autocracy and Discipline, Leiden: Brill Press.
Tahir, Cemil (1926). Askerliğe Hazırlık Dersleri I, İstanbul: Harbiye Mektebi Matbaası.
Tarakçıoğlu, Sait (2011). “A Failed project in Turkey’s sports history: the law on physical education of 1938”, The International Journal of the History of Sport, Vol. 31, No: 14, s.1807-1819.
Tarcan, Selim Sırrı (1946). Hatıralarım, İstanbul: Türkiye Yayınevi.
Toffler, Alvin (1980). Third Wave, New York: Morrow Press.
Türk Gücü Umumî Nizâmı (1329). Türkün Gücü Her Şeye Yeter, İstanbul: Matbaa-i Hayriye.
Türk Tarihinin Ana Hatları I (1931). İstanbul: Devlet Matbaası.
Türkiye Cumhuriyeti Maarifi 1923-1943 (1944). Ankara: Maarif Matbaası.
Türkiye Cumhuriyeti Maarifi 1940-1941(1941). İstanbul: Maarif Matbaası.
Ute, Frevert (2004). A Nation in Barracks, Modern Germany, Military Conscription and Civil Society Oxford: Berg Press.
Ünder, Hasan (1998). “Kemalizmin Işığında, Atatürk Döneminde Eğitsel Değerler”, yayımlanmamış doktora tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi.
Vagts, Alfred (1959). A History of Militarism: Civilian and Military, London: Meridian Books.
Weber, Eugene (1976). Peasants into Frenchmen: The Modernization of Rural France, 1870-1914, Stanford: Stanford University Press.
Yaman, Kadri (1937). Yurt Müdafaasında Türk Gençliği, İstanbul: Devlet Matbaası.
Yücel, Hasan Âli (1994). Türkiye’de Orta Öğretim, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.